Ormanlarımız tahrip edilmesinOrmanların yok edilmemesine yönelik ciddi anlamda önlemler alınmasını isteyen Yaşam İçin Sivil Toplum Derneği(YİSTOD) Başkanı Mahmut Buyankara, Bingöl'ün yüzde 28'inin ormanlık alan olduğunu ve mevcut ormanlık alanın tahrip edilmemesini istedi.Bu yıl içerisinde Orman Bakanlığı ve Bingöl Belediyesi'nin hummalı çalışmaları sonucu bir yandan ağaç dikilirken diğer taraftan mevcut olan ormanlık alanlardaki ağaç kesilmelerine Sivil Toplum Kuruluşları tepki gösterdi. Yapılan ağaçlandırma çalışmalarını takdir eden STK'lar mevcut ormanların korunmasını istediler. Konu hakkında gazetemize açıklamalarda bulunan Yaşam İçin Sivil Toplum Derneği(YİSTOD) Başkanı Mahmut Buyankara, Bingöl'de orman alanlarının hızlı bir şekilde yok olduğunu ifade etti. TAHRİBATLAR DEVAM EDERSE BÖLGE ÇÖLLEŞECEK Bingöl'de son 30-40 yıl içerisindeki orman tahribatının oldukça üst düzeyde olduğunu belirten Buyankara, İzin kapsamında yapılan kesimler, kaçak kesimler, orman müdürlüğü(şefliği)nün yeterli koruma çalışması yapmaması, orman muhafaza memurlarının alana çıkmamaları ve bilinçsizlik gibi nedenler Bingöl'ün orman alanlarının azalmasında önemli bir etkiye sahip olduğunu söyleyerek, “Çevre ve Orman Bakanlığının güncellenmiş verilerine göre Bingöl'ün toplam yüzölçümünün yüzde 28'i ormandır. Ancak bu ormanların ancak yüzde 14'ü bozulmadan günümüze kadar gelebilmiştir ve toplam arazi içindeki payı yüzde 4'tür. Bingöl Tunceli ve Pütürge D.Anadolu bölgesinde en yüksek orman varlığına sahip yerlerdir. Zaten doğu Anadolu bölgesi 7 bölge içerisinde 4yüzde 4'lük orman varlığı ile en az ormana sahip bölge konumunda iken bu bölgenin en fazla ormanlık alanına sahip olan Bingöl'de tahribatların yapılmaya devam etmesi bölgenin çölleşmesine oldukça etki edecektir” dedi. DÜNYA ORMAN VARLIĞI 3.8 MİLYON HEKTAR Dünya orman varlığının 3.8 milyon hektar olduğunu kaydeden Buyankara,”Bazı ülkelerin ormanlarının ülke alanına oranı şöyle sıralanabilir: Brezilya- yüzde 80, Endonezya- yüzde 80, İsveç- yüzde 68.6, Meksika- yüzde 67,Kanada-yüzde 50.Ülkemizde kişi başına düşen orman alanı 0.33 hektar iken bu değer Kanada'da 17.3 hektar, ABD'de 1.18 hektar'dır” diye konuştu. ECDADIMIZIN KORUYARAK BİZE GETİRDİĞİ BU DOKUYU YOK ETMEYELİM Ormanların yok edilmemesine yönelik ciddi anlamda önlemler alınması gerektiğinin altını çizen Buyankara, sorumlu kurumların vazifelerini yapmalını, özellikle insan kaynaklı tahribatlara son verilmesini isteyerek, “Yıllardır hep keçilerin ormanı tahrip ettikleri söyleniyordu, oysa şimdi keçi hemen hemen bitmek üzere, hatta birkaç yıl sonra muhtemelen hayvanat bahçelerinde göreceğiz artık. Özellikle yol kenarlarında güvenlik gerekçeli kesimler ve orman içi yollar yapmak suretiyle ciddi tahribatlar yapılıyor. Bir diğer hususta, ana ve ara yollar yapılırken düzensiz çalışmalar, çıkarılan hafriyatın ağaçların