Yeni yüzyılda destansı bir aşk hikayesiAhmet Yıldız, sevgilisinin kollarında son nefesini verirken, gözlerini açtı ve sadece iki saniyeliğine ona baktı.kadın değil, pala bıyıklı, kapkara kaşlı, kara gözlü, iriyarı bir adam vardı. Şu hayattaki son anını, tıpkı o andan bir yıl önce de olduğu gibi ona vermek istemişti. İbrahim, çaresizdi, sevgilisinin ölmek üzere olduğunun farkındaydı. Ahmet'in kan içindeki bedeni hiç hareket etmiyordu... Aradan bir yıl, 43 gün geçti. İbrahim Can, Türkiye'nin kamulaşan ilk eşcinsel töre cinayetine, EG'sini (Erkek Güzeli) kurban vermenin üzüntüsünü yaşamaya devam ediyor. Fail ya da failleri bulmak için açılan dava devam ediyor. İbrahim Can ise sevgilisinin katili bulunup hakim karşısına çıkana kadar hayatına başka birini almayı düşünmüyor. Bazı geceler Ahmet'in kokusu sinen tişörtlerini giyerek uyuyor, bazen de en sevdikleri şarkıyı dinliyor. Sizin için son bir yıl nasıl geçti? Bedenim de ruhum da yorgun. Acı çekiyorum. Sevdiğim son enerjisiyle gözlerini açıp bana iki saniye baktı ve ebediyen kapadı gözlerini. Çok hüzünlü ve çaresiz bir durum. O an bir sürü şey söylemek istiyorsunuz ama vakit yok. İki saniye bizim için çok önemliydi, sadece birbirimize baktık ve sevdiğim, Erkek Güzelim, öylece uzaklaştı. Polisler de beni, oradan apar topar uzaklaştırdı. Ahmet Yıldız'la ne zaman, nasıl tanışmıştınız? 2007 yazında, Tekyön adlı eşcinsel barın önünde tanıştık. Birbirinize nasıl açıldınız? Barın önünde yalnız değildim. Almanya'dan bir arkadaşım vardı. Biz ‘Ayı'lar (bears) açlığa hiç dayanamayız, yemeği severiz. Hep birlikte Taksim'de bir lokantaya gittik. Ahmet çok esprili, şen şakrak, canlı, bir o kadar da saygılı, efendi ve utangaç biriydi. Beni kaldığım otele kadar bıraktı. Olgun, bıyıklı, göbekli, babacan tipleri seviyordu. Bu özelliklerin hepsi bende mevcuttu. Ben de ondan çok hoşlanmıştım. İlişkiniz ne kadar sürdü? Ne kadar sürdüğünü bilmiyorum. Çünkü o öldürülene kadar, tam bir yıl beraberdik. Eğer yaşasaydı... Ahmet nasıl biriydi, birbirinize nasıl hitap ederdiniz? Bedeni çok güzel kokuyordu. Yarım saat ilgi göstermesem bana sitem ederdi. Ben ona “EG (Erkek Güzeli) o da bana DG (Dünya Güzeli)” derdi. Son zamanlarda “Babacım” demeye başlamıştı. Birlikte neler yapardınız? Anadolu yakasında, öğrencilere fizik ve matematik dersleri veriyordu. Tiyatro ve sinemaya gitmeyi çok severdi. İzlediklerini Bear Magazine'e makale olarak yazardı. Spor yapmayı severdi ama futbol izlemeyi sevmezdi. Eşcinsel iki erkeği Türkiye'de neler bekliyor? Evden çıktığınız andan itibaren sorunlar başlıyor. Yatak odanızı, orada neler yaptığınızı sorgulayarak, hatta sorarak bakıyorlar. Saklanmak, kimliğinizi gizlemek zorundasınız, daha kötüsü olamaz zaten. Polis eşcinsel barlarda yıldırıcı, aşağılayıcı, küfürbaz bir tavır sergiliyor. Cinayetten önce tehdit ediliyor muydunuz? Ahmet, Ekim 2007'de telefonda babasına eşcinsel olduğunu söyledi. Babası, belki şoktan bir süre