Korkutata: 'Makamların ve koltukların asıl sahibi millettir'Detay Dergisi'ne konuşan Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Müşaviri Zeki Korkutata: 'Hayata, ilkelerimin perspektifinden bütüncül olarak bakarım. Dolayısıyla bürokrasi, siyaset veya sivil toplum çalışmalarının hepsini millete hizmetin bir parçası olarak görüyorum. Siyaseti bir şahsi kariyer meselesi olarak görmemek lazım. Çünkü makamların ve koltukların asıl sahibi millettir. Hangi göreve talipseniz, millete en güzel hizmeti tekebbüre kaçmadan sunmanın gayretinde olmak gerekir.'Çan Köyü'nün şehri süzen tepelerindeki koşuşturmacası, çıkarsız, samimiyet dolu arkadaşlık ilişkileriyle geçmişti çocukluğu. Baharın yeşiline bahşedilmiş bir sevgi fidanı misali büyüyor, çıkarsız, ‘amasız' ve gönülden gelen samimi dostluk bağlarıyla yıllar akıp gidiyordu. Henüz ilkokul yıllarında hissedilmişti başarısı… Değerlerine bağlı, gecesini gündüzüne katarak alnının teriyle başarı basamaklarını bir bir çıkan genç bir bürokrat... Hastaların en büyük destekçisi, kapısının sadece hemşehrilerine değil herkese sonuna dek açık olduğu bir gönül onunkisi... Millete hizmeti kendine koca bir şiar edinen ve genç yaşına sayısız iyilik sığdıran güzel bir gönlün sahibi o… Işığıyla gençlere umut olan, kararlı, alnı açık, başı dik, gecesini gündüzüne katarak çalışan, gerçek bir emektar... Mert, şefkatli, yardımsever, dost canlısı, değerlerine bağlı gerçek bir Bingöl sevdalısı.. Bingöl'ün öz evladı işte... Konuk olduk kendisine… Hayata bakışını, yaşam felsefesini, memleket aşkını ve gençliğe tavsiyelerini dinledik kendisinden.. İş o röportajdan öne çıkanlar ve önemli mesajları… Öncelikle Zeki Korkutata'nın çocukluk yıllarından başlasak…? Arkadaşlarınızdan, ilkokul döneminizden bahseder misiniz? 1977 yılında merkeze bağlı Çan (Göltepesi) Köyü'nde, ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldim. Köyde doğup büyümenin çok büyük bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Kendi kendine yetme, doğa ile iç içe olma ve sahici arkadaşlıklar edinme bakımından. Arkadaşlıklar oldukça sağlam temellerle kuruluyordu. Çünkü hem çalışma arkadaşlığı hem de oyun arkadaşlığı söz konusuydu. Bu da beraberinde dayanışma ruhunu, kolektif düşünme yeteneği ile paylaşma güdüsünü ön plana çıkarıyordu. Ayrıca sosyolojik olarak toplumun daha dönüşmediği ve samimiyetin öncelendiği yıllardı. Başka bir yerde de söylemiştim “henüz paranın satın alma gücünün olmadığı”, elektriğin ve dolayısıyla televizyonun olmadığı zamanlardı. İlkokula altı yaşında yani erken başladım. Zaten okuma-yazmayı evde öğrenmiştim. Okula başlayınca da bir öğretmen birden fazla sınıfa baktığı için birinci sınıflara öğretmenin gösterdiği biçimde okuma-yazma öğretme işlemine yardım ederdim. İlkokulu köyde bitirdim. Kamu hayatınız nasıl başladı? İlk iş gününüze dair bir anı var mı? Ortaokulu Bingöl Lisesi'nde tamamladım, ortaokul sonrası meslek liselerine geçiş için ‘Kurumlar Sınavı'na girerek Bingöl Sağlık Meslek Lisesi'ne yerleşmeye hak kazandım. Sağlık Meslek Lisesi'ne kayıtlar da 4 yıllık mecburi hizmet taahhüdü karşılığında kabul ediliyordu. Dolayısıyla okul bitince hemen mecburi hizmet görevimiz başladı Bingöl Sağlık Müdürlüğü'nde. Ama işe başlamamız için henüz 18 yaşını doldurmadığımız için mahkemeden Kaza-i Rüşt kararı almamız gerekmişti. O zamanki sağlık müdürümüz de zaten okulda iken bizim derslerimize de girdiği için beni kendine bağlı birimde göreve başlattı. Hangi görevlerde bulundunuz? 