Yök, üniversitelerin hareket alanlarını daraltıyorGazetemiz Yazı İşleri Müdürü İlhan Bingöl, Bingöl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gıyasettin Baydaş ile üniversitede görüştü. Baydaş, Bingöl Üniversitesi hakkında birçok konuya açıklık getirirken, özelikle YÖK hakkındaki açıklamaları ile, YÖK'ün üniversiteler üzerinde ne kadar etkin olduğunu ve üniversitelerin özerkliğini ne kadar kısıtladığını, bir nevi kangrene dönüşen yapıyı gözler önüne serdi. Bu açıklamaların bir üniversite rektörü tarafından yapılması, konunun hassasiyetini de gündeme getirdi.• “Üç fakülteyi kucağımızda bulduk, bizim tercihimiz değildi.” • “Her ile bir üniversite kararı doğru bir karar, destekliyorum” • “Kampus alanımız dar, arazi lazım, buraya köy konutları yapılmasın, arazi üniversiteye verilmeli” • “Üniversiteye dışarıdan müdahaleler, tehlike yaratır” • “Devlet, kanunla üniversite kurup, bizi yalnız bırakmadı” YÖK'ün olmasından tarafım. İdareci olarak baktığımızda YÖK'ün koordinasyon ve denetleme görevleri olsun. Yalnız bu iki görevi olan YÖK'ün üniversiteler üzerinde baskısı olmaz. Üniversitelerin koordinasyonunu sağlamış olur. Ama, bunu yetkileri açsından söylemiyorum. Üniversiteler özerk olmalı, ama denetime tabi olmalı. Mevcut durumda YÖK'ün yetkileri çok fazla. Üniversiteler bir nevi YÖK2e bağımlı halde görünümde. YÖK Başkanı, bunu defalarca söyledi. YÖK Kanunu değiştrimek istediğiniz zaman, inanılmayacak farklı noktaların üzerinde yola çıkılıyor. 2002'den sonra YÖK Kanunu değiştirilmek istendi. Ortak noktaya gelindi. Ama, son anda ne olduysa oldu, kanun değiştirilemedi. YÖK'ün böyle bir arayışı, bir düşüncesi var. Yetkilerini azaltma düşüncesi var. Rektörlük seçimlerinde devre dışı kalmak istiyor YÖK. Bunu için de “anayasa değişikliği” şart. Bu yapısıyla YÖK, üniversitelerin sorunlarını çözmek yerine, üniversitelerin özerkliğini etkileyen devasa bir kapsama ve yetkiye sahip. “YÖK, koordinasyonu sağlamalı” Şu anda 140 üniversite var. Bu üniversitelerin koordinasyonu; eğitim-öğretim müfredatı için, kendi içinde öğrenci transferi, öğretim üyesi transferi açısından baktığınız zaman koordinasyon kuruluna ihtiyaç var. Bu anlamda YÖK gereklidir. 80 öncesinde 20 üniversite vardı, ama, şimdi 140 üniversite var. YÖK'ten izin alarak kadro ilanı yapıyoruz. Araştırma görevlisi almak için YÖK'ten izin almak gerekiyor. YÖK'e müracaat ediyorsunuz, izin istiyorsunuz. O, kurula götürüyor, kurun izin verirse, YÖK web sitesinde ilan yapıyoruz. Şartları koyuyoruz. Bir daha inceliyor. Ama, bu yapısıyla YÖK ne kadar gerekli olabilir? Kadro durumunu en iyi buradaki yönetici bilir. YÖK, en basit anlamda burada kısıtlayıcıdır. YÖK'ün bütçe açısından kısıtlayıcı durumu söz konusudur. Size verilen parayı ihtiyacınız şeklinde kullanamıyorsunuz. Acil bir durumda parayı kullanmanız gerekiyor, YÖK, izin vermiyor. YÖK, üniversitelere “paket bütçe” veriyor. Bir kalemden diğerine transfer yapamıyorsunuz. Dışarıdan yönettiği için üniversiteleri öncelliğini bilmiyor. Bu anlamda da üniversitelerin özerkliğini kısıtlıyor. “1980 öncesinden daha iyiyiz” 1980 öncesi ve sonrasını kıyaslarsak, 80 öncesinde üniversite sayısı çok azdı, ama üniversitenin yetkileri çok fazlaydı. 