Turan buzgan: ''aile hekimliği uygulamasından hem vatandaş memnun hem de doktorAile Hekimliği 2004 yılından itibaren uygulanmaya başlandı. 1 Temmuz 2010 itibari ile de bütün Türkiye'de ‘Aile Hekimliği' dönemi başlayacak.Murat Varol: Sayın Turan Bey sorulara geçmeden önce kendinizi tanıtır mısınız? Sayın Turan Buzgan: 1963 Bingöl doğumluyum. Çocukluğum Bingöl, Bahçelievler Mahallesi'nde geçti. İlköğretim yedinci sınıfa kadar Bingöl'de okudum, ortaokulun geri kalan kısmını ve liseyi Kastamonu'nun İnebolu ilçesinde okudum. 1980 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi tıp fakültesini kazandım, 1986 yılında mezun oldum. Daha sonrasında çeşitli yerlerde görev yaptım. Görev yaptığım yılların yaklaşık 5,5 yılı Bingöl'de geçti. Daha sonra uzmanlık ihtisası sonra da Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Tıp Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştım. 2004 yılında Ankara'ya geldim. Ankara'da Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde kısa bir süreliğine başhekim yardımcısı olarak çalıştım. Daha sonra Sağlık Bakanlığı'nda Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı olarak bir yıl hizmet etmeye devam ettim, ardından Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü olarak iki yıl görev yaptım. Aşağı yukarı üç yıldır da Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olarak görev yapmaktayım. Enfeksiyon hastalıkları uzmanıyım. Akademisyenlik olarak Doçent Doktor unvanına sahibim. Bugüne kadar çok sayıda bilimsel kitap, makale, doküman gibi yayınlarla ve araştırma görevleri ile bilim dünyasına katkıda bulundum. Sağlık Bakanlığı bünyesinde yürütülen Sağlıkta Dönüşüm Programı başta olmak üzere çok sayıda uygulamanın içinde yer aldım. Evli ve üç çocuk babasıyım. Murat Varol: Sayın Turan Bey 2009 yılında başlayan “domuz gribi” vakalarında sanki yer yerinden oynadı. Birçok ölümün sebebi olarak gösterilen bu grip vakıası nasıl oldu da bir anda yok oldu? Gerçekten de tüm yaşananlar bir spekülasyon muydu? Yoksa bazı firmaların ya da ülkelerin yeni bir ekonomik pazarı mıydı? Sayın Turan Buzgan: Salgın hastalıkların tabiatını iyi bilmek gerekiyor. Pandemi dediğimiz kıtalar arası salgın önce bir geliyorum der, sonra da aşağı yukarı iki ay salgın hali devam eder. Daha sonra da hiçbir şey olmamış gibi ortadan kalkabilir. Dolayısıyla bu tür salgınlar çok uzun süreli olarak devam etmez. Domuz gribi salgınında da benzer seyri gördük zaten. Sürece baktığımızda Türkiye'de bu salgında 656 kişi hayatını kaybetti. Tabii bu laboratuar teyitli rakamdır. Değişik tahminler de yapılmaktadır, onlara baktığımızda tahmini olarak Türkiye'de 1200 kişinin hayatını kaybettiği söyleniyor. Bunun dünya çapındaki etkilerine baktığımızda da, Dünya Sağlık Örgütü bunun laboratuar teyitli rakamlarını söylüyor. Dünya Sağlık Örgütü 18 bin ölüm vakıasının olduğunu söylüyor; ama ölüm sayısının daha fazla olduğu da ifade ediliyor. Bu süreçte hastaneler tam kapasiteli çalıştıkları halde çok zorlandılar. Şimdi artık grip mevsiminde olmadığımız için grip vakıaları da görülmüyor. Şunu da söylemekte fayda var; önümüzdeki yıl biraz daha erken vakitlerde ama şiddetinin biraz daha az olacağı aynı salgının devam edeceği bilim adamları tarafından tahmin ediliyor. Grip virüsü çok çabuk değişkenlik gösterdiği için, genetik değişimini tamamlamış çok daha farklı bir virüs olarak da ortaya çıkabilir. Geçmiş yıllardaki salgın hastalıklara