1994 yılında Bingöl'de sağlık memuru olarak göreve başladım. Üniversiteyi kazanınca Bursa'ya gittim. 2001 yılında kısa bir süre Bingöl'e döndüm ama yüksek lisansa başlayınca Ankara'ya tayin oldum. 2003 yılından 2019 yılına kadar Sağlık Bakanlığı'nda Şube Müdürü, Daire Başkanı, Halk Sağılığı Kurumu Başkan Yardımcısı ve Müsteşar Yardımcılığı görevlerini yürüttüm. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile müsteşarlık kadroları kaldırılınca Cumhurbaşkanlığı'na müşavir olarak geçtim. Bürokrasinin en üst düzeylerinden biri olan Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevini de yürüttünüz. Bingöl'ün sizden beklentileri nelerdi ve siz bu beklentileri karşılayabildiniz mi? Sağlık sistemi 7/24 çalışan bir sektör. Dolayısıyla Türkiye ve Bingöl için önemi çok büyük kuşkusuz. Biz göreve geldiğimizden itibaren devlet büyüklerimizin tensipleriyle sağlıkta dönüşüm programını hayata geçirdik. Cumhuriyet tarihinin en büyük sağlık reformlarını gerçekleştiren ekibin içinde bulunma bahtiyarlığını yaşadım. Bingöl'de annemin rahatsızlıkları nedeniyle iliklerime kadar hissettiğim ‘sağlık hizmetlerine erişimin' önündeki tüm engelleri kaldırarak etkin bir sağlık hizmetinin sunulması için gayret gösterdik. Hastaların kar kızağı ile taşındığı zamanlardan ülkemizi uçak ambulans, helikopter ambulans ve kar paletli ambulanslarla donattık. İlimize modern hastaneler, acil sağlık hizmet noktaları, sağlık ocakları, aile sağlık merkezleri ve toplum sağlığı merkezleri yaparak modern hizmet mekânları ürettik. MHRS Çağrı Merkezi'nin faaliyete geçirilmesi ile ciddi sayıda istihdam olanağı sağlandı. İnsan kaynağı bakımından hekim ve diğer personel bakımından gerekli takviyeler yapıldı. Üst düzey bürokratlık bir süre sonra sizi siyasete sürükledi. İlk siyasi atılımınızda 24 Haziran 2018 genel seçimlerinde Ak Parti Bingöl Milletvekili Adayı oldunuz. Siyasete girme fikri tam olarak nasıl oluştu? Benim hayatımda alanlar arasında keskin geçişler yoktur. Hayata, ilkelerimin perspektifinden bütüncül olarak bakarım. Dolayısıyla bürokrasi, siyaset veya sivil toplum çalışmalarının hepsini millete hizmetin bir parçası olarak görüyorum. Önemli olan bulunduğunuz makamda ne kadar fazla hizmet üretiyor veya ülkeniz için ne kadar katma değer oluşturabiliyor olmanızdır. Siyaset meselelere daha bütüncül bakma ve kalıcı çözümler üretme bakımından daha fazla imkân sağlamaktadır. Dolayısıyla ülkesi ve ili için derdi olan dürüst ve birikimli insanların da siyasete talip olmaları gerektiğini düşünüyorum. Sadece şikâyet etmek olmaz, çözüm için de sahada olmak lazım. Bu milletimize karşı bir vefa borcumuzdur. Seçimde Meclis'e giremeseniz de, kamuoyunda çok önemli bir iz bıraktınız. Seçim sonrası veda turunuzdaki bir açıklamanızda “gönülleri kazanmanın huzuru var” demiştiniz. Seçim sürecinde Bingöl'de nasıl bir tablo vardı? Ziyaret ettiğiniz yerleşim