Karlıova'ya bağlı Taşlıçay Köyü'nde şu anda 400'ü aşkın silokozis hastası bulunmakta. Bu hastalar yavaş yavaş, günden güne biraz daha ölüme yaklaşıyorlar çaresiz ve sessizce. Silokozis daha çok kapalı alanlarda çalışan insanlarda, yoğun tozdan dolayı akciğerlerin tahriş olması sonucu ortaya çıkan bir hastalık. Ne yazık ki henüz tedavisi bulunmamış bir hastalık.
Silikozis hastalığına yakalanan bir kişi yavaşça, günden güne ölüme yaklaşıyor adeta. Hastalığa yakalandıktan sonra önlem almaması, soğukta durması ve tozlu alanlarda durmaya devam etmesi hastalığı tetiklemekte ve ağırlaştırmaktadır.
Taşlıçay Köyü'nde silikozis hastalığına yakalananlardan solan hayatlar da var solmakta olan hayatlar da. İşte solan hayatlardan birkaçı.
Ruhat Yıldırak, henüz hayatının baharında denilebilecek bir yaştaydı. Uzun yıllar merdiven altı atölyeleri adı verilen kapalı alanlarda kot taşlama işinde çalıştı. Sonra uzun zaman tozlu mekanda durmasından dolayı silikozis hastalığına yakalandı.Uzun yıllar tedavi oldu. Ankara, İstanbul, Elazığ, Erzurum gibi illerde üç dört yıl devamlı tedavi gördü; ama yakalandığı hastalığın çaresi yoktu ve 24 yaşında gözlerini bir daha açmayacak şekilde hayata kapadı.
Bir diğeri Hacı Ünal o da merdiven altı denilen atölyelerde çalıştı, o tozlu ortamlarda. Her ne kadar tedavi için çırpındıysa da çaresi yoktu bu silikozis hastalığının. Daha 23 yaşında geçen sene hayata gözlerini kapattı; ardında da eşini ve küçük çocuğunu bırakarak.
Bir diğeri Akyürek ailesinden. Yıllarca çalıştı o kötü koşullar içerisinde. Sonra askere gitti, askerde hastalığından dolayı çürük raporu verdildi, evine geldi. Askerden döndükten sonra o da tedavi yollarını aradı ama o da yenik düştü, hayatını kaybetti.
Köyde 2000'li yıllardan önce birçok kişi kot taşlama işinde çalıştı; ancak sonraki yıllarda silikozis hastalığından dolayı ölümlerin meydana gelmesinden sonra insanlar artık bu tür işlerde çalışmamaya başladı.
Önceki zamanlarda merdiven altı atölyelerde çalışanlar ise bir bir silikozis hastalığının pencesine düşmeye başladılar. Yorgunluk, nefes darlığı, yüzünün belirli yerlerinde şişme gibi belirtiler kendini yavaş yavaş göstermeye başladı.
Taşlıçay Köyü'nde şu anda yatalak bir halde yaşamaya devam etmeye çalışan hastalar da var. İnsanın dili söylemeye varmıyor ama; onlar da günden güne ölüme biraz daha yaklaşıyor. Umutları hergün biraz daha tükeniyor. Şu anda köyde durumu çok kötü olan üç dört tane hasta bulunmakta. İşte o hayatlar.
Serdal Dündar, henüz olduça genç. Şu anda yatalak, durumu oldukça kötü. Üç dört yıldır hasta yatağında yatıyor. Özellikle son bir yıldır durumu oldukça kötü. Uzun yıllar kot taşlama işlerinde çalıştı. Evli ve bir de çocuğu var. Oksijen tüpü ile nefes almaya, hayata tutunmaya çalışıyor. Küçük bir umut olsa dahi tedavi amaçlı sık sık hastanelere gidiyor.