baktığımızda birkaç yılın aynı virüsle devam ettiğini görüyoruz. Grip salgını esnasında yaşananların spekülasyon olduğunu söyleyemeyiz. Bugün baktığımızda sanki bu salgının hiç yaşanmadığı gibi görünebilir; ama geçmişe dönüp baktığımızda yoğun bakımlarının dolu olduğunu, hiç yerin olmadığını, sıkıntılar çekildiğini, sağlık personelinin çok büyük gayretler gösterdiğini hatırlamak gerekiyor. Murat Varol: Sayın Turan Bey siz de hekimlik yaptınız. Hekimlik yaptığınız dönemle, bugünü karşılaştırdığımızda, hekimlikte ekonomik, sosyal veya başka açılardan olumlu ya da olumsuz ne gibi gelişmeler veya değişimler yaşandı? Kısacası doktorların koşullarında veya vatandaşlara verilen hizmette dünden bugüne neler değişti? Sayın Turan Buzgan: Benim hekimlik yapmaya başladığım 1986 yılından bu zamana doğru baktığımızda Türkiye çok hızlı bir değişim yaşadı. Zaman zaman ekonomik krizlerin yaşandığı, enflasyonun yüksek olduğu zamanlarda hekimler de bu kötü zamanlardan etkilendi. Diğer yandan milli gelirin ve kişi başına düşen gelirin arttığı dönemlerde hekimler de olumlu etkilenmiştir. İstikrar ortamının da çok büyük etkisi vardır. İnsanların sağlık bilinci gittikçe artıyor, doktora artık daha çok başvuruluyor, dolayısıyla artık daha çok sağlık hizmetine ihtiyaç duyuluyor. Eskiden birçok hastanede uzman hekim bulunmazdı, uzman doktor sıkıntısı çok fazlaydı. Eskiden hekimlerin nerdeyse tamamının muayenesi vardı. Hastanede de işini iyi yapan doktorlar da vardı; ama şöyle bir adet vardı özel muayeneye gitmeyenin hastaneye yatması ya da iyi hizmet alması genelde mümkün olmuyordu. Hastanelerde bulunmayan alet edevat ne hikmetse özel muayenelerde bulunuyordu. Bıçak parası denilen şeyler vardı ve bunlar normal karşılanıyordu. Böylesi sağlık sisteminin olduğu bir ülkeydik. Sağlık personellerinin veya hekimlerin aldığı maaşları karşılaştırdığımızda geçmişte maaşlar çok düşüktü. Hastaneler arasında bile farklılıklar vardı. Sağlık Bakanlığı Hastanesi, SSK Hastanesi, diğer kurumların hastanesi gibi farklılıklar vardı. Farklı ücret politikaları da vardı. İlaçlar da ancak anlaşmalı eczanelerden alınabiliniyordu. Şimdi tüm bu farklı uygulamaları kaldırdık. Yeşil kartlı hastalar sadece hastaneye yatırıldıkları zaman bu hizmeti tam olarak alabiliyorlardı. Ayakta olan tedavilerde ilaç paraları ödenmezdi. Gözlük ve diş yaptırma gibi şeyleri olmazdı. Bu hizmetler yoktu, şimdi yeşil kartlı olanlara da tüm bu hizmetler verilmeye başlandı. Doktorlar açısından bakıldığında da büyük gelişmeler var. Özlük hakları genişledi, maaş artışları var, muayene ortamları iyileştirildi. Performansa dayalı ek ödeme dönemi başladı. Her doktora poliklinik odası verildi, hastanelerin fiziki şartları iyileştirildi. Hekim memnuniyeti, sağlık personelinin memnuniyeti arttı, bunları çok açık bir şekilde görüyoruz. Sağlık hizmeti alma noktasında kişilerin cebinden çıkan para azaldı, yani insanlar artık sağlık harcamaları için daha az para ödüyorlar. Hastaneye başvuran sayısı da üç kat kadar arttı. Yani Türkiye'de bir kişi yılda ortalama yedi kez doktora başvuruyor. Bundan sekiz yıl önce bu yılda iki buçuk civarındaydı. Artık hastaların hastane seçme, hekim seçme gibi hakları var. Doktor atamalarında da artık daha adaletli bir sistem uygulanıyor. Geçmişte özel muayenesi olmayan doktor yok gibiydi, şimdi ise özel muayenesi olan doktor yok neredeyse, Hekimlerin memnuniyet arttı ve çalışma