Mersin'de de yük erdoğan'ın sırtındaBaşbakan Erdoğan dün Mersin'de meydanlara seslendi. İşte Ruşen Çakır'ın Mersin analizi.... ErdoĞan önceki gün Adana'da, dünse Mersin'deydi. Bu iki ilin de 29 Mart yerel seçimlerinin önde gelen “savaş alanları” arasında yer aldığını söyleyebiliriz. AKP buralarda mevcut belediye başkanlarını devirmek istiyor. Adana'da AKP'den MHP'ye geçen Aytaç Durak'ın karşısına eski ANAP milletvekili Mehmet Ali Bilici'yi koyan Erdoğan, 2002'de partisinden milletvekili seçilip 2007'de listeye almadığı Mustafa Eyiceoğlu'nu CHP'li Macit Özcan'ın karşısına çıkarmışDün Bilici'nin “düşük profilli” bir aday olduğunu, dolayısıyla Durak'ın asıl rakibinin Erdoğan'ın kendisi olduğunu yazmıştım. Mersin'de durumun daha da ciddi olduğunu, AKP liderinin sırtına burada daha fazla yük binmiş olduğunu hem işittim, hem bizzat gördüm. Mersin mitingi sırasında sohbet etme imkanı bulduğum değişik kademelerden çok sayıda AKP'li bana teferruatlı bir şekilde Eyiceoğlu'ndan dert yandılar. Onun 2004 seçimlerinde AKP adayı olan Mahmut Arslan tarafından öne çıkarıldığını ve Mersin'de kampanyayı fiilen yürütmekte olan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in destek vermesiyle Erdoğan tarafından aday gösterildiğini belirttiler. Bir AKP'li “DSP Adil Aktay gibi güçlü bir aday çıkardı. CHP'nin oylarının bölünme ihtimali şansımızı çok artırmışken Başbakanımızı yanılttılar. Artık kazanmamız çok zor” derken bir başka AKP yöneticisi ümidini koruyordu: “Her şeye rağmen kazanabiliriz. Ama kazanırsak Başbakan sayesinde kazanırız.” Erdoğan'ı görmek Bu tespiti hiç de yabana atmamak lazım. Daha önce izlediğim 7 AKP mitinginde de kalabalıkların esas olarak “Erdoğan'ı görme” ye geldiklerini gözlemiş ve Samsun mitingi sonrasında bu gözlemimi kaleme almıştım. Dün Mersin Metropol Meydanı'nda, belki de öncekilerden daha canlı, içten ve yoğun bir Erdoğan sevgisi gözlemledim. Ama Erdoğan'a yönelik bu ilgi AKP'nin Mersin'i almasına yeter mi, tartışılır. Çünkü iktidar partisi sadece CHP'li Başkan Özcan ile yarışmıyor; MHP (Mahmut Tat) ve DTP (Alaattin Erdoğan) de ilde hayli iddialı. DTP adayı Erdoğan'ın 1999'da HADEP'ten Büyükşehir belediye başkanı seçildiğini ama bir “derin devlet” operasyonuyla hakkının gasp edildiğini; aynı seçimde merkezin en önemli belediyesi Akdeniz'i kazanmış olan Ahmet Türk'ün yeğeni Fazlı Türk'ün yeniden aday olduğunu akılda tutarsak, Erdoğan'ın dünkü konuşmasında neden “kardeşlik” vurgusu yapmaya özen gösterdiği daha iyi anlaşılır. Aslına bakılırsa Mersin'de en sıkı yarış Akdeniz'de yaşanacağa benziyor. Halen belediyeyi elinde tutan CHP'ye ek olarak DTP, AKP ve MHP'nin birbirlerine eşit güçte oldukları ileri sürülüyor. Kadın anne mi demek? Dün Erdoğan'ın Mersin'de ne söylediğine gelince: Uzun uzun CHP'li belediyeyi eleştirdi. DTP'ye fazla değinmedi ama “ruh ikizi” olarak tanımladığı CHP ve MHP'ye ayrı ayrı yüklendi. Kendisini “padişah” değil “milletin hizmetkârı” olarak niteleyen Erdoğan'ın “gönüllerin sultanı” olmak istediğini söylemesi ilginçti. Bu arada Baykal'ı “CHP'nin padişahı” olarak tanımlaması ise iyi bir buluştu. En çok Erdoğan'ın konuşmasının ilk bölümüne takıldım. Mitingin Dünya Kadınlar Günü'ne denk gelmiş olmasından hareketle söylediklerinin 8 Mart'ın ruhuna hiç uygun olduğunu düşünmüyorum. Erdoğan sözlerine “Bugün anneler günü, yani kadınların günü” diye başlayarak kadınlık durumunu anneliğe eşitleyerek pozisyonunu net bir şekilde belirlemiş oldu. Böyle bir girişin ardından en çok kadın milletvekilinin belediye meclisleri için en çok kadın adayın kendi partilerinde olduğunu söylemesinin de fazla bir değerinin kalmadığı kanısındayım. Kaldı ki Erdoğan yarattığı beklentilerin aksine sadece bir ilde, Ordu'da kadın belediye başkan adayı göstererek (2004'te hiç göstermemişti) kadın-erkek eşitliğini önemseyenleri cidden hayal kırıklığına uğratmıştı. İnsan düşünmeden edemiyor: Mersin'de, (ve hatta Adana'da) AKP'nin ve Erdoğan'ın vizyonunun çok gerisinde olduğu aşikâr olan biri yerine bir kadın adayla halkın karşısına çıksa fena mı olurdu? En azından sırtındaki yükü epey hafifletmiş olurdu. vatan YORUM YAZIN
|
|