1982 Anayasası'yla kurulan YÖK'ün getirdikleri de var, götürdükleri de. 80 öncesinde teknoloji bu kadar gelişmemişti. Bilimsel çalışmalr açısından şimdi daha iyiyiz. Yalnız bu, YÖK'ten dolayı değil. YÖK, çok fazla yetkiyi kendi bünyesinde toplayarak, üniversite hareket alanını daraltmıştır. Bu açıdan baktığınızda YÖK verimlilik ortaya koymamıştır. “Her ile bir üniversite politikası” doğru bir karar: Her ile bir üniversite politikası doğru bir karar bunu destekliyorum. Bingöl'de üniversite olmasaydı ne olurdu? Bu açıdan olaya bakalım. Bingöl ve özellikle bölgemizde insanların maddi durumlarının zayıf olduklarını biliyoruz. Bir öğrenci, ciddi bir burs almıyorsa geçinmesi zordur. Bazı aileler, bu yüzden çocuklarını üniversiteye gönderemiyorlar. Üniversite sınavlarına hazırlayamıyorlar. Bingöl'de bir üniversite olması, bir öğrencinin ilave bir güce gereksinim duymadan okuyabilmesi demektir. Bazı aileler, kız çocuklarını dışarıya yani başka şehirler göndermiyorlar. Netice itibariyle üniversite elzemdir. Hal böyle olunca sadece Bingöl2e değil, her il üniversite elzemdir. “Devlet, kanunla üniversite kurup, bizi yalnız bırakmadı” Bina dikmekle üniversite olur mu, üniversiteyi kanunla kurduğunuzda bu yeterli mi diye soruyorsunuz: Farklılık var şimdi: Personel maaşlarını devlet ödüyor, garanti altında yani. Bize şimdi ciddi bütçe ayrıldı. Geçen yıl 8 milyon TL'lik yatırım bütçemiz vardı. Bu yıl 14,5 milyon TL ve ek olarak da şimdi 10 milyon TL'lik bütçe öngörülüyor. Yani toplamda bu yıl 24,5 milyon TL'lik yatırım bütçemiz var. Kısaca devlet, kanunla üniversite kurup, bizi yanlı bırakmadı. “Hükümetten yatırım için ciddi destek var” Özellikle bu hükümet döneminde bize yatırım için ciddi destek var. Göreceksiniz ki, sonbaharda bu bütçeyle beş-altı bin öğrenciye altyapısı bitmiş bir kampus kuracağız. Daha önce bu bahsettiğim işler ancak 15 yılda olabiliyordu. Devlet, bizi yalnız bırakmadı. Bu yeni üniversiteler, çok kısa sürede gelişimlerini tamamlayarak; şehre, bölgeye ve ülkeye katkılarını sunacaklar. “Batıya göre dışa kapalıyız” Bir bölgedeki kapalılığı açacak bir kapıdır üniversite. Bizim bölgelerdeki iller, batıya göre daha kapalı. Kapalı ortamları açacak en iyi kurumdur üniversite. Üniversitenin, sosyo- kültürel olarak çok daha farklı bir etkisi olacaktır . 7 bin öğrencisi olan bir üniversite bunların 4 bin tanesinin (yaklaşık yüzde55) dışarıdan geldiğini düşünün. Farklı kültürlerden gelen 4 bin dinamik genç, ilin sosyal dokusunda etkin rol oynarlar. Bu ilin sosyal yapısı da onla üzerinde farklı etki yaratır. Karşılıklı etki-tepki oluşur. Ayrıca kültürel bir farklılık göreceksiniz. Bir etkileşim olacak. Üniversitenin varlığına sadece ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan bakmak eksik olur. Üniversite, o ilin siyasal yapısında da etkin rol oynar. 