Rusya ile Batı dünyası arasındaki Ukrayna krizi tırmanırken olası bir çatışmadan en fazla etkilenecek ülkelerden biri Türkiye olacak. Enerji ithalatında Rusya'ya bağımlı olan Türkiye, tarım ürünlerinde de her geçen yıl Rusya'ya daha fazla ihtiyaç duyar hale geliyor. 2021 yılında Türkiye, Çin'i bile geride bırakarak Rusya'dan en fazla tarımsal ürün ithal eden ülke oldu.
Rusya'dan yapılan ithalatta "stratejik ürün" olarak tanımlanan buğday öne çıkarken arpa, soya, ayçiçeği, mısır gibi temel gıda ürünlerinde de bağımlılık giderek artıyor.
Uzmanlara göre, uygulanan yanlış tarım politikaları, enerjiden sonra tarımda da Rusya'nın Türkiye üzerindeki gücünü artıracak. Rusya ile Ukrayna arasında bir savaş çıkması halinde ise Türkiye'de ekmek ve un fiyatlarının rekor kırması bekleniyor.
AVRUPA'NIN EKMEK SEPETİ
Dünyanın en büyük buğday ihracatçısı Rusya'nın küresel buğday ihracatındaki payı 2019'da yaklaşık yüzde 18 olurken, Avrupa'nın "ekmek sepeti" olarak bilinen Ukrayna da dünyanın en büyük 5'inci buğday ihracatçısı olarak ön plana çıkıyor.
Analistler, Rusya ile Ukrayna arasındaki olası bir çatışmanın küresel buğday fiyatlarında yüzde 20 civarında artışa neden olabileceği uyarısında bulunuyor.
KOÇ: “HERKES RAHATIN PEŞİNDE”
Yaşanan gelişmeler üzerine görüşleri alınan Bingöl Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Doğan Koç, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın politikalarına yönelik sert eleştirilerde bulundu.
Yerli arpanın 4,4 TL'ye, Rusya'dan alınan arpanın ise Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) aracılığıyla 2,24 TL+KDV ile satıldığını aktaran Koç: “Yerli daha pahalı. Neden? Çünkü üretim yok. Tarlalar ekilmiyor, köylü İş-Kur ve benzeri işlerin peşine düşüp bağından bahçesinden koptu. Herkes rahatın peşinde. Bunun temel sebeplerinden biri de ürününün hak ettiği değerinden satılmaması. Çünkü insanlar ekiyor, biçiyor ama sonuç hüsran. Maliyetler açısından zarar ettiği gibi onca emeği ve alın teri de yok oluyor. Değerinde satılmayan bir ürün neden üretilsin? Üretip zarar eden bir çiftçi neden üretsin ki?” dedi.
“TARIMSAL REFORM ŞART!”
Çiftçilerin geleceğe dair umutlarının tükendiğini ve pandemi süreciyle zora giren çiftçinin ortaya çıkan ekonomik krizle baş etmeye çalıştığı bugünlerde gübre, yakıt ve elektrik zamlarıyla belini doğrultamadığını anlatan Koç, önemli noktalara dikkat çekti;
“Öncelikle tarım ve hayvancılık alanında köklü reformlara ihtiyaç var. Bu da Ankara'da masa etrafında toplanıp fikirlere dayalı projelerle mümkün olmayacaktır. Sahaya inmeden, çiftçinin sesine kulak verilmeden yapılacak her yenilik hüsranla sonuçlanacaktır. Çiftçi bilimsel konularda eğitilmeli, toprak analiz ve işlemeleri bir kültüre dönüştürülmelidir. Bölgesel ürün tespit ve gelişimine ağırlık verilmeli, hasat sonrası çiftçinin Pazar sorunu yaşamaması sağlanmalıdır. Çiftçi kayıt sistemi üzerinden değil, gerçekten ekip biçen, yetiştiren çiftçiler tespit edilerek destekler verilmeli. Destek veriliyor ama ortada ürün yok, üretim yok, hibeler de bir şekilde çöp ediliyor! Ayrıca sulama sorunları minimize edilip doğru projelerle üretim sahalarına can suları ulaştırılmalıdır. Çiftçi yakıtı 16 liradan alıp lüks tekne ve yatlar 2,5 TL'den yakıt alıyorsa bu bir sorundur. Böyle bir ortamda çiftçi neden üretsin? Ya da ürettiğini nasıl zarar etmeden satsın? Yem 5 TL, Süt 4,7 TL. Bu, devletin koyduğu rakam. Üretmeden 30 kuruşluk zarar var. Diğer giderler de cabası.1 kilo süt için bir hayvanın 1,3 kilo yem tüketmesi lazım. Bu dünya parametresidir. Ama Türkiye'de bu rakamlar belirlenirken bilimsellikten uzak davranılıyor. Bunun için de liyakatli bürokratların iş başına getirilmesi gerekiyor. Ankara'dan lafla tarım yapan değil, sahayı bilen insanların iş başına getirilmesiyle bu mümkün olacaktır. Tüm bu gelişme ve sonuçlar değerlendirildiğinde geleceğe dair umudumuzun tükendiğini söylemekten başka söz bulamıyorum. Kendi kendine yeten, toprağını verimli işleyen, hayvancılığı doğru yapan bir Türkiye başarısını gösteremediğimiz taktirde daha kötü günler bizleri bekliyor diyebiliriz”