Nejat Demir 23-24 yaşlarında, o da uzun yıllar kot taşlama işlerinde çalıştı. Evli ama çocuğu yok. Tedavi amacıyla sık sık hastanelere gidiyor. O da durumu iyi olmayan diğer hastalar gibi oksijen tüpüne bağlı ve bu tüp sayesinde nefes almaya çalışıyor. Durumu oldukça kötü ve şu anda yatalak.
Durumu iyi olmayan bir diğer hasta İdris Oral, 24 yaşında. O da durumu iyi olmayan diğer hastalar gibi uzun yıllar merdiven altı atölyelerinde çalıştı. Hastalığa kapıldıktan sonra evlenmedi, evlenmek istemedi. Şu anda bile hastanede tedavi altında.
Fahrettin Fırat bir diğer isim. O da henüz oldukça genç. Evli ve üç çocuk babası. Herhangi bir geçim kaynakları da yok. Devletin vermiş olduğu üç aylık ve hasta bakıcı parası ile geçinmeye çalışıyor.
2000'li yıllardan önce kot taşlama işinde oldukça çok kişi çalışmış. Ancak silikozis vakıaların artmasından sonra devlet gerekli önlemi aldı ve bu türdeki işyerlerini kapattı.
Taşlıçay Köyü'nde nasıl olurda bu kadar çok kişinin bu hastalığa yakalandığını merak edenler de olabilir. Onu da anlatalım. Köyde ilk zamanlarda birkaç kişi çalışmaya gitmiş. Sonra kimisi akrabalarını çalışmak için çağırmış kimisi ise arkadaşlarını. Ve böylece köyden İstanbul'a çalışmaya giden yüzlerce kişi bu hastalığın pençesine düştü; ancak hastalık belirtileri ortaya çıktıktan sonra herkes işi bırakmaya başladı.
Merak edenler olabilir, şu konuya da açıklık getirelim. Atölyelerde az veya çok çalışmak hastalık için o kadar da önemli değil. Hastalığa yakalananlar daha çok bu tür işlerde çalışırken korunmak için maske takmayanlardan ya da kendini bu tozlardan korunmayanlardan meydana geliyor. Yani bir diğer ifade ile kot taşlama işinde uzun yıllar çalıştığı halde maske takıp kendini tozdan koruyanlar bu hastalığa daha geç yakalandılar ve daha az zarar gördüler. Bunun yanında daha az bir sürede çalıştığı halde kendini tozdan korumayıp daha çok zarar görenler de var.
Silikozis hastalarının çoğu köyde; ama dışarıda olanlar da var. Silikozis hastası olduğu halde çalışmak zorunda olanlar da var; çünkü herhangi bir geçim kaynakları yok ve çoğunun bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi bulunmakta.
Silikozis hastalığına yakalananlar oldukça muzdarip. Kendilerine uzatılacak bir yardım eli bekliyorlar. Geçimini sağlayacakları herhangi bir gelirleri yok. Çoğu devletin verdiği üç aylık maaşını alıyor. Yatalak olanlara ayrıca bakıcı parası da veriliyor. Belki de en sevindirici durum ücretsiz tedavi olabilmeleri olsa gerek. Tedavi olmak için hastanelere gidip gelmelerinde genellikle Bingöl Valiliği ve Karlıova Kaymakamlığı yardımcı olıyor.
Bunların dışında silikozis hastalarına yardımcı olan sivil inisiyatifler de bulunmakta. Bunlar da ellerinden geldiğince bu hastalara yardımcı olmaya çalışıyorlar ve herkesi de yardımcı olmaya davet ediyorlar.
Bunlar biri de Semiramis Karaarslan, emekli bir öğretmen. Ardında binlerce yetişmiş insan bırakmış bir sivil toplum gönüllüsü. Yaptıkları ile her zaman insanların takdirini kazanmış bir isim. Ve şimdi de silikozis hastaları için onlarla beraber mücadele ediyor.
En son bir umut için geçen hafta Ankara yollarına düştüler içlerindeki umudu sıcak tutarak. Silikozis hastalar hakkındaki son gelişmeleri sorduk Semiramis Hocaya; Şöyle diyor Karaarslan; “Torba Kanun olarak bilinen Yasa Tasarısına göre Meslek Hastalıkları Hastanesi'nden Silikozis Raporu alan işçilere iş göremezlik geliri bağlanması söz konusu. Bunun için işçinin çalıştığını ispat yükümlülüğü kaldırılıyor. Zira kot kumlama işçileri merdiven altı çalıştırıldıkları iş yerlerinde birkaç kişinin dışında sigortasızlar. Şu anki Yasa Tasarısına göre Meslek Hastaları Yoksul Özürlülerin yararlandığı 2022 sayılı yasa kapsamına giriyor. İş kazası meslek hastalığı sigortasından hakları saklı kalmak kaydıyla, silikozis hastalığı nedeniyle meslekte Güvenlik Kurumu Sağlık Kurulunca tespit edilmesi kaydıyla 2022 sayılı Kanuna göre aylık bağlanması sağlanacak.”
Bir umut yine de. Az da olsa bir aylık bağlanmasını ve az da olsa devletten bir yardım eli uzatılmasını bekliyorlar. Taşlıcay Köyü'nde yüzlerce silikozis hastası var. Karaarslan ; “Şu an 400'ü aşkın silikozis hastamız var. İkisi çok ağır, oksijen makinesiyle yaşamını sürdürüyorlar ve diğerlerinin durumu da hastalığın ilerlemesi durumuna göre farlılıklar göstermektedir.” diyor.
Yine geçtiğimiz haftalarda silikozis hastaları için bir imza kampanyası başlatıldı. Onların yanında olduklarını belirten ve onlarla beraber hareket etmek isteyen herkesi yanlarında görmek istiyorlar. İnternet ortamı üzerinden yürütülen imza kampanyasına ilgi oldukça fazla. İmza atan her kesin gönlünden geçen duygular ise aynı, silikozis hastaları daha iyi koşullar ve daha iyi imkanlar sağlanmalı. İmza kampanyasının amacına da değinen Karaarslan; “Torba Kanun olarak bilinen Yasa Tasarısı yasalaşmadan önce özürlülük olarak ifade edilen koşulların maluliyet için kabul edilmesi, silikozis hastalarımızın yaşamları son bulmadan malulen emekliliklerinin kabul edilip geride bırakacak aileleri için güvenli bir gelecek istiyoruz.” diyor.
Ve sözlerine şöyle devam ediyor Karaarslan; “ Kararan hayatlarına ışık tutulmasına destek amaçlı www.silikozis.com sitesini açıp orada imza kampanyası başlattık. Çorbada benim de tuzum olsun diyorsanız kararan hayatlara bir elektronik imza da siz atın dedik . Türkiye'nin her köşesinden, hatta dünyanın her köşesinden destek istedik. Sosyal sorumluluğu olan her kesimden duyarlı hemşerilerimiz ve hiç adını duymadığımız duyarlı şahsiyetler hiç beklemediğimiz kadar canla başla destek veriyor.”
Bu sözlerden sonra açıklamalar daha da duygusallaşıyor. Kelimeler daha bir duygu yüklü olmaya başlıyor. Silikozis hastalarının çığlığı yürekleri biraz daha yakıyor. İşte Semiramis Karaarslan'ın herkesi oturup bir kez daha düşünmeye davet edecek sözlerinin devamı.
“Hergün onlarca Silikozis hastası beni arıyor. Taşlıçay'dan, Erzurum'dan, Muş'dan, Sinop'tan, Giresun'dan, İstanbul'dan…. Saymakla bitmez. İçim yanıyor onlar aradıkça. Sığınacakları bir liman arıyorlar, çaresizler… ‘'Abla ben gidiyorum ne olur çocuklarıma ve aileme sahip çıkın'' diyen ve gözlerinin feri sönmüş hiçbir kimse oldu mu yanınızda? Ancak o zaman anlarsınız bu figanı… Sorunlara çözüm aramak için sorunlarla iç içe yaşamanız gerek… Silikozis hastalarıyla, onların sorunlarıyla içiçe yaşayan, onların döktükleri göz yaşını yüreğimde hisseden bir kişi olarak hastalarımızın hastanelerde ücretsiz tedavi olabilme hakları verildiği gün çok mutlu olduk, adeta eline horoz şekeri verilen çocuklar gibi şendik. Bayram değildi, amansız bir hastalığın tedavisiydi. İşte biz çaresizliğin umudu için sevinmiştik. Ve ardından tam da malulen emeklilik sevincini beklerken; Çalışma Bakanı Ömer Dinçer'in son açıklamasında farklı bir durum oluştuğunu gördük. Silikozis hastalarının İş Kazası Meslek Hastalığı Sigortası'ndan hakları saklı kalmak kaydıyla, silikozis hastalığı nedeniyle meslekte kazanma gücünü en az yüzde 40 kaybettikleri Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Kurulunca tespit edilmesi kaydıyla 2022 sayılı kanuna göre aylık bağlanacak, bu vatandaşlarımızın 65 yaşını doldurmuş olmaları veya muhtaç durumda olmaları şartları aranmadan, (ki zaten çoğu 20-30 yaşını aşamadan aramızdan ayrılıyor) meslekte kazanma gücünü yüzde 40 ila 59 arasında kaybedenlere 100 TL, mesleki kazanma gücünü yüzde 60 ila 79 arasında kaybedenlere bu aylığın iki katı tutarında 200 TL , mesleki kazanma gücünü yüzde 80 ve üzerinde olanlara üç katı tutarında 302 TL aylık bağlanacak. Yani silikozis hastalığı tespit edilenler sosyal güvenlik kapsamına alınacaklar. 2012' ye kadar yeşil kart, daha sonra GSS yani Genel Sağlık Sigortası kapsamında olacaklar. Oysa meslek hastalığında % 10 maluliyet oranında iş göremezlik geliri, % 20'den sonraki maluliyetlere ise asgari ücretten düşük maaş alınmamasını gerektiriyordu .
Bizim bu aşamada şimdiye kadar yanımızda olan mecliste grubu bulunan milletvekillerinden, Çalışma Bakanımız Sayın Ömer Dinçer'den tek isteğimiz var; Torba Kanun olarak bilinen yasa tasarısı yasalaşmadan önce özürlülük için ifade edilen koşulların maluliyet için kabul edilmesi… Çalışmalarımızda kamuoyu ve STK'ların şimdiye dek canla başla vermiş oldukları desteğe devam etmelerini istiyoruz. 100-200 TL aylık gelirle aylık ekmek giderleri bile karşılanamayacak merdiven altı nefes almadan, gün yüzü görmeden çalıştırılan, hiçbir sosyal güvencesi olmayan hastalarımızın yaşamları son bulmadan malulen emekliliklerinin kabul edilip geride bırakacak aileleri için güvenli bir gelecek bekliyoruz. Bu konuyla ilgili 400'ü aşkın hastası bulunan Bingöl'ün milletvekillerinden yasa teklifi verilmelerini bekliyoruz. Kararan hayatlarına ışık tutulsun istiyoruz. Somut çalışmalar bekliyoruz.
İmza kampanyası açtığımız andan itibaren bu konuda bize destek veren Türkiye'nin ve dünyanın her köşesinden çok değerli şahsiyetlere ve sürekli bu konuyu gündemde tutup önemsedikleri için değerli basın mensubu arkadaşlarıma en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”
Bingölde yaşayan herkesi silikozis hastalarına yardımcı olmaya davet ediyoruz. Herkes elinden geldiğince bu insanlarımıza yardım etmeli ve onların yanında olduklarını belirtmelidir.