Ölenlerin yüzde 68'i çocuk16 Mart 1988'de yaşanan Halepçe katliamının yıl dönümü dolayısıyla yaşananları anlatan Halepçeli akademisyen, ölenlerin yüzde 68'inden fazlasının kadın ve çocuklardan oluştuğunu söyledi.16 Mart 1988 yılında yaşanan Halepçe katliamının yıl dönümü dolayısıyla Bingöl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Hemin Omar Ahmad, açıklamalarda bulundu. Halepçeli kurbanlarının yüzde 68'inden fazlası kadın ve çocuklardan oluştuğunu belirten Ahmad, “10 bin insan da yaralandı. 70 bin insanın da bu beldeden hicret etmek zorunda kaldı. Halepçe viraneye dönerken, hiç kimse Kürtlere sahip çıkmıyordu. Dünya bu soykırım karşısında topyekûn bir sessizliğe bürünmüş ve seyrediyordu” dedi. Halepçe'nin, İran'a 10 kilometre, Süleymaniye şehrine ise 80 kilometre uzaklıkta bulanan bir Irak Kürdistanı şehri olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Ahmad, Halepçe'de Mevlana Halid-i Bağdadi gibi çok büyük âlimlerin yetiştiğini, bunun yanı sıra İslami hareketlerin de ortaya çıktığını aktardı. Halepçe'nin Kürtlerin kadim kentlerinden bir kent olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Ahmad, "Özellikle Osmanlı döneminde ilim açıdan önemli bir özelliğe sahip bir kenttir. 1889 ve sonrasında Halepçe belde olarak kabul görmüş ve yönetilmiştir. Halepçe kültür, edebiyat ve ilmi açıdan önemli bir özelliğe sahip olduğu için birçok alim, aydın ve siyasetçi bu beldede yetişmiştir. Örneğin 1909'da bu beldeyi Adile Hanım adında bir kadın bu beldede belediye başkanlığını yapmış ki bu durum hem İslam dünyasında hem de Kürt tarihi açısından ilk olma özelliğine haizdir. Yine Ebdul Kerim Müderris, Dr Mustafa, Goran şairlerinden Şair Ehmed Mustafayê Caf gibi bir çok ünlü şahsiyet bu beldede yetişmiştir." dedi. "Halepçe şehri trajedisinden önce bilinen ve saygın bir şehirdir" "Halepçe şehri trajedisinden önce bilinen ve saygın bir şehirdir." diyen Yrd. Doç. Dr. Hemin Omar Ahmad, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu şehir coğrafi açıdan da İran ve Irak sınırında olması hasebiyle stratejik açıdan da önemli bir özelliğe sahiptir. Ayrıca bu belde, Kürtçenin üç önemli lehçesinden Hewrami, Soran ve Goran lehçesinin beliğ bir şekilde konuşulduğu nadide bir beldedir. Bu beldede İslami hareket 1970-80 yıllarına kadar yoğun bir şekilde hakimiyetini hissettirmiş ve Irak rejimlerine karşı muhalefetini sürdürmüş ve nispeten özgürlüğünü korumuştur. Bu sebeple Kürtler arasındaki her hareket Halepçe'ye ayrı bir önem vermiş ve orda örgütlenmeye çalışmıştır." "Enfal saldırılarında 180 bin sivil Kürt, Baas rejimi tarafından diri diri toprağa gömülmüştür" Saddam liderliğindeki Baas rejimi de Enfal adıyla Kürtlere karşı büyük bir saldırı başlattığını aktaran Ahmad; “Bu saldırı Halepçe trajedisinden önceki bir saldırıydı ve Baas rejimi bu saldırıda birkaç yerde Kürtlere karşı kimyasal silah kullandı. Örneğin Halepçe trajedisinden önce 1987 yılında Saddam Hüseyin Hewlêre bağlı Şeqlewan beldesinin Şêxwesan ve Balisan köylerini kimyasal bir bombardımana tabi tuttu. Birçok sivil insan bu saldırıda hayatını kaybetti ve hala bir kısım insan o dönemden kalma yaralarla yaşamaktadır. Enfal saldırısı dünya kamuoyunun nabzını test ederek aşama aşama ilerliyordu. Enfal saldırıları neticesinde 180 bin yakın sivil Kürt, Baas rejimi tarafından dünya kamuoyunun sessizliği eşliğinde diri diri toprağa gömülmüştür." diye belirtti. "Halepçe'de ölenlerin yüzde 68'inden fazla kadın ve çocuklardan oluşuyordu" "1980'lerin son yıllarında Kürtler İran'ın da desteğiyle Halepçe şehrini özgürleştirdiler." ifadesini kullanan Yrd. Doç. Dr. Ahmad; “Bu durum Saddam'ı çileden çıkarıyor ve çaresizliğe sürüklüyordu. Nihayet Saddam Hüseyin kin ve nefret acizliğinin verdiği cesaretle 16 Mart 1988'de saat 11.00'de Halepçe'yi kimyasal bir bombardımana tabi tuttu. Bu vahşi saldırı neticesinde birkaç dakika içinde beş binden fazla sivil insan hayatını kaybetti. Bu saldırının kurbanlarının yüzde 68'inden fazlası kadın ve çocuklardan oluşuyordu. On binden fazla insan da yaralandı. 70 bine yakın insan da bu beldeden hicret etmek zorunda kaldı. Halepçe viraneye dönerken hiç kimse Kürtlere sahip çıkmıyordu. Dünya bu soykırım karşısında topyekûn bir sessizliğe bürünmüş ve seyrediyordu” dedi. "Halepçe bütün zalimler için bir ibret nişanesi ve mazlumlar için bir ümit emaresi olsun" "İsterdik ki Halepçe bütün zalimler için bir ibret nişanesi ve mazlumlar için bir ümit emaresi olsun." diyen Yrd. Doç. Dr. Hemin Omar Ahmad, sözlerini şöyle tamamladı: "Ama insanlık bu konuda sınıfta kalmıştır. Üzülerek ifade edeyim ki Halepçe'den sonra da Kürtler 1991 yılında da milyonluk göçler yaşadılar ve Halepçe benzeri katliamlara uğradılar ama Halepçe birkaç dakikalık katliamlar arasında benzersizdir. 1991 yılından sonra Halepçe halkı memleketine dönebildi. Az çok Halepçe'nin imara kavuştuğunu söyleyebiliriz. Ancak tam anlamıyla halkın yarasının sarıldığını söyleyemeyiz. Halepçe halkı dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan her katliamda kendisinin uğradığı katliamı hatırlamakta ve benzeri hadiseler olmasın diye dua etmektedir. İster Kürdistan olsun İster İslam aleminin diğer yerleri olsun, isterse Müslümanların yaşamadığı diğer yerler olsun, yaşanan her trajedi Halepçe halkının yaralarını tazelemektedir. İstenen Halepçe'nin hem zalimler hem de mazlumlar için bir ders olması idi. Ne yazık ki bu dersin alınmadığına şahitlik etmek acı bir şeydir. Halepçe'nin yaraları katliamların yasaklandığını, kendilerinden özür dilendiğini görene dek tazeliğini koruyacaktır.” (İLKHA) YORUM YAZIN
|
|