7 bin genç, 3 bin personel, bunların eşleri, yaklaşık 12 bin oy demektir. Bu sayı bulunduğu yerde siyasal bir etki yapacaktır. Yani üniversite bulunduğu ilde; ekonomik, kültürel ve siyasal açında bir değişim yaratır. Kapalı toplum olmamızın şöyle bir sonucu ortaya çıkıyor: bazıları ahlakın erozyona uğrayacağından şüphe ediyorlar. Ahlakın kısa sürede bozulması demek, o ahlakın, o ilde ya da o bölgede çok sağlam olmadığının göstergesidir. Bingöl'ün güzel ahlakını da dışarıya taşıyacaklar. Onlar, fahri hemşerimiz olarak bizi tanıtacaklar. “Mum kendi dibini aydınlatmaz” Herkes, her şeyi değerlendirme ve eleştirme hakkına sahiptir. Bu doğaldır. Eleştiriye açık değilseniz, hatanızı göremezsiniz. Mum kendi dibin aydınlatmaz. Yapıcı eleştirirden herkes çok iyi dersler çıkarabilir. 15 ay önce göreve geldik. Yazılana çizilene cevap vermedik. Bu kamuoyunun kendi takdiridir. Daha iyiyi bulabilmek için, insan, birilerinin görüşüne ihtiyaç duyabilir. Eleştiri, hakarete varmadığı müddetçe, aşağılayıcı ve kırıcı olmadıkça, insanı suçlayıcı nitelikte yapılmayan bir suçla itham edilmedikçe hep olumlu sonuç verir. Fakat, Bingöl'ün çok küçük olması ve insanların kendi aralarında pozitif anlamda ciddi sosyal ilişkileri beraberinde getiriyor. Hiçbir yerde bulamamacığımız, ama Bingöl'e has olup da çok önemli gördüğüm bir şey var. Bir söz anında yayılabiliyor. “Cevap vermek zorunda kaldık” Bazı basın-yayın organlarında hak etmediğimiz suçlamalar çıkınca cevap vermek zorunda kaldık. Bize sormadan, bizimle karşılıklı bilgi alış-verişinde bulunmadan bu ne oldu, şu ne oldu şeklinde sorular sorulunca rahatsız olduk ve cevap vermek zorunda kaldık. Bir sorun varsa gidip, onun merkezinde araştırısınız. “Kalıcı olan Bingöl Üniversitesi'dir” Hepimiz geçiciyiz, kalıcı olan Bingöl Üniversitesi'dir. Öğrenci şu nedenlere bakarak bir üniversiteyi tercih eder: Üniversitenin başarısı, huzuru ve güvenliği, öğretim elemanlarının yeterliliği, barınma sorunları, sosyal durumu. Bunların içinde huzur ve güvenlik öğrenci için en önemli kriterdir. “Bingöl Üniversitesi'nde tek bir olay olmadı” Bizim üniversitemizde tek bir olay olmadı. Bir olay meydana geldi, o da kampus dışında oldu. Eleştirilere açığız. Bunların yapıcı olmasından yanayız. Yani şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Doktor olmayan bir toplumda doktorların görevlerini tartışmak gibi bir duruma düşersiniz. Akıllarına gelen her şeyi, iddia edilen ne varsa bize gelsinler, belgelerle açıklayalım. “Dışarıdan müdahaleler tehlikeli olur” Bin 592 öğrencimiz arasında basın açıklamaları dâhil olmak üzere bugüne kadar 30–40 öğrencimiz eyleme girişmiştir. Öğrenci bir eyleme giriştiği zaman, eylemdeki idealini göz önüne alarak girer. Ve şunu düşünmelidir öğrenci: Bu eyleme karışırsam yönetmeliğe