koşulları artık çok daha iyi. Murat Varol: Sayın Turan Bey gerçi siz biraz bahsettiniz ama ben yine de sorayım. Türkiye'nin 2000 öncesi ve 2000 sonrası dönemini sağlık açısından karşılaştırırsak, ne gibi gelişmeler yaşandı? Sayın Turan Buzgan: Tabii az önce söylediğimiz şeyler büyük oranda bu soru ile de alakalı; çünkü sağlık sistemi ile hekimlerin koşullarını birbirinden ayırt etmek pek mümkün değil, ikisi birbiri ile bağlantılı. Sağlık bakımından Türkiye'nin geçmişine bakmak için temel sağlık göstergelerine bakmak gerekiyor. Kişilerin sağlık hizmetine ulaşmasını kolaylaştırdık. Bebek ölümü oranlarında ya da anne ölümü oranlarında büyük düşüşler yaşandı. Gelişmiş ülkeler seviyesine gelmeye başladık. Ortalama yaşam süremiz uzadı. Bundan on yıl önce ortalama yaşam süremiz yetmiş yılın altındaydı. Şimdi bu oran 73,7'ye çıktı. Sağlık hizmetleri çok yaygınlaştı. Hastaneler artık modern bir şekilde yapılıyor. Yeni yapılan bütün hastanelerin hasta odalarında banyo, tuvalet bulunuyor. Hastanelerde koğuş tipi sistemden oda tipi sisteme geçtik. Odalar en fazla üç kişilik odalar haline geldi. Eski hastaneler de onarıldı ve değişime tabi tutuldu. Aile hekimliği uygulamasına geçildi. Eskiden ambulanslar daha çok hasta nakli için kullanılırdı ve genellikle ailelerden yakıt parası istenirdi. Ya da hastanın yanında herhangi bir hekim veya sağlık personeli olmadan, hastalar bir yerden başka bir yere naklediliyordu. Şimdi artık bu uygulamalar yok. Artık kimseden para istenmiyor, çok kaliteli ve çağdaş ambulanslarla hizmet veriliyor. Türkiye'nin her yerinden 112 numaralı telefon arandığında hekimli ya da sağlık personelli ambulans onlara yetişiyor. Daha önce hayalini bile yapamadığımız hava ambulansı sistemi devreye girdi. İki tane uçak ambulansımız, 17 tane de helikopter ambulansımız var. Yabancı ülkeden gelip de Türkiye'de tedavi olanların sayısı da arttı. Aşılama oranları p'lerdeydi, artık %96-97'lerde. Örneğin tifo, sıtma, kızamık gibi bazı hastalıklar artık görülmüyor ya da çok az görülüyor, tamamen kaldırılan hastalıklar sınıfına girdi. Yalnız ülkemizde artık hasta profili de değişiyor. Ortalama yaşam süremiz artmakla beraber yaşlı insanlarımız da artık artıyor. Bu da kronik hastalıkların daha çok görülmesine yok açıyor. Bu alanda da çok sayıda kontrol programı oluşturuldu. Sigarayla ilgili koruma kanunu var, kontrol programı da var. Ruh sağlığı, kanser, diyabet, kalp damar hastalıkları gibi alanlarda kontrol programları oluşturuldu. Murat Varol: Sayın Turan Bey Türkiye, sağlık alanında gelişmişlik olarak Avrupa'da ve dünyada hangi konumdadır? Sayın Turan Buzgan: Türkiye her geçen yıl iyiye doğru gidiyor. Yurtdışından zaman zaman ülkemize gelenler bu değişimi ve gelişimi daha net bir şekilde görebiliyorlar. Ülkeleri kıyaslayan çeşitli istatistik bilgiler var. Dünya Sağlık Örgütü'nün bu konudaki istatistikleri var. Biz geçmişte gelişmekte olan ülkeler kategorisindeydik, artık gelişmiş ülkeler kategorisindeyiz. Temel sağlık göstergelerinin hangisine bakarsak bakalım daha iyi yerdeyiz. Kişilerin sağlık bilgilerinin artması ile daha iyi bir yere gelebiliriz. Kişilerin eğitim düzeyi iyileştikçe, bu iyileşme sağlık alanına da yansıyacaktır. Sağlık alanında en fazla gelişme gösteren ülkeler kategorisindeyiz. Murat Varol: Sayın Turan Bey genelde Türkiye'yi, özelde de Bingöl'ü ele alırsak sağlık alanındaki en büyük eksikliklerimiz nelerdir? Bunların çözüm