Bingöl İl Defterdarlığı'nın kayıtlarına göre Kurudere köyü, Toprak ve İskan Müdürlüğü'nün 26 Mayıs 1980 tarih ve 3 sayılı kararı ile toplulaştırma amacıyla Kurudere Köyü sınırları içerisinde belirlenen arazilerin devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden sayılarak köyün yerleşim yeri kabul edildi. Aynı yıl Tapu Sicil Müdürlüğüne yazılan 821 sayılı yazı ile Hazine adına tescil edildi.
Arazi köylülere tahsis edildikten sonra söz konusu parsellerin bedelleri 2510 sayılı Kanun kapsamında Köy Hizmetleri İdaresi tarafından hak sahiplerinden tahsil edilerek, arsalar köylülere devir edildi. Köylüler kendi imkanlarıyla evlerini yaptı ve burası Kurudere köyü yeni yerleşim olarak tescil edilerek, köylülere tapu verildi.
Daha sonra 1986 yılında köye giren 24 numaralı Orman Kadastro Komisyonu, Kurudere köyünü orman alanı ilan etti. Bu kararın kesinleşmesinin ardından 69 numaralı Orman Kadastro Komisyonu 2005 yılında Kurudere mevkiinin bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen yerlerden olduğu, tarım arazisi olarak da dönüştürülebilecek yerlerden de olmadığı ve doğal afetlerden zarar gören afetzedelerin iskanının temini için kullanılmasında yarar görüldüğü yönünde rapor verdi. Bu raporu dikkate alan Bingöl Kadastro Mahkemesi, 2005 yılında adı geçen araziyi hazine adına orman sahası dışına çıkarılmasına karar verdi. Adı geçen arazi 2003 yılında Bingöl ve çevresinde meydana gelen depremde evleri yıkılan depremzedeler için konut yapılması için afet alanı olarak ilan edildi.
Hazine köylülerin tapusunu iptal etmek için açtığı davayı kazandı. Bunun üzerine köylüler avukatları aracılığı ile tazminat davası açarak kazandı. Hazine köylülere yaklaşık 3 milyon lira tazminat ödedi.
Köy Muhtarı Mehmet Hanefi Bekil, gazetecilere yaptığı açıklamada, avukatları suçlayarak, köylünün toprak karşılığında hazineye 1971 yılında parayı ödediğini ve ödenen paraların makbuzlarının olmasına rağmen tapularının iptal edilmesine anlam veremediklerini söyledi.
Bekil, şunları söyledi:
"Bingöl merkeze en yakın bizim köyümüzdür. 1971 Bingöl depreminden sonra bizi buraya yerleştirdiler. İmar planıyla, parsellenerek köylüye sattılar. Köylüde hazineye toprak parasını ödedi. Bununla ilgili Bayındırlıkta hala makbuzlar mevcuttur. 2005 yılında yapılan kadastro çalışması esnasında köyümüzün 2/B'de kaldığı bize söylendi. Madem köyümüz 2/B'de kalmışsa ne diye bu toprağı bize sattılar, neden parayı aldılar- Ben bunu anlamıyorum. Neden orman burada konut yapılmasına izin verdi- Biz de Tapu tecil davası açmaya karar verdik. Bunun için de 2 avukat tuttuk. Burada 500 bin liralık yapılar var. Tapularımızın bize geri verilmesi için dava açmak istedik. Köyün satılması için dava açılmasını istemedik. Tapularımız varken, bugün tapularımız ret edilmiş ve şuan satılmış durumdadır. Tuttuğumuz avukatlar, bizden habersiz köyümüzü sattılar."
Avukat Burhan Hişan da köy sakinlerinin anlattıklarının gerçeği yansıtmadığını ifade ederek, şunları söyledi:
"Bilirkişi heyeti tarafından köyde defalarca keşif yapılmış. Mahkeme sonuçlanmış. 43 onaylanan dosyanın 42 hak sahibine imza karşılığı para teslim edilmiş. Şimdi itiraz edenlerin hepsinin ben de bankadan teker teker imza karşılığında parayı aldığına dair belgeleri mevcuttur. Adamlar imzayı atmış paralarını almışlar. Bu durum biri az almış, biri çok almış durumudur. 'Niye o kadar almış ben bu kadar almışım' hesabıdır. Bu açıkçası bizi karalamadır."