İsfahan Bey Vakfı, Cami-i, Medrese ve TekkesiAraştırmacı Yazar Abdullah Demir, Bingöl'de cami adıyla bilinen İsfahan Bey'i kaleme aldı. Bingöl Detay Dergisi'nde yayınlanan makalede önemli bilgiler paylaşan Demir, vakıf mallarının nasıl zimmete geçirildiğine de dikkat çekti...Çapakçur Emiri İsfahan Beyʹin hayatı ve ölümü İsfahan Bey, Süveydi Zaza Beylerinden Abdal Beyʹin en büyük oğullarından olup 1515 yılında Çapakçurʹun Osmanlı hâkimiyetine geçmesinden sonra İdris-i Bitlis ve Diyarbakır Beylerbeyi Bıyıklı Mehmed Paşa tarafından Çapakçur Hâkimi ve Emiri olarak ataması yapılmış, kardeşi Sultan Ahmed de Genç ve Hançuk Emirliğine tayin edilmiştir. Diyarbakır, 1515 yılında Safeviler'den tamamen alındıktan sonra Yavuz Sultan Selim, Edirne'den İdris-i Bitlisi ve Mehmed Paşa'ya boş beratlar göndermiştir. İdris-i Bitlisi ve Mehmed Paşa, ataması yapılması gereken yerel Kürd beylerinin hâiz oldukları nüfuzlarına göre, elkâb ve unvanları, daha önce mutasarrıf oldukları sancaklarına ataması yapılarak beratları verilmiştir. Aynı zamanda ataması yapılan beylerin hangi sancaklara ataması yapılmışsa deftere kayıt edilerek merkezi hükümete bildirilmiştir. İsfahan Bey Çapakçur sancağına ve Sultan Ahmed Genç ve Hançuk livasına atanmıştır. Kısa bir süreliğine kardeşler arasında becayiş olmuş ve Sultan Ahmet Çapakçurʹa, İsfahan Bey de Genç sancağına atamaları yapılmıştır. Daha sonra tekrar bir değişim yapılarak İsfahan Bey tekrar Çapakçur emirliğine getirilmiş ve kardeşi Sultan Ahmed de Genç livasına atanmıştır. İsfahan Bey yaklaşık 35 sene Çapakçur emirliğini deruhte ettikten sonra 1 Safer 956 [1 Mart 1549] tarihinde dar-ı bekâya irtihal etmiştir. Çapakçur şehir merkezi olarak bilinen Abtorʹda (Bingöl merkez Kültür Mahallesi'nin alt kısmı) halen var olan mezarlıkta defnedilmiştir. İsfahan Bey tarafından Abtorʹda inşa ve ihya edilen Cami, medrese ve Tekke yakınına bir yerde defin-i hâk-ı ıtrenak olmuştur. Hâlihazırda mezar yerleri varlıklarını sürdürmekte, fakat İsfahan Bey tarafından yaptırılan cami, medrese ve tekkesi yerle yeksan olmuş, asarı kalmamış ve taşları da orada bulunan yöre halkı tarafından hanelerin yapımında kullanmışlardır. Ne yazık ki, gelecek nesillere intikal etmek üzere İsfahan Bey tarafından vakfedilen cami, medrese ve tekkesi yok olduğu gibi vakfettiği arazileri dahi halk tarafından müsadere edilerek kendilerine me'kel yapmışlardır. Bu araziyi kullananlar, mülkünü üzerlerine geçirip tapusunu alanlar, ahirette, hesabın verileceği en zor günde muhakkak cezasını ödeyecekleri inancındayız. Şimdi kısaca İsfahan Bey'in vakfettikleri arazilerin durumunu ve yıkılan caminin akıbetini bir nebze izah etmeye çalışacağız. İsfahan Bey Vakfı Bilindiği üzere bir vakfın en önemli kaynaklarından biri vakfiyesidir. Vakfiye, aynı zamanda vakfedilen malların tasarruf şeklini ve tüzüğünü detaylı bir şekilde belirtmektedir. İsfahan Bey, kendi şahsına ait olan malları vakfederken, söz konusu malından kimlerin yararlanacağını, gelirin dağıtımının