'Kız davamız'a ağıtMardin'deki katliama verdiğimiz tepkiler!...DTP'li Emine Ayna, korucu sistemini suçluyor. Kan davası raconuna uymadığını söylüyor, uzmanlar. Kadını, çocuğu, rahimdeki cenini bile ayırd etmeyen bir vahşet! Nasıl bir husumet, nasıl bir ilkelliktir. Şiddet teorimiz, burada çöküyor, işte. Ne kan davası, ne de töre izaha yetmiyor. Tepkilerimiz, isyan seslerinden başka bir şey değil. Yorumlarımız, ağıt yakmaktan öteye geçmiyor. Ölümü öldürmek ne mümkün. Ama ya şiddeti!... O da mı, mukadder? Ona da mı yazgılı, insanoğlu? Şiddeti, bir gün öldürebilecek miyiz? *** Şiddetle mücadele tarihimiz, insanlığın babası Âdem'e kadar gider. Âdemoğlunun eline ilk kan ne zaman bulaştı? Kitaplara göre, ta Habil ile Kabil'den beri. Kardeş katili olmayı o zamandan mı öğrendik, biz? Kabil'in genlerini tevarüs eden nesiller, aramızdan hiç eksik olmadı, çünkü. Yakamızı bırakmadı bir daha, o katil genler. O günden beri kaderimizin parçası, bu illet. Sen-ben kavgası, kıskançlık!... Ve bitmez-tükenmez ‘kız davamız'. Ezelden beri cinayet sebebimiz. O günden beri lanetlendik, sanki. Sonu gelmez bir kan davasının içine düştük. Birbirimizi vura vura bitiremedik. İnsan soyunu kıramadık hala. *** Şiddetin yaşattığı acılar... En eski efsanelerden bilimkurgu masallarına kadar hep aynı dramı anlatır, dururuz. Kız davamızın iki yüzü var. Birinde, ölümsüzleştirme arzumuz görünür. Taç Mahal'in kitabesinde yazar ki: “Zamanın üzerine düşen ezeli bir gözyaşı damlasıdır, bu abide.” Bir matem abidesi. Sevgilinin ardından anıtlar yükseltmişiz, bir yandan... Ölüme meydan okumuşuz, onun hatırasını sonsuza kadar yaşatmak için. Ama bir yandan da hayatın karşısına dikilmişiz. Kız davamızın ‘kahpe' yüzüdür, bu. Yakıp yıkmışız, nam olsun, diye. Sevgilinin hatırasını silmek için, en hunhar katliamlara girişmişiz. Bırakın adını, soyunu bile yeryüzünden kazımak için yeminler edebilmişiz. Onun için her gün muharrem, her gün matemdir, bize. Biz diyorum, çünkü bunu yapanlar da sureta insan! *** Gırtlağımızdan çıkan çıplak sesler içinde, ağıttan daha dokunaklısı var mıdır? Sevdiklerimizin ardından abideler diksek, sessiz anıtlar yükseltsek... Ağıtlara döktüğümüz feryadu figanımızdan daha yukarılara ulaşır mı? Teselli bulur muyuz? Şiddet için ne teoriler geliştirmiştik, oysa. Şiddet, mahrumların intikamı! Şiddet, cahillerin ideolojisi! Ve siddet, yoksulların tek silahı! Bir de töre şiddetini ekleyin, buna. Şan, şeref cinayetleri! Mağara insanı bile bu kadar cani değildi. Dini, ırkı, mezhebi, imanı olmayan amansız illet. Bütün bunlar açıklamaya yetiyor mu, peki? Töre dediğimiz müphem peçe, hangisini örtüyor bunların. Ne menem bir duygudur bu? İnsan denen mahluk, kan dökmeye neden bu kadar aç? Bence şiddet teorisine bir de ‘sapkın şiddet' bahsi eklemeliyiz. Şiddet, zalim genlerimizin tatmini! Örneklerimiz arasında mutlaka şu üçü de olmalı: * Almanya'daki okul baskını. Albertville Lisesi katliamı. Varlıklı bir ailenin 17 yaşındaki oğlu, 17 genç kız ve oğlanı katletmişti. * Liseli Münevver Karabulut'un boğazı vahşice kesilmişti. * Mardin'deki nişan katliamı. Sevgi'nin nişan gecesini, amca çocukları kana buladı. Çoluk çocuk, ana rahmindeki cenin...44 ölü... Töre deyip, çıkabilir miyiz içinden? Ya da yoksulluk; ya da cehalet? Ya cinnet, anlatmaya yeter mi? Hayır, şiddet teorimiz çöktü, bence. Yeni bir virüs dolaşıyor, kanımızda. ‘Sapkın şiddet' virüsü bu. Katil genlerimizi uyandıran iflah olmaz bir virüs. *** Acaba müzikle tedavi edilebilir mi, bu illet? O cani ruhlar ne hisseder, ağıtlarımızı dinlediklerinde? Sizi bilmem ama ben bir ağıt seçtim. Kürtçe söylenen bir Yezidi halk şarkısı. Adı, Lawike Metini. Kalan Müzik'in 2006'da çıkardığı bir albümden. “Ebru: Kültürel çeşitlilik üzerine yansımalar” çalışmasından. Fotoğraf sanatçısı Atilla Durak'ın memleketin tüm renklerini bir demet halinde bize sunduğu çalışma. Bize de bugün, o demetten bir ağıt düştü. Bulursanız mutlaka dinleyin. ‘Ay feleka me xayin'... Sevgi'nin nişan gecesi kahpe bir pusuya düşen baba evinden sessiz feryatlar yükseliyor, şimdi. “Hey le le le...de- lale Ay felake me xayin...” Bahtı kara her genç kızın feryadıdır, bu. Lawike Metini, anonim bir türkü. Kürtçe seslendiren Qerapete Xaço. Sözleri, şöyle diyor: Hey hey anne hey hayran olduğum, yalvarırım kalk da Rızanla, Allah'ın rızasıyla Bu cumartesi yıka başımı ve giydir beni Saçlarımı ve zülüflerimi alnımın üstüne ör benim Hey hey ley ley Hey hey ley güzel hey Bütün arkadaşlarım ve dostlarım gitmişler uzak ‘şeyhlerin Mağribine' Ve hepsi derin bir vadide derin gönüllerin ve sözlerin peşine düşmüşler Ve kız diyor ki anne hayranın olayım Gönder birini Metinilerin küçük gencinin evine Gelsin yüreğimde, göğsümde saklasın vay Eğer gelip beni istiyorsa gelsin istesin Kaçırmak istiyorsa kaçırsın Eğer kaçırmazsa yarın beni gönderecekler Hey ley ley ley Hey ley ley ley Ah felek yine hain çıktı ve kandırdı bizi. akif.beki@radikal.com.tr YORUM YAZIN
|
|