üzerine ve rastgele çevreye dökülmesi gibi etkenler var, bunların hepsini hesaba katıp yeniden düşünmek lazım. Ecdadımızın koruyarak bize getirdiği bu dokuyu yok etmeyelim” ifadelerini kullandı. TAHRİP OLMUŞ ORMANLARIMIZI KORUYALIM Buyankara, “Bingöl, Fırat havzasının üst tarafında, verimli ovalar, zengin dağlar, gürül gürül akan suların memleketidir. Doğa ve Kültür turizminde inanılmaz olanaklara sahip bir kenttir. İnsanı, sevecen ve sabırlıdır. Bu özellikleriyle turizm açısından iyi imkanlar sunabilir. Var olanı korur ve bozulmadan kalabilmeyi becerebilirse her kes için gidilip görülmesi gereken yerler sıralamasına girebilir. Halk türkülerine hayat veren turnaların memleketi Bingöl. Küreselleşmenin sersemlettiği insanların, Temmuz sonunda, vadilerinde kar ve Şerafettin, Çavreş ve Çotla gibi yaylalarında baharın sarıçiçeklerini görebilecekleri bir yer burası. Ancak tahrip olmuş ormanlarımızı korur ve yeniden her biri 25 m kadar uzayabilen meşe ağaçlarımızı yetiştirebilirsek. Bir turist kafilesiyle dere boyu gezinti, Bingöl dağında 100'lerce gölün arasında at sırtında tur, yazın 40 dereceyi aşkın bunaltıcı sıcağında 20-25 derecelik havada serinleme ve kıl çadırda konaklama gibi turizm alternatifleri sunabilir Bingöl” dedi. DOĞAYA MÜDAHALE EDEN DEĞİL DOĞAYA AİT BİR SÜRECİN DEVAMLILIĞI OLMALI Orman kesimlerinin Dağların yamaç alanlarında ki keçilerce alınmadığını söyleyen Buyankara sözlerini şöyle sürdürdü: “Tırtıllar ölüm mevsimine kadar sadece yaprak yediler, saklandılar, saklandıkları yeri kesen insan yaptığı hatayı ya tırtıla yada keçiye yükledi. Ya orman müdürlüğü, ya kapanmasına rağmen Bingöl de orman kesim ve katliamına devam eden bu kurumun hiç mi suçu yok. Tarihte doğal doku ve ekolojik süreçle yok olanlarda dahil olmak üzere, insan keçiyi, orman suyu, tırtıl ormanı, orman insanı, ağaç toprağı, toprak geleceği içerir Orman- Tırtıl, Keçi, insan, börtü böcek, nebat ve su. Bunların hepsi hem çevrelerindeki diğer etmenlerin, hem de kendi aralarındaki ilişki ve etkileşimlerin ortak bir ürünü olarak günümüze kadar gelmişlerdir. Peki şimdi neden insanın doğaya verdiği zararlar görmezden gelinerek, düşmanı keçi yada tırtıl olarak ilan ediyoruz. Kronolojik bir sıra yapmak gerekirse, doğum tarihi en yeni olanlar evcilleştirilmiş keçilerdir. Doğal ortamda olan keçiler avcılık yapan insanın tarihinden evvele dayanır, Şimdi 10 bin yıldır işleyen bir sürecin tahriple sonuçlanmasına neden olan orman müdürlükleri ve görevlilerinin keçiyi yasaklamak yerine, uygunsuz yapılan kesimleri, kaçak kesimleri ve işbirlikçi kesimleri engelleyerek ülkenin kaynaklarını ve mirasını korumaları daha doğru olur. İnsanoğlu doğaya müdahale eden değil doğaya ait bir sürecin devamlılığında yer almalıdır. Kurumlarda bu varlıkların devamlılığının teminatı, koruyanı olmalıdır, yok edeni değil” şeklinde konuştu. YORUM YAZIN
|
|