göre nasıl bir suç işlemiş olurum? Ya da ne gibi ceza alırım? “Öğrenci Disiplin Yönetmenliği” YÖK tarafından hazırlanmıştır. Öğrenciler buna göre hareket etmelidir ki, zarar görmesinler. Öğrencilere yani üniversiteye dışarıdan müdahaleler olduğu zaman çok tehlikeli olur. Bizde oldu, öğrenci olmadıkları halde olaya müdahil olanlar oldu. Ayrıca, bu durumlarda personel için de disiplin yönetmenliği var. Sonuçta olaya karışan öğrencilerimizin yüzde 99'u pişman oldu. Olayları kampus dışına taşımak isteyenler var. Öğrencilerimiz itibar etmiyorlar. Bu da, o güçlere en büyük tokattır. “Meslek yüksekokulları, yüksek lise olarak anıldı” Bilimsel açıdan çok kötü durumda değiliz. Uygulama yani pratikte bir zafiyetimiz var. Aslında meslek yüksekokullarının kuruluş amacı ara “ara eleman” ihtiyacını karşılamaktı. Mühendis, masa başında oturur, projesini çizer, imza atar. Teknisyen, tekniker de sahada çalışır. Eğitim ve öğretim aşamasında bu amacın dışında kalındı. Meslek yüksekokulları, “yüksek lise” adını aldı. Onların yetişmesi amacına uygun bir eğitim-öğretim verilmedi. Örnek olarak, Bingöl Üniversitesi Meslek Yüksekokulu'nda “halıcılık” bölümü var. Ama ne tezgah var, ne de hoca var. Nasıl mı mezun vermişler? Dışarıdan öğretmen getirmişler, mezun vermişler. YÖK'ün şimdi bir düşüncesi var. Öğrenci bir yıl okulda olacak bir yıl sahada olacak. Bir yıl boyunca sahada yetişen kişi, o işin uzmanı olacak. Bu düşünceyle, YÖK, mesleki eğitimde revizyona gidecek. Böylece ara eleman sıkıntısı giderilecek. “Henüz, emekleme döneminde olan üniversiteyiz.” Henüz kuruluşunu tam olarak tamamlamış bir üniversite değiliz. Birçok bölümde hoca eksikliğimiz var. Doğrusu, özeleştiri yaparsak, sivil toplum kuruluşlarıyla ve medya ile tam olarak koordinasyonu sağlayabilmiş değiliz. Koordinasyonu sağlayacak personelimiz eksik. İkinci aşamada il ile kültürel ve sosyal etkileşim aşamasındayız. Üniversitenin, eğitimin dışında, bilimselliğini kamuya yansıtacak projelerimiz var. Ziraat fakültemizle; hayvancılık, besicilik ve tarımcılıkla ilgili bilgi ve danışmanlık verebilecek durumdayız. Sadece kamuyla değil vatandaşla etkileşim içine gireceğiz. Onların her türlü projesine destek vereceğiz. Proje geliştirmeyi hedefliyoruz. “2010 yılı içinde ciddi hedeflerimiz var”
Bunların hepsini bittirdiğimizde 5 bin öğrenciye eğitim- öğretim veren bir kampus hazırlamış olacağız. Bu sayıya ancak üç –dört yıl içinde ulaşabileceğiz. “Hedef; yedi fakülte, 11 bin öğrenci” Tabiî ki önümüzdeki yılda yapacaklarımız olacak. Ancak, bizim 15 yıl içerisinde hedeflediğimiz; yedi fakülte, 15 bin öğrenci. Altını çizerek söylüyorum. Sadece arazi olarak bir fakültelik yerimiz kaldı. Tabii, yedi fakülte deyince sıkıntı hemen doğuyor. Kampusumuzu genişletecek alanımız kalmadı. Eğer, fakülte sayımızı arttıracaksak, öğrenci sayımızı arttıracaksak, bölge üniversiteleri içerisinde geri kalmak istemiyorsak, bu alanı genişletmemiz lazım. “Üniversitenin