nasıl olacağını, ne amaçla bu vakfı kurduğunu, vakfiyesinde ayrıntılı bir şekilde beyan etmiştir. Vakfiyenin aslı Arapça olup 10 Ra 955/[19 Nisan 1548] tarihinde Mahkeme-i Şerʻiyye tarafından verilen karara istinaden tanzim edilmiştir. İşbu vakfiyye İsfahan Beyʹin ölümünden bir sene önce yazıldığı, Vakfiyesiʹnde yer alan tarihten ve Osmanlı Arşiviʹndeki Maliyeden Müddever defterdeki kayıtlardan anlaşılmaktadır. Vakfiyede Peygamberimize (sav) salat ve selam getirdikten sonra işbu vakfiye usul ve esası itibariyle Mahkeme-i Şerʻiyye tarafından şahitlerin vermiş oldukları ifade doğrultusunda alınan kararda, bu vakfın sahih bir vakıf olduğunu tescil etmiştir. Çapakçur Livası Emiri İsfahanʹın kendine ait olan mallarını Allah rızası için vakfettiğini yazmaktadır. Kendisi sağ olduğu müddetçe vakfettiği malların tevliyetinin kendisine ait olduğunu, öldükten sonra en büyük evladına tevliyetinin geçeceğini neslen baʻde neslin batnen baʻde batnin evlad-ı evladına vakfın intikal edeceğini vakfiyesinde açıklamıştır. Vermiş olduğumuz bu bilgiden sora, vakfiyenin bir kısmını aşağıya derç etmek istiyoruz. Şöyle ki, “Hayır ve hasenat sahibi ve birçok ecir ve sevabın talibi ol gün ve tarihte Çapakcur Livası'nın Emiri İsfahan bin Emir Abdal es-Süveydi Vedud ve Gafur sıfatıyla muttasıf olan Cenab-ı Allah onu affetsin. Allah'ın kendisine mülk ve servet verdiğini görünce, bu malın Allah'ın kendisine bir varlığı olduğunu, onun yolunda sarf etmekle ulaşılacağını idrak etti. Muhakkak ki dünyada işlenen hayırlı ve salih amellerin, ahirette ona fayda vereceğini bildi. Meclis-i şer'i şerif-i enverde ve mahfel-i dini'l-münifi'l-ezher'de dava, kayıt ve tespit edildikten sonra Sultanın emir ve kararıyla, mülknâmesi yazılarak menşur-ı sultani verilmiştir. Çapakcur'a tabi Abtor Köyü ile bilinen hukuk-ı şer'iyyesi, birçok kişi tarafından bilinen sınırları bile tarife gerek duyulmayan ve büyük bir şöhrete sahip olan bu köyün cümle hududu, dâhil ve hariç bütün hukuku ile vakıf bir arazidir. Sahibi İsfahan tarafından en halis niyet ile vakf ve haps ve sebil ve tasadduk etmiştir.” Vakfiyede yer alan bilgiye göre İsfahan Bey, Abtor köyünün tamamını, Abtorʹdaki Değirmen, Bağ yeri, Boyahane, Bey Çiftliği, üç dükkân, Cami ve Zaviye olmak üzere, birçok gayr-ı menkul tarla ve emlâkini gelecek nesillere aktarmak üzere amme hizmetine vakfetmiştir. İşbu İsfahan Bey Vakfı, uzun süre evlattan evlada intikal edegelmiştir. Nitekim Diyarbekir Şerʼiyye Sicil Defteriʹnde yer alan kayda göre: “Diyarbekirʹe bağlı Çapakçur Kazasıʹnda Abtor köyünde, İsfahan Bey Cami-i Şerifi, Tekyesi ve Vakıf tevliyeti, vakfın, evlatlarından Selim tarafından yönetildiği yer almaktadır. Selimʹin vefat etmesi üzerine yine vakıfın evlatlarından en büyükleri olan Muhammed İbn-i Hamidʹe 3 Safer 1276/[1 Eylül 1858] tarihinde Vakıf tevliyeti verilerek, beratı yazılmıştır. ” Yukarıda zikredilen kayda göre 19. Yüzyılın sonuna kadar bu vakfın, İsfahan Bey'in evlatları tarafından yönetildiğini