yerlerinde insanların beklentileri nelerdi? Seçim Koordinasyon Merkezi açılış konuşmamda “çalınmadık kapı, sıkılmadık el dinlenmedik dert bırakmayacağız” demiştim. Bu vesileyle gidilmedik köy veya mezra bırakmadık. Herkesle sıcak bir iletişim kurduk, gittiğimiz her yerde tüm kesimlerle ilimizin meselelerini konuşma imkânı bulduk. İnsanlarımızın taleplerini onlardan birebir öğrenme fırsatım oldu. Bunlar benim için önemli kazanımlardı. Dolayısıyla seçimi kaybetsek de gönülleri kazandığımı gördüğüm için görevimi ifa ettiğimi düşünüyorum. Gerisi Cenab-ı Allah'ın takdiri. Seçimden sonra da belirli periyotlarla Bingöl'e gelip bir dizi ziyaretlerde bulunan bir isim olarak; milletvekili seçilmemenin halka hizmet etmenin önünde bir engel teşkil etmediğini vurgulamıştınız. Adaylık sonrası hizmetleriniz sürdü mü? Ya da beklentilerin ölçüsünde bir değişim oldu mu? Memleket sevgisi ve ziyareti bizim için öncelikli bir meseledir. Dolayısıyla çok canlı bir bağımız var ve böyle de devam edecektir. Siyaseti bir şahsi kariyer meselesi olarak görmemek lazım. Çünkü makamların ve koltukların asıl sahibi millettir. Hangi göreve talipseniz, millete en güzel hizmeti tekebbüre kaçmadan sunmanın gayretinde olmak gerekir. Aksi takdirde faydalı olma imkânı ortadan kalkar. Cumhurbaşkanlığı'nda görev yapmanın insana yüklediği sorumluluklar elbette ki daha fazladır. Dolayısıyla bu sorumluluklar ölçüsünde ülkemiz ve ilimiz için üzerimize düşenleri yerine getirmenin çabasındayız. Yine seçim sürecinde sarf etmiş olduğunuz önemli bir söz vardı: “Biliriz ki; bir son yeni bir başlangıcın ifadesidir” diye. Yeni başlangıçlar neler? Önümüzdeki seçim sürecine dair hazırlığınız var mı? Ya da kamuoyunun bu anlamdaki beklentisi neler? Daha önce söylediğim gibi hayatımı kategorik olarak ayırmıyorum. Yaşam devam ettiği müddetçe iyi, adil ve faydalı olanın yaygınlaşması için çalışmak gerektiğine inanıyorum. Milletin teveccühünü arkasına alarak hizmete talip olmak herkes için büyük bir onurdur elbette. Yeri ve zamanı geldiğinde koşullara göre bir değerlendirmemiz olacaktır inşallah. Gençliğe tavsiyeleriniz olacak mı? Başarılı olmak için neler yapmalılar? Her başarının arkasında mutlaka bir emek vardır ve kuşkusuz zorluk çekmeden bir noktaya ulaşma imkânı yoktur. En büyük zorluk, bir işi yaparken bu iş için talipli olan kişiler arasında farkımızı ortaya koyma çabasıdır bence. Bu ise bir anlık bir olay değildir, bir süreçtir. Hayatımız boyunca biriktirdikleriniz sizi bir yerlere taşır. Bu yürüyüşte birçok zorlukla karşılaşırsınız ama önemli olan yola devam etmektir. O neden, karşılaşılan her zorluk kendi zamanı içerisinde yeterince büyüktür, burada önemli olan karşılaşılan zorluğun büyüklüğü değil, sizin azim ve kararlılığınızdır. Son olarak vermek istediğiniz bir mesajınız olacak mı? Dünyada ve ülkemizde devam eden Covit-19 salgını nedeniyle insanlık büyük bir sıkıntı ile başbaşa maalesef. İnşallah aşının bulunması ile beraber tekrar eski günlere dönme imkânı buluruz. Hepinize sağlık ve afiyet temenni ediyorum. Bana bu imkânı sağladığınız için teşekkür eder ‘Detay Dergisi'ne de yayın hayatında başarılar dilerim. KAYNAK: DETAY DERGİSİ
YORUM YAZIN
|
|