yolu nedir? Sayın Turan Buzgan: Sağlık alanındaki en büyük eksikliğimiz sağlık personeli yetersizliğidir. Başta da tabi ki doktor eksikliği geliyor. Türkiye kişi başına düşen doktor sayısı bakımından maalesef Avrupa'da son sırada yer alıyor, yani doktor sayımız çok yetersiz. Bunu süratle arttırmamız lazım. Son iki yıldır tıp fakültelerine daha çok öğrenci alınmaya başlandı. Ama bir hekim kolay yetişmiyor. Altı yıllık bir eğitim dönemi var, dört beş yıllık da bir uzmanlık ihtisası var. On yılı aşan bir süreden sonra bir doktor yetişebiliyor. Bingöl açısından değerlendirirsek, Bingöl geçmişe nazaran çok daha fazla doktora ve sağlık personeline sahip. Ama daha çok doktor olsaydı, daha çok doktor da verecektik, bu da konunun bir diğer yönü. Fiziki şartlar bakımından baktığımızda ise maalesef geçmişte yapılan bütün hastaneler koğuş sistemi şeklinde. Bunların bazılarının maalesef deprem bakımından da güçlü bir yapısı yok. Bunların bir kısmını yapabildiğimiz ölçüde elden geçirdik, tadilatlarını yaptık. Bir de ülkemizin ekonomik sıkıntılardan geçe geçe bugünlere geldiğini düşünürsek, sağlık alanına fazla bir bütçe ayrılamadı. Böyle olunca da yeterli bir yatırım bütçesi de oluşmuyor. Bunu da aşmanın yolları var. Son zamanlarda TOKİ ile beraber iş yapmaya başladık. Kamu Özel Ortaklığı diye ayrı bir kanun yapıldı ve büyük projeler hayata geçirilmeye başlandı. Murat Varol: Sayın Turan Bey yakında tüm Türkiye'de yaygınlaşacak olan “aile hekimliği” uygulaması hakkında bilgi verebilir misiniz. Aile hekimliğinin başarılı bir şekilde yürütülebilmesi için hekimlere ve halka neler önersisiniz? Sayın Turan Buzgan: Aile hekimliği çağdaş bir sağlık hizmetidir. Tüm Avrupa'da uygulanan bir sistemdir. Bizde de uzun yıllar boyunca aile hekimliği uygulaması konuşuldu, tartışıldı ama bir türlü karar alınıp uygulanamadı. 2004 yılında Aile Hekimliği Pilot Uygulama Kanunu ve gerekli genelgeler çıkartıldıktan sonra Düzce'de ilk uygulama başlatıldı. Şu ana kadar uygulama 46 ilde başlatıldı. Nüfusumuzun 9'u bu uygulamaya dâhil edildi. Bu yıl tüm ülkede aile hekimliğine geçilecek. Bingöl'de de temmuz ayı itibari ile aile hekimliği uygulaması başlayacak. Mevcut durumdan farkını belirtmek gerekirse; birincisi kişiler kendi doktorlarını kendileri seçebilecek. Şimdi hastanelerde nasıl kişiler kendi doktorunu seçebiliyorsa, bu uygulama ile kişiler kendi doktorlarını seçebilecek. İkincisi doktorlar verimli çalışmak için istedikleri ekip ile çalışacak. Yani doktorlar ekip olarak çalışmak istedikleri hemşire ya da sağlık personelini kendileri seçecek. Üçüncüsü biz doktorlara ofislerini kurma, orayı donanımlı bir hale getirme yetkisini veriyoruz. Yani kamu olarak biz doktorlara şu masada, şu cihaz ile şu ortamda çalışacaksın demeyeceğiz. Kişiler bizim standartlarını belirlediğimiz ortamlarda çalışabilecekler. Büro malzemelerini istedikleri gibi alabilecekler, bizler de bu malzemelerin fiyatını ödeyeceğiz. Yani kısacası doktorlara, vatandaşa daha iyi hizmet etmek ve verdikleri hizmeti de yönetme imkânı sağlıyoruz. Vatandaşa iyi hizmet etmenin karşılığı olarak da onlara iyi ücret veriyoruz. Eğer vatandaşa iyi hizmet etmezlerse de maaşlarından kesintiler yapılacak. Doktorlar ne kadar çok vatandaş kaydederse, ne kadar çok vatandaşa bakabilirlerse o kadar iyi ücret alacaklar. Tercih edilmeyen, kendisine kayıtlı olan vatandaş sayısı az olan doktorlar da daha az ücret alacak. Bu