sessiz kaldı. Kısa bir süre sonra ölüm tehditleri gelmeye başladı. Üsküdar Savcılığı'na şikayet dilekçesi verdik, işleme alınmadı. Ciddiye alsalardı belki de şimdi Ahmet hayatta olacaktı. Onun ölümünden kendinizi sorumlu tutup pişmanlık duyduğunuz oldu mu? Pişmanlık duyduğum oluyor. Keşke evlenip vakit kaybetmeden Almanya'ya taşınsaydık. Ama o okulunu bitirmek, ders verdiği öğrencilerin sınav sonuçlarını almak istiyordu. Bu arada öğrencilerinin yüzde 95'i başarılıydı. BABACIM NE OLUR ÖLME Sizin için dünyanın değiştiği o günü anlatabilir misiniz? 15 Temmuz 2008. Marmara Üniversitesi Fizik Bölümü son sınıftaydı, bitirme sınavlarına hazırlanıyordu. Saat 23.00 gibi “Hadi dondurma alalım, dolaşalım, biraz” dedi. Ben o sırada Almanya'daki bir arkadaşımla chat yapıyordum. Yalnız gitti. Önce arabanın motorunun sesi geldi, sonra silahları duydum. Merdivenlerden koşarak inerken bir yandan da cebini aradım, kapalıydı. Dışarıya çıktığımda eczanenin duvarına çarpan arabasını gördüm. Arabanın kapısına yaklaştım, “Babacım ne olur ölme” dedim. Gözlerini açtı, iki saniye bana baktı ve kapattı. Bağırdım, yardım istedim. Gittiğini hissetmiştim, çaresizdim. Sivil polisler geldi, kim olduğumu sordu, anlattım. Alman Konsolosluğu'nu arayıp yardım istedim, hemen karakola geldiler. “Sen kim oluyorsun ki' deyip cenazesini bana vermediler. Ertesi gün polis koruması eşliğinde İstanbul'u terk ettim. Dava şu anda ne aşamada? İlk duruşma 8 Eylül'de yapıldı. Ulusal ve yabancı basın takip ediyor davayı. İkinci celse 23 Aralık'ta. Dava Ahmet'in babası Yahya Yıldız'a açıldı. ‘Tasarlayarak altsoya karşı kasten öldürme' ile suçlanıyor. İddianameye göre suçlu görünüyor ama henüz yakalanmadı. Cinayeti tek başına işlediğine inanmıyorum. Olay yerinde iki araba görülmüştü. Ahmet'ten sonra hayatınıza biri girdi mi? Kimse olmadı, uzun süre de mümkün değil. Ben hâlâ ona aşığım. Katillerinin yakalanmasını, yargılanmasını istiyorum. Hayatıma birini almam için önce bu cinayetin aydınlanması gerekiyor. Maddi imkanı iyi olan eşcinseller, daha rahat mı yaşıyor? Hayret verici ama bu tespit doğru. Cinsellik pazara dökülmüş, parası olan alıyor. Zenginsen, paran varsa eşcinsel olmaya hakkın da var. Zengin eşcinseller çok daha özgür, onlara kimse kötü davranamıyor. Ahmet'in eşyalarını saklıyor musunuz? Tişörtleri var. Bazı geceler onları koklayıp giyiyorum, sanki yanımda gibi. Fotoğraflarına bakıyorum hep. Vurulduğunda oturduğumuz Bulgurlu'daki evi kim boşalttı bilmiyorum. Ben o olaydan sonra adımımı atamadım ama orada da eşyalarımız vardı. Bir şarkınız var mıydı? Ahmet rock, ben de sanat müziği severim. Dalgalandım da Duruldum'un iki versiyonu da var. Bizim şarkımız oydu. İnançlı biri misiniz? İnanırım. Ama Ahmet'i de inançlı insanlar öldürdü. Allah korkusu taşıması gereken insanlar hem de. Öldürmenin en büyük günah olduğunu bilmeyen, Müslümanlar aldı onun canını. BEDİA CEYLAN GÜZELCE / GAZETE HABERTURK / HT PAZAR YORUM YAZIN
|
|