Israil saldırısı, uluslararası hukuk kurallarına aykırıdırBingöl Baro Başkanı Avukat Erdal Aydemir, İsrail'in Filistin'in Gazze kentine yaptığı saldırıların uluslararası hukuk kurallarına, milletlerarası sözleşme ve teamüllere aykırı olduğunu söyledi.Birleşmiş Milletler şartının 2. maddesinin 4 fıkrası'yla devletlerin “Birbirlerinin toprak bütünlüklerine, siyasi bağımsızlıklarına saygı göstermeleri, kuvvet kullanma tehdidinde bulunmaktan veya kuvvet kullanmaktan kaçınmaları”nın uluslararası yükümlülük olarak kabul edildiğini kaydeden Aydemir; “Kuvvet kullanma yasağını ihlal eden ülkeye karşı harekete geçme yetkisi de Birleşmiş Milletler Şartı'nın 24. maddesi ile münhasıran Güvenlik Konseyi'ne verilmiştir. Yani Devletlerin kendi başlarına kuvvet kullanmaları yasaklanmıştır. Şart'ın 25. maddesinde Birleşmiş Milletlere üye olan ülkelerin Güvenlik Konseyi'nin şarta uygun olarak alacağı kararları kabul etmek zorunda oldukları ve uygulamayı taahhüt ettikleri belirtilmiştir. Şart'ın 39. maddesinde ise “Barışın tehdit edildiğini bozulduğunu veya bir saldırı eyleminin varlığını saptama ve milletlerarası barış ve güvenliğin korunması veya yeniden tesisi için gerekli önlemleri kararlaştırma yetkisi Güvenlik Konseyine verilmiştir. Kuvvet kullanma yasağının tek istisnası Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddede, Güvenlik Konseyi milletler arası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya kadar üye devletlere kendilerine yönelik vuku bulmuş bir saldırıya karşı meşru müdafaada bulunma hakkı tanınmıştır. Bununla birlikte savaş durumunda dahi devletlerce uyulması gereken bir takım kurallar vardır. 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi ve 8 Haziran 1977 tarihli Uluslararası Silahlı Çatışma Kurbanların Korunması isimli 1 No'lu Protokolün “Sivil hedeflerin korunması” başlıklı 52. maddesinde “Sivil hedeflerin korunması, saldırıların yalnızca askeri hedeflerle sınırlı kalması, ibadethane okul vs gibi binaların hedef alınmaması, yine “Sivil Nüfusun Korunması” başlıklı 51. maddesinde de sivil nüfus ve bireylerin hedef alınmaması, ayrım gözetmeyen saldırılardan kaçınılması hususları garanti edilmiştir” ifadelerini kullandı. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına uluslararası hukuk kuralları ışığında bakıldığında Birleşmiş Milletlere üye olan İsrail'in Birleşmiş Milletler Şartı'nda yer alan kuvvet kullanma yasağını ihlal ettiğinin görüldüğünü vurgulayan Aydemir; “Bununla birlikte Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin de, Şart'ın 24. maddesi'nde yer alan Kuvvet kullanma yasağını ihlal eden devlete karşı yaptırım uygulama görevini yerine getirmediği, böylelikle tarafsızlığını yitirdiği, dünya milletlerinin haklı ve yerinde tepkilerine sessiz kaldığı, haksız ve zalimane saldırılara düçar olan Filistin halkının feryatlarına kulak tıkadığı, İsrail saldırılarını zımnen onayladığı ve böylelikle asli fonksiyonunu yitirerek küresel güçlerin tahakkümü altına girdiği bariz bir şekilde görülmektedir” ifadelerini kullandı. Güvenlik Konseyi'nin, İsrail'in en geniş yorum ile dahi meşru müdafaa kapsamında değerlendirilemeyecek saldırılarının akabinde toplanmadığını, şartın 39. maddesinde belirtilen milletlerarası barış ve güvenliği sağlama görevini yerine getirmediğini ve İsrail'e karşı gerekli önleyici tedbirleri almadığını belirten Aydemir şunları söyledi: “Meşru müdafaa durumunda dahi öncelikle barışın bozulduğunun, saldırının varlığının BM Şartı'nın 39. maddesi uyarınca BM Güvenlik Konseyince tepsi edilmesi, İsrail devletine yönelik vuku bulan bir saldırının olması, saldırının silahla savuşturulmasının zorunlu olması, güç kullanımının orantılı ve ölçülü olması, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi duruma el atıncaya kadar sürmesi gerekmektedir” dedi. Ayrıca söz konusu saldırılarda sivil hedef ve sivil nüfus ayrımı gözetilmediğinden Cenevre Sözleşmesi'nin 1 No'lu protokolünün 51 ve 52. maddelerine de aykırı davranıldığını vurgulayan Aydemir; “ İsrail devleti 1964 tarihinden günümüze 32 kez Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal ederek insan hakları ihlallerinde Dünya ülkeleri arasında ilk sırayı işgal etmektedir. İsrail devletinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal etmesindeki ısrarı, Güvenlik Konseyi'nin güç kullanma yetkisine sahip olmasına karşın, veto yetkisine sahip 5 daimi üyesinin (Fransa, Rusya; Abd, Çin ve İngiltere) bu yetkiyi kullanmaktaki bilinçli etkisizliğinden kaynaklanmaktadır. Kaldı ki bu devletlerden herhangi birinin vetosu Güvenlik Konseyi'nin karar almasını engellemeye tek başına yeterlidir. Hatta İsrail'in, veto yetkisine sahip devletlerden olan ABD ve İngiltere'nin, aynı zamanda üyesi oldukları Güvenlik Konseyi Kararına lüzum duymaksızın Irak ve Afganistan'a düzenledikleri saldırıları uluslararası hukuk açısından örnek edindiği söylenebilir. Çünkü ABD ve İngiltere, Irak ve Afganistan'ı işgal ederken BM Şartı'nın 51.maddesinde düzenlenen meşru müdafaa hakkına dayanmıştı. İsrail'in Gazze'ye girerken kullandığı argümanlar ile ABD ve İngiltere'nin Irak ve Afganistan'ı işgal gerekçeleri aynı olduğundan, ABD ve İngiltere'nin İsrail'e karşı güç kullanılmasını içeren bir kararın Güvenlik Konseyi'nden çıkmasına izin vermeyecekleri açıktır. Zira, Güvenlik Konseyi'nin veto yetkisine sahip olan bu ülkelerinin de benzer sabıkaları vardır. Özetlemek gerekirse uluslar arası platformda hukukun gücü değil, gücün hukuku egemendir. İsrail saldırılarının temelinde hak değil güç vardır. Dünya devletlerinin sessizliklerinin ardında güçsüzlüklerinden kaynaklanan bir çaresizlik vardır. İsrail'in Filistin halkına yönelik saldırıları ve bu saldırlar neticesinde gerçekleşen ölümler, en ilkel hukuk sisteminde dahi meşru bir kılıfa sokulamaz. Savaşı ve ölümleri mubah gören hiçbir düzenleme hukuk olarak nitelendirilemez. Hukuk, insandır, insana saygıdır, haktır ve insan haklarıyla vardır. Bingöl Barosu olarak ilimiz halkının hassasiyetlerini yürekten paylaşıyor, İsrail'in devlet politikasına dönüşen vahşetini şiddetle kınıyoruz” şeklinde ifadeler kullandı. haber12 YORUM YAZIN
|
|