hekimlerin vatandaşlara daha iyi hizmet etmelerini sağlayan bir yöntem. Aile hekimliği uygulamasının böyle avantajları var. Uygulamanın şimdiye kadar yürütüldüğü yerlerde, vatandaşın memnuniyeti de görülmektedir. Hem sağlık personelinin hem de vatandaşın aile hekimliği uygulamasından memnun olduğunu söyleyebiliriz. Murat Varol: Sayın Turan Bey Bingöl'e sağlık alanında birçok yatırım yapıldı. Solhan ve Karlıova devlet hastaneleri bitirildi. TOKİ tarafından Sağlık Bakanlığı'na devredildi. İki hastane de yakında hizmete girecek. Ancak hastanelerimizde özellikle uzman hekim sıkıntısı yaşanmaktadır. Uzman doktor sıkıntısı giderilecek mi ya da nasıl giderilmesi hedefleniyor? Sayın Turan Buzgan: Öncelikle şunu düşünelim. Daha önce Karlıova'da ya da Solhan'da uzman doktor var mıydı? Daha önceleri hiç uzman doktor yoktu. Karlıova Devlet Hastanesi 1956 yılında yapılan taş bir bina ve bu bina Karlıova'ya artık bu şekilde hizmet edemeyecek durumdaydı. Solhan'daki devlet hastanesi de daha önceleri onarım işlemlerinden geçmişti; ama tabii ihtiyaca cevap veremiyordu. Şimdi her iki hastane de bitirildi. Biz Bingöl'deki hastanelerimize son zamanlarda çok sayıda uzman gönderiyoruz. Yeni hastanelere taşındıktan sonra gerekli ortamı biz yine sağlayacağız, buralara uzman doktor göndereceğiz. Bunlar da artık mümkün olduğunca Bingöl merkeze ya da diğer illere hasta göndermeden, hastalara kendileri bakabilecek. Genç'te de yeni bir hastanenin inşaatına başlanacak. Adaklı'da yine yeni bir hastaneni yapımı başlanacak. Bingöl merkezde de modern bir hastanenin yapımına karar verildi. Bunun ihalesi yapıldı, yakında bunun da yapımına başlanacak. Ilıcalar, Arakonok, Yayladere, Çavuşlar ve Uydukent'in sağlık ocakları elden geçirildi, daha donanımlı ve iyi bir hale getirildi. Ayrıca Sağlık Müdürlüğü Hizmet Binası ile Ağız Diş Sağlığı Merkezi binalarının yapımına da karar verildi, bu yıl içerisinde planlamaya alındı. Yeşilyurt Mahallesi bölgesine de Aile Sağlık Merkezi yapılacak, onun da inşaatına yakında başlanacak. Tüm bunlar şu anlama geliyor. Bingöl yapılan ve yapılacak olan yerler ile sağlık alanında uzun bir süre sıkıntı çekmeyecek. Geçmişe kıyasla Bingöl'de artık çok sayıda doktor var. Bingöl'de geçmişte hiç yapılamayan ameliyatlar artık yapılıyor. Geçmişte Bingöl'de hiç yoğun bakım yokken, şimdi hem Devlet Hastanesi'nde hem de Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi'nde yoğum bakım üniteleri var. Çocuk cerrahi ya da plastik cerrahi gibi Bingöl'de daha önce olmayan sağlık alanları artık var. Bunlar gelişerek devam edecek. Murat Varol: Sayın Turan Bey son olarak eklemek istediğiniz herhangi bir şey var mı? Sayın Turan Buzgan: Şunu eklemekte fayda var. Sağlık alanında bir dönüşüm projesi hazırlandı. Bunlar uygulandı. Bu uygulamalar ile beraber vatandaş rahat etti. Vatandaşlar çok daha iyi sağlık hizmeti almaya başladı. Bu vatandaş memnuniyetine de yansıdı. Bundan sonra da bu alan genişleyerek devam edecek. Geçmişe kıyasla her şey çok daha iyi ama her şey gelişerek devam etmeli. Umarım sağlık alanındaki gelişmeler ileride de planlı programlı bir şekilde devam eder. Bütün Türkiye ve Bingöl de bundan nasibini alır. Murat Varol: Sayın Turan Bey bizlere vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Sayın Turan Buzgan: Rica ederim, ben de sizlere teşekkür ediyorum. Murat Varol / Bingöl Online Yayın Koordinatörü ve Ankara Temsilcisi YORUM YAZIN
|
|