görmekteyiz. Vakfiyenin şartnamesinde de belirtildiği üzere, vakfı yönetenlerden herhangi biri öldüğünden yine hissedarlardan en büyüğü kim ise vakfın yönetimine geçecektir. Diyarbekir Şerʻiyye Sicil Defteriʹnde yer alan kayda baktığımızda aynı atama usulünün devam ettiğini görmekteyiz. Haliyle zaman içerisinde İsfahan Beyʹin Abtorʹda yaptırmış olduğu Cami, medrese ve tekkesine de sahip çıkılmamış, gerekli tamir ve onarımları yapılmamış, zaman içerisinde harap olup yerle yeksan olmuştur. Bu eserlerin varlığından ancak Osmanlı Arşiviʹnde yer alan kayıtlar sayesinde bazı bilgilere ulaşabiliyoruz. Çapakçurʹun en önemli iki hayır müesseselerinden biri “İsfahan Bey Vakfı” diğeri ise “Şeyh Berakat Vakfıʹdır.” Çapakçur bölgesinde en büyük gayr-ı menkule sahip olan İsfahan Bey Vakfı ile Şeyh Berâkât Vakfıʹna ait bütün araziler yok olmuş ve hille-i şerʻiyye ile bazı insanlarımız, vakfın mal varlıklarını üzerlerine geçirerek Tapu Kadastro Müdürlüğüʹden de tescil ettirmişlerdir. Ayrıca Abtorʹda İsfahan Bey tarafından yaptırılan Cami ve meşrutasının yerini de işgal ederek kendilerine me'kel yapmışlardır. İsfahan Bey Cami-i ve meşrutasıyla ilgili arşiv kaynaklarında yer alan bazı bilgileri aktarmaya çalışacağız. İsfahan Bey Camisi Bingöl ilimizin en eski tarihi eserlerinden biri olan İsfahan Bey Camisi, 16. Yüzyılın başlarında Akkoyunlu mimarisi ile kesme taşlardan, Çapakçur Emiri İsfahan tarafından Abtor (Ab-ı Tahur) bölgesinde yaptırmıştır. İsfahan Bey Vakfiyesi'nde yer alan ifadeden de anlaşılacağı üzere söz konusu caminin Abtor mevkiinde olduğunu açıkça ifade edilmektedir. İsfahan Bey varisleri tarafından açılan dava dilekçesinde: “Bitlis vilayeti Genç sancağı mülhakatından Çapakçur kazası dâhilinde vâkiʻ Abtor karyesinde yaptırılmış olan İsfahan Bey Camii ve Zaviyesiʹne” aşağıda ismini zikrettiğimiz gayr-ı menkul araziler Abtorʹda yaptırılmış olan camiye hayrat olarak tahsis edilmiştir. İsfahan Beyʹe Camii'ne vakfedilen gayr-ı menkul araziler H. 955 yılına ait vakfiyede ayrıntılı bir şekilde yer aldığı gibi daha sonra mahkemeye dava konusu olan vakıf arazilerin, vakfiyede yer alan arazilerin aynısı olduğu, Mahkeme-i Şerʻiyye tarafından tespit ve tescil edilmiştir. İsfahan Bey Vakfıʹna ait dava dilekçesinde yer alan araziler şöyle zikredilmektedir: “Abtor namıyla müsemma karyenin hududu dâhilinde bulunan Bey Çiftliği ve Koçi Deresi İlanlu Çayırı ve Tarik-i Amm ve Hasan Kulî Kömü ve Taşlı Dere ve Mezraʻa-i Kösyan ve Nehr-i Cari hudutlarıyla gösterilmiştir. Abtor karyesinde vâkiʻ cami ve zâviye, İsfahan Beyʹin binakerdesi olup meşrutun lehî olan arazi dahi vakıf idi. İsfahan Beyʹin vukuʻu vefatından sonra zürriyeti münkati ve camii mezkûr dahi mahv ve münderis olmuştur. ” Yukarıdaki metinde yer alan kayda göre İsfahan Camii'nin asıl yerinin Abtorʹda olduğunu ve sınırları çizilmiş olan gayr-i menkullerin bütün gelirleri de Abtor köyünde bulunan İsfahan Bey Camii, Medrese ve Zaviyesiʼne tahsis edildiği açıkça belirtilmiştir. Ayrıca İsfahan Bey