İHD Bingöl Şubesi, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası nedeniyle dün saat 13.00'da Dörtyol Saat Kulesi önünde bir basın açıklaması düzenledi.
Açıklamayı dernek adına Şube Başkanı Mehmetcan İnce tarafından okundu.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilişinin 64. Yıldönümü olduğunu hatırlatan İnce: “Evrensel Bildirge'de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hala kurulamamıştır. İnsanların ırkından, renginden, cinsinden, cinsel yöneliminden, dilinden, din ve mezhebinden, inancından, etnik kimliğinden, siyasi-vicdani ve felsefi kanaatinden bağımsız olarak, insan olmaktan gelen hakları ve dokunulmazlıkları olduğu temel fikri dünya çapında yeterli koruma bulamamaktadır. İnsanlık korkudan ve yoksulluktan kurtulma hakkını kullanamamaktadır. Siyasal iktidarlar insan haklarını araçsallaştırılmaya devam etmektedir” dedi.
“2012 yılına Türkiye açısından baktığımızda Kürt sorunu, Türkiye'nin insan hakları ve demokrasi genel sorununun en önemli halkası olmayı sürdürdü” diyen İnce, şunları kaydetti:
“Diyalog ve çözüm süreçlerinde yaşanan tıkanma şiddet ve çatışma ortamının tırmanmasına, dolayısıyla da yaşam hakkı ihlallerinde kaygı verici bir artışa yola açtı. Siyasal iktidarın Kürt sorununda izlediği güvenlik politikası çözümsüzlüğü derinleştirmiş, KCK adıyla anılan polis operasyonlarıyla Kürtlere, toplumsal muhalefete ve tabi ki BDP'ye uygulanan yargı yoluyla baskı politikası halklar arasında duygusal kopuşa giden süreci hızlandırmıştır. Tam bir ayrımcılık yapılarak, sadece düşüncelerini sözle ve gösteriyle ifade eden BDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için harekete geçilmesi Kürt siyasal hareketini yeni arayışlara itecek kadar tehlike içermektedir. Otoriterleşen iktidar bunu göremeyecek kadar körleşmiştir. Otoriterlik, Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engel olarak durmaktadır. Ölüm cezasının kaldırılmasının üzerinden 10 yıl geçtikten sonra otoriterleşen başbakanın tekrar tartışma açarak ölüm cezasını hatırlatması, insan haklarına dayalı bir demokratikleşmeyi gerçekleştiremeyeceğimize dair bir karamsarlık havası oluşturmuştur. Buna rağmen, insan hakları savunucuları ölüm cezasının tekrardan geri getirilmesine izin vermeyecekleri de unutulmamalıdır. Bunun yanı sıra işkence yasağı ihlalleri, kamuoyunu yakından meşgul eden çeşitli davalardaki adil yargılanma hakkı ihlalleri, ana dilde savunma hakkının engellenmesi, keyfi ve uzun süren tutuklamalar, düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engeller, asker intiharları, tutuklu milletvekilleri, gazeteciler, sendikacılar, öğrenciler, avukatlar, Kürt siyasetçiler, aydılar kısacası itiraz eden her kesimin yargı baskısı ile susturulmaya çalışılması, cezaevlerinde ölümler, açlık grevleri, kadına yönelik şiddet, çevre ve ekoloji sorunları, ekonomik ve sosyal haklardaki kayıplar, iş kazaları/cinayetleri, toplanma ve gösteri hakkına yönelik müdahaleler gibi başlıkların 2012 yılında öne çıktığını görüyoruz. Bu başlıkların yanı sıra, her ne kadar 2011'in son günlerinde gerçekleşse de sonuçları ve yol açtığı acılar 2012 boyunca yayılan Şırnak/Uludere (Roboski) katliamı ile yine önceki yılın konusu olmak birlikte temel hak ve özgürlükleri amasız ve fakatsız güvence altına alması bakımından önemini koruyan yeni bir anayasanın yapım süreci 2012 yılında insan hakları açısından öne çıkan konular olmaktadır. Roboski'de 19'u çocuk yaşta olan 34 yurttaşımızın savaş uçaklarından atılan bombalar ile katledilmesi olayı üzerinden bir yıl geçmesine karşın hala sorumluları ortaya çıkarılamadığı ve adalet tesis edilemediği için bu olayın yüreklerdeki acısı bütün yakıcılığı ile sürmekte, vicdanları rahatsız etmektedir. Bu katliamda sorumluların ortaya çıkarılamaması, yargının tarafsız ve bağımsız olmadığının da adeta kanıtı olmuştur.”
İnce: “Dünyanın en çağdaş insan hakları belgesi 64 yılı geride bırakıp 65. yılına girerken, ne Dünyada ne de Türkiye'de evrensel insan hakları değerlerini tümüyle yerleştirebilmek olanaklı değilmiş gibi görünse de, kişisel, siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, dayanışma ve topluluk hakları için mücadele eden halkların, işçi ve emekçi sınıfının, ezilen, sömürülen ve ötekileştirilen kesimlerin ve bireylerin mücadelesi sürdükçe umutlarımız da sürecektir” şeklinde konuştu.