Şener: 'türkiye'de soğuk savaş dönemi siyaset tarzı devam ediyorTOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdullatif Şener, Türkiye'de soğuk savaş dönemi siyaset tarzının devam ettiğini söyledi. Mevcut siyasi ortamın kendisine 80 öncesini hatırlattığını ifade eden Şener, "Soğuk savaş döneminde oluşan yapı zararlı olmuştur. Dünyaya daha iyi bakmak için o dönemin kültürünü ortadan kaldırmamız lazım." dedi.![]() Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (ANSİAD) aylık olağan toplantısına katılan Abdullatif Şener, başörtüsü tartışmalarına ilişkin mesajlar verdi. "Toplumsal kültürün oluşmasında en etkili güç siyasettir." diyen Şener, Türkiye'deki yürütülen siyaset tarzını eleştirdi: "Aldığı zaman eline mikrofonu veya konuşmaya başladığında birilerine veryansın edeceksin. Yerden yere çalacaksın. Demokrasinin gerektirdiği bir eleştiri kültürünün de ötesine geçeceksin. Bunun sonucunda birbirine güvenmeyen birbirlerine karşı tehdit ve tehlike algıları içerisinde bulunan insanlardan oluşan bir toplum çıkar ortaya. Bunu siyasetin tarzı yapıyor. Aslına bakarsanız. Bu tarz bana 80 öncesini hatırlatıyor." ÖFKE YANLIŞ BİR HİTABET BİÇİMİ Şener, CHP Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü'nün Başbakan'ın 'öfke bir hitabet sanatıdır' sözlerinin doğru bir yaklaşım olup olmadığını sorması üzerine bunun yanlış bir hitabet biçimi olduğunu söyledi. Şener, şöyle konuştu: "Öfkeli konuşmak bir sanat olmaz. Bir hitabet biçimi olabilir. Bir hitabet tarzı olabilir ama hiçbir zaman bir hitabet sanatı olmaz. Diğer taraftan bu biçim de şık olmaz. Faydalı biçim olmaz. Yanlış bir hitabet biçimi olur. Zararlı bir hitabet biçimi olur." Eski Başbakan Yardımcısı, Türkiye'deki kutuplaşmalardan rahatsız olduklarını dile getiren işadamlarına da siyasetin tatlı ve güzel sözler sarf etmesi halinde Türkiye'de pek çok şeyin değişebileceğini ifade etti. Kutuplaşmaların önüne geçebilmek için siyasetin düzgün ve nezih yapılarak ülke insanına zarar verilmemesi gerektiğinin altını çizen Şener, "İhtilaflar oluşturmadan yolumuza devam etmek en sağlıklı zemindir. Ama iş böyle gitmiyor. Bütün sorunlar da buradan kaynaklanıyor. Ülkede bazı sorunlar olabilir. Bu sorunların üzerinde kavga etmek doğru değil. Yani siyasetin çalışma biçiminde sorunlar üzerinden kavga etmek, ayrışmalar ortaya çıkarmak yerine sorunları ciddi bir şeklide nasıl çözebiliriz diye arayışların olması gerekir diye düşünüyorum." diye konuştu. Laikliğin herkesin ortak duyarlılığına hitap eden, ülkenin birliğini, beraberliğini, bütünlüğünü ifade eden bir kavram olduğuna işaret eden Doç. Dr. Abdullatif Şener, "Ama Türkiye'de böylesine bir kavram bile kavgaya neden oluyor. Demek ki, yaklaşım ve yöntem tarzında bir bozukluk var. Bunun aşılması lazım." ifadelerini kullandı. Şener, vatandaşın topyekun iyiye prim vermesi gerektiğini vurguladı. Toplumda ve insanlarda güzel ve doğru duyguların uyandırılmasını isteyerek "Hep doğru ve güzel ölçülere vurgu yaparsak bu dalga dalga ülkeye yayılır." dedi. YABANCILAR KAR MARJI YÜKSEK SEKTÖRLERE GİRİYOR TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi, Ekonomiden Sorumlu Eski Devlet ve Başbakan Yardımcısı Doç. Dr. Şener, ekonomik gelişmelere de değindi. Bankacılık sektöründe yabancı payının artmasının doğru olmadığını savunan Şener, "Şu anda yüzde 40'ı aştı. Borsadaki ile birlikte yüzde 50'ye dayandı. Önümüzde Halk Bankası var ve bu özelleştiği takdirde yabancıların alacağı bellidir. Bununla birlikte bankalardaki yabancı payı yüzde 60'a çıkacak. Tempo böyle devam ederse bazı ülkeler var onların duruma gelebiliriz." değerlendirmesini yaptı. Yabancı yatırımcının kar marjı yüksek sektörlere girdiğini diğer sektörlerle ilgilenmediğini ileri süren Şener'e göre bu durum uzun vadede Türkiye'nin cari açığını ortaya çıkaran yeni bir yapısal unsura dönüşecek. Yabancı sermayenin bu yönüne şimdiye kadar hiç dikkat çekilmediğini dile getiren Eski Bakan, şöyle konuştu: "Yabancılar parayı tamamen içeride kazanacakları ve dışarıdan hiç döviz getirisi olmayan kar marjları yüksek hizmet sektörlerine geliyorlar. Telekom, GSM, bankacılık, perakende, iş merkezleri. Şimdi önümüzde otoyollar, milli piyango ve büyüklüğü 50 milyar doları bulan enerji sektörü var. Bunların tamamı parayı içeride kazanan hizmet sektörleri. Dışardan döviz getirisi yoktur. Kar marjları yüksektir. Burayı yabancı alan yabancı elde ettiği karı dövize çevirerek dışarı çıkaracağı için gelecek dönemlerde bizim cari açığımıza bir yapısal unsur yerleştirilmiş olacaktır. Bu Türkiye'nin geleceği açısından çok zor durumda kalacağı günleri yaşamasına neden olabilir." Yabancı sermayenin girdiği yerlere dikkat edilmesini isteyen Şener'e göre gelişmiş ekonomiler kendi finans sektörünü yabancılara teslim etmez. Türkiye'de özel sigortacılık yüzde 95 yabancılaştı. Borsa aracı kurumları tamamen yapancılaşma noktasına geldi. Bankacılıktaki payı yüzde 50'ye yaklaştı. Türkiye'deki finans sektörü tamamen yabancıların eline geçmek üzere. Şener, 2002 yılında 89 milyon dolar olan yabancıların kar transferinin 2007'de 2 milyar dolara yaklaştığını kaydetti. Bu rakamın önümüzdeki üç yılda 7 milyar dolardan aşağı düşmeyeceğini 10 milyar doları zorlayacağını aktardı. Ekonomideki bir diğer tehlikenin düşüş döviz kuru olduğuna dikkat çeken Eski Başbakan Yardımcısı, şu değerlendirmeyi yaptı: "Ekonominin gücü ve geleceği küresel rekabette bağlı Eğer bu rekabet gücü zayıflıyorsa bu olumsuz bir sinyaldir. Onun için şu anda yapılması gereken ekonomiden sorunlu birimleri küresel rekabete çevirmek lazım. Japon ev kadınları Türk parasına yatırıp kar ediyorlar. Dünyada faizi bu kadar yüksek, paradan para kazanılan bir ülke yok. Türkiye'deki bize ait olmayan paralar kuru düşürüyor. Bu da cari açığı artırıyor. YORUM YAZIN ![]()
|
|