Yarınları beklerken...Yalnız partiler olsa yine iyi, çok geniş bir cephe Ak Parti'yi iktidardan indirmek için ellerinden geleni yanına koymuyorlar bugün... AK Parti muarızı geniş cephe içerisinde CHP ve MHP gibi doğaları gereği iktidar karşısında konuşlanan siyasi partiler de var elbette, ancak onların siyasi sistem içerisindeki varlıkları ve muhalefet tarzları, seçmen tabanında büyük dalgalanmalara yol açıp iktidarı alaşağı edecek bir oy kaymasına sebep olacak gibi görünmüyor. Demokrasinin sınırları içerisinde bir iktidar değişmesi herhalde yakın vadede radarda yok... Eskiden böyle ortamlarda istenen sonucu başka yöntemlerle sağlayacak farklı ittifaklar devreye girerdi. 1950'de DP iktidarı, 1960'lar ve 1970'lerde ise AP iktidarı 'anamuhalefet partisi+ordu' ittifakıyla sona ermişti. 1990'larda iktidarı değiştirmeyi hedefleyen denklemde Süleyman Demirel ağırlığı ortaya çıktı. 2000'li yıllarda yeniden canlandırılmak istenen 'anamuhalefet partisi+ordu' denkleminin iktidarı yıkmada sonuç getirmediği -hatta ters teptiği- görüldü. Şartlar değişince iktidarları yerinden edecek yöntemler değişiyor değişmesine, ama iktidarları seçim dışı yöntemlerle yerinden etme hevesi bir türlü yok edilemiyor... Önceki dönemlerin hiçbirinde hiçbir siyasi iktidarın çekmediği türden bir husumete muhatap Ak Parti iktidarının başına çorap örmek isteyenler çok yönlü bir saldırı hazırlığındalar; bu seziliyor... Yardımına başvurulacak örgütler yeniden belirleniyor, bütün ülke sathının cephe olarak düşünüldüğü de şimdiden belli. Hiçbir kutsalı, hatta kuralı olmayacak bir savaş hazırlığı yürütülüyor. Bazılarına 'kuruntu' gibi geleceğini biliyorum bu yazdıklarımın; bu tezimi yakınlarım üzerinde denediğimde “Bugün içinden geçtiğimiz dönemde, demokratik hassasiyetler bu kadar güçlüyken, kural dışı bir büyük kavga” onlara da akıl dışı göründü. Hele her toplumda siyaset-dışı kalması gereken saygın kurumların 'yıkım cephesi' içerisinde yer alacağı beklentisine “Olmaz böyle bir şey” tepkisi verenlerin sayısı hayli yüksek. 1980'lerin sonu, 28 Şubat'ın öncesi de bugünküne benzer ortamlardı ve ben şimdiki türden uyarılarda bulunurken neredeyse aynı tepkileri aldığımı hatırlıyorum. “Alternatifimiz yok” diyordu Turgut Özal, bunu söylerken gerçekten de alternatifi yoktu. Tansu Çiller Refahyol döneminde olan-bitenlerin esas kendisine karşı yapıldığını bir türlü kabul edemiyordu. Özal'ın karşısına çıkan alternatif yıllar sonra Çiller'in havada ikmal girişimini boşa çıkartan kişiydi. Aynı kişi, bugün de, geçmişte bulunduğu konumlarda koruyup kolladıklarını hareketlendiriyor. Devlet içerisinde değişik konumlara onun atadığı kişiler, içinde yer aldıkları kurumları hareketlendirmek ile birlikte siyaset yaptığı kişiler de siyaset alanını yeniden tahkim etmekle meşguller. Cephenin hâlâ eksik ayakları var, önümüzdeki günlerde onlarda da hareketlenme yaşanabilir. Esas üzerinde kalem oynatmamı beklediğiniz konular hayli birikti, biliyorum: Hüsamettin Cindoruk DP'ye genel başkan seçildi... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yargılanmasını isteyen Sincan Ağır Ceza Mahkemesi kararına ek olarak beş DTPli vekilin ifadesini karakolda almak isteyen savcılık talebi de var. Bu satırları yazarken Türkan Saylan'ın cenazesi bir büyük kalabalık tarafından kaldırılıyordu. Bunlardan birini de yazabilirdim, nedense farklı bir konu seçtim bugün... YORUM YAZIN
|
|