Türk düşmanlarının oyununa gelmeyen ve hayatı boyunca Türkiye'nin birliği için çaba harcayan gazeteci - yazar Hrant Dink'in ölümü, onun ne kadar samimi ve mutevazı bir hayat sürdürdüğünü de ortaya koydu.
Ermeni Yetimhanesi'nde başladığı hayat mücadelesinde önüne çıkan bütün fırsatları reddederek kendini Ermeni cemaatine adayan ve Türkiye'nin daha demokratik bir yaşama kavuşması amacıyla yayınlar yapan Hrant Dink, bu uğurda kendi cemaatiyle ters düşmeyi bile göze aldı.
Türkiye'de hakkında açılan davalara ve bıktırıcı kovuşturmalara, aşağılanmalara rağmen Ermenistan'dan gelen teklifleri reddetti. Diasporanın düşmanca tutumunu sürekli eleşirdi, hatta görüş ayrılığına düştüğü Patrikhane'yi bile karşısına almaktan çekinmedi.
Bütün kazancını yetim çocuklar için kurduğu yurtlara ve Ermenice yayınladığı Agos gazetesine harcadı. Kendini o kadar adamıştı ki, gazetenin kapısında karanlık bir elin tetiklediği silahtan çıkan kurşunlarla ceansız bedeni yere serildiğinde, ayakkabısının tabanının delik olduğu rahatlıkla görülebiliyordu.
Oysa Hrant Dink, istese, şimdi Batı'daki herhangi bir ülkede lüks ve servet içinde yaşıyor olabilirdi.
O, Türkiye'yi tercih etti