genişleyebileceği arazi, TOKİ'ye verildi” Üniversiteye verilebilecek hazine arazisi müracaatta bulunduk. Ama arazinin bize değil, TOKİ' ye verildiğini duyduk. İnşallah bu hatadan dönülür. TOKİ'ye vermezler de biz de gelişmemizi sürdürebiliriz. TOKİ, orada ev yapacak. Buraya “köy konutları”nın yapılması sıkıntıdır. Yeni bir kampus alanıyla, üniversite kampusunu ikiye bölersiniz. Küçük bir üniversitede sizin bütçenizin büyük kısmını oraya harcarsınız. Bu da büyüme üzerinde ikinci bir engel olur. İnşallah o hatadan dönerler, araziyi TOKİ'ye değil de üniversiteye verirler. Biz de gelişmemizi sürdürebiliriz. Özellikle bu konuda basın mensuplarının da desteğine ihtiyacımız var, aynı zamanda onların da misyonu sayılacak görevi var. Bize dört yüz dönümlük arazi verdiler. Şimdilik bir fakültelik yerimiz kaldı. “Bingöl Üniversitesi'nin yapısı ve misyonu” Bingöl ve Bingöl civarında bu bölgenin potansiyeline uygun olarak birinci aşamada özellikle başta ziraat ve hayvancılık olmak üzere, ikinci aşamada da mühendislik olmak üzere hem bölgesel hem de ulusal anlamda ciddi bir misyon üstlenmiştir. Üniversitemiz, 2007 yılında iktisadi idari bilimler, fen –edebiyat fakültesi ve ziraat fakültesi olmak üzere 3 fakülte ile kuruldu. Bingöl Üniversitesi 2007 yılında kuruldu. 2007'den 11 Eylül 2008 yılına kadar geçen zamanda Fırat Üniversitesi Rektörlüğü bünyesinde kaldı. 11 Eylül 2008 yılında görevi devraldım. Kuruluşundan 11 Eylül 2008'e kadar geçene zamanı ve 11 Eylül 2008'den bu yana geçen süre içinde değerlendirme yapmamız lazım. YÖK'e bir fakülte talebimiz oldu. YÖK kabul etti. Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi kurulacak. Milli Eğitim Bakanlığı, konuyu bakanlar kuruluna sunacak ve bakanlar kuruluna sunacak ve son aşama cumhurbaşkanının onayı ile dördüncü fakültemiz açacak. Bu işlemler bir ay gibi kısa sürede biterse ek kontenjanla bu yıl öğrenci alacağız bu fakültemize. Diğer üç fakülte bizim tercihimiz değildi. Onları kucağımızda bulduk. Bu bölge deprem bölgesidir. Çok acılar yaşanmıştır. Bu acıların büyük bir kısmının sebebi, deprem yönetmenliğine göre yapılmayan binaların hasar görmelerinin sonucudur. Şu anda 3 fakültemiz var. Bu yıl bu sayı 4'e çıkacak. Henüz eğitime başlamamış bir adet Sağlık Yüksek okulumuz (4 yıllık), bir adet Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, bir adet Meslek Yüksekokulumuz var: bu nu da Teknik bilimler Meslek Yüksekokulu ve Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu olarak ikiye ayırdık. Ayrıca 2009 yılında YÖK tarafından kabul gören Genç Meslek Yüksekokulu ve Karakoçan Meslek Yüksekokulları da ilçelerimizde kurulan meslek yüksekokullarımızdır. Toplam 1592 kayıtlı öğrencimiz var. Ayrıca 14 adet de yüksek lisans öğrencimiz var. Bu yıl yeni bölümler açmazsak bile önümüzdeki yıl öğrenci sayımız 2 bin 500 olacak.
• 11 Eylül 2008'den bu yana geçen süre içinde üniversiteyi değerlendirmemiz lazım”. YORUM YAZIN
|
|