Küçük şehirlerin en büyük özelliğidir kalabalık çevreler. Aile, akraba, eş, dost, komşular derken kocaman bir kalabalığa sahip olabiliyor insanlar. Bir de bu küçük şehirlerin yarattığı efsaneler vardır. 9-10 yaşlarındaydım Ahmet abiyi (KIRMO) ilk gördüğümde. Kafasında yeşil beyaz bir şapka, iki dudağının arasında külü dökülmeden uzamış özgürlük talep eder gibi duran sigarasıyla, mabedinde yerini almıştı her zamanki heyecanla… Soyut bir varlığa karşı beslenmiş duyguların en somut ve saf örneğiydi Ahmet abi. Bingölspor Ahmet abi için bir yaşam biçimi, hayat felsefesiydi. Her yaş gurubundan arkadaşlara sahip, kalabalık bir çevresi olan fakat kendi dünyasında sessiz ve yapayalnız bir insandı Ahmet abi. Sayısız anılarımız birikmiştir efsanemizle, sayısız ve eşsiz. Benimle belki de yaptığı en uzun konuşmasıydı o unutamadığım hüzünlü an. Bir gazeteci kadın ile olan diyaloğundan bahsetmişti bana. Gazeteci kadın ona “KIRMO” diye hitap etmiş, o da bu diyaloğun sonunda adının Kırmo değil Ahmet olduğunu hatırlatmış kadına! Bir gazeteci kadının ona Kırmo diye hitap etmesi çok üzmüştü belki ama, o Bingöl'ün Kırmosu, canı ciğeriydi.
Düşünüyorum da ona olan sevgimizi her zaman gösterdiğimiz saygıyla ön planda tutmuşuz. Deplasman yolculuklarında ön koltukta yerini alan, saygın duruşundan taviz vermeyen tavırları da bunda büyük bir etkendi tabi ki. Farklı özellikleri vardı Ahmet abinin. İyi analiz yapar, kendince herkesi şaşırtacak yorumlar katardı. Tabi bu yorumlar genelde yazılı olurdu. Bingölsporun özellikle en kritik maçlarından önce takımın antrenmanlarını takip eder, maça kısa bir süre kala hazırladığı kadroyu paylaşırdı takımın hocasıyla. Ve ilginçtir ki bu kadrolar hiç şaşmadan hafta sonuna olduğu gibi yansırdı. Bana hiç kıyamazdı, kadroda yer vermediği zamanlarda “sen sakat sakat” derdi üzülmeyeyim diye.
Birde özdeyişleri vardı Ahmet abinin. Spor camiasında herkes bilir o meşhur sözünü; “Para geri Bingölspor ileri” diye. İşte bu değil midir gerçek sevginin tabiri? Sadece bir camiaya ait değildi Ahmet abi. Tüm kesimlerin ortak paydası, ortak bir kavramıydı. Belki de literatüre geçmemiş, toplumda karşılığı bulunamayan, tamamen duyguların yarattığı tarifsiz bir kavram…
Ahmet abiyi kaybettik. İnsanın ne dili varıyor ne kalemi böyle bir söyleme. Aslında Ahmet abiyi değil; çocukluğumuzu, anılarımızı, efsanemizi kaybettik biz. Büyük bir kalabalığa sahip görüntüsü ile sessiz ve kimsesiz bir ölüm. Haberi ilk aldığımda büyük bir şok yaşadım, inanamadım. Farklı kişileri arayıp, “evet kriz geçirdi ama iyiye gidiyor” cümlesini duymak için çırpındım. Fakat her aradığımda aynı ölüm sessizliği vardı telefonun diğer ucunda… Her ölüm acıdır, her ölüm bir kayıptır, ama bazı ölümler vardır ki cenazeye sahip olan bir şehir, başsağlığı dilenen binlerce insan biriktirir. Evet Ahmet abinin cenazesi tamda beklediğim gibi gurur verici bir görüntü ile defnedilmiş. Her fikirden, her inançtan, her yaştan mahşeri bir kalabalık uğurlamış Ahmet abiyi son yolculuğuna. Biz ondan razıydık Allah'ta razı olur inşallah…
Son olarak, bundan bahsetmeden geçemeyeceğim. 2007 yılında Bingölsporun şampiyon olduğu kadroda yer almıştım. Şampiyonluk maçı öncesinde Bingöl'den taraftarlar akın akın Ankara'ya gelmek için yola çıkıyorlar, ilk defa Ahmet abiyi bir deplasman yolculuğunda Bingöl'de unutuyorlar. Takımın yemeğine katılan dönemin milletvekili bu durumu duyunca şöyle bir cümle kurmuştu. “Kırmosuz Bingölspor mu olur?” bu cümle o gün beynime kazınmıştı. Sahiden “KIRMOSUZ” Bingölspor olur mu?
Sait Aydemir