TBMM Genel Kurulunda CHP Grubu önerisi aleyhinde söz alan Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy, 1925'te idam edilen dedesi Şeyh Said ve 47 arkadaşı, Seyit Rıza ve arkadaşları ile Saidi Kurdi'nin mezar yerlerinin hala bilinmediğini söyledi.
Konuşmasına Meclis Başkan Vekilinin ‘ 2 bin terörist öldürdük' sözüne tepki göstererek başlayan HDP Milletvekili Özsoy, şunları söyledi: “HDP'li hatibin, Sayın Cumhurbaşkanının kullandığı bir ifade, “2 bin insan öldürdük.” ifadesine Meclis Başkan Vekilimiz bir düzeltme ihtiyacı duydu. “Sayın Cumhurbaşkanımız 2 bin insan demedi, 2 bin terörist dedi.” diye bir düzeltme yaptınız. Ben bundan gerçekten kastınızın ne olduğunu anlamadım. Eğer “O 2 bin terörist insan değil.” gibi bir ima varsa bunun içerisinde, bunun Türkiye'de yaşayan çok önemli bir vatandaş kesimi için son derece kırıcı olduğunu, bir hakaret olduğunu hatırlatmak istiyorum. Evet, devletin iktidarını çelmiş olabilirler, dağa gitmiş olabilirler, yasayı çiğnemiş olabilirler ama hiç kimsenin insanlara “insan değil” deme hakkı yoktur hele hele Meclis Başkan Vekilinin tam da bu mantıktır, bizim Kürt sorunu konusunda bir türlü mesafe almamızı engelleyen tam da bu mantıktır.”
“ŞEYH SAİD, SEYİT RIZA VE SAİD-İ KURDİ'NİN MEZAR YERLERİ NEREDE?”
HDP'li vekillerin yoğunlukla cenazelerin gömülmemesi durumunu konuştuğunu belirten Özsoy, “ Bunu gündemleştirmeye çalışıyoruz. AKP adına konuşan hatipler buna dair açıklamalar yaptılar. Arkadaşlar, öyle değil değil! Kürtlerin cenazelerine yapılan hakaret 1925'ten bu yana devam ediyor ve son derece sistemli, son derece sistematik bir politikadır. Şeyh Said'in ve 47 arkadaşının hâlâ mezar yerleri belli değil, Seyit Rıza'nın ve arkadaşlarının mezar yerleri belli değil, Saidi Kürdi'nin ya da Saidi Nursi'nin cenazesi nerede kimse bilmiyor” diye konuştu.
“400'E TOPLU MEZARDA 4 BİN İNSAN VAR”
1980'lerde askeri çöplüklere atılan cenazelerin olduğunu vurgulayan Özsoy, şunları söyledi: “Kasaplar deresini biliyoruz, kimsesizler mezarlıklarını biliyoruz. 400'e yakın toplu mezarda 4 bin tane insanın hâlâ yerinin bulunmasını bekliyoruz, İnsan Hakları Derneğinin raporlarında bunlar var. Bu yaz boyunca teşhir edilen cenazeleri gördük, sürüklenen cenazeleri gördük, yedi gün sokak ortasında bekletilen Taybet Ana'nın cenazesini gördük, gördük, gördük. Bu, sistemli bir devlet politikasıdır. Kürt'e kendi ölüsünü gömme hakkı vermiyorsan onu insan kategorisinin dışına itmişsin demektir, kabul edilemez olan budur. Zaten insan olarak görmediğinizle hiçbir zaman barış filan yapamazsınız. Kürtlerle barış yapmak istiyorsanız, dirisiyle barış yapmak istiyorsanız, ölüsüne saygı duyacaksınız. Kürtlerin bu konuda geri atacakları tek bir adımları yoktur. Sadece bu yeni ölümler değil, 1925'ten bu yana cenazesine hakaret edilen suçu, günahı, eylemi, yaptığı ne olursa olsun cenazesine hakaret edilen bütün insanları bizim soruşturmamız, sorgulamamız ve bu adaletsizliği bir şekilde gidermemiz gerekiyor. İnsan olmanın gereği budur, etik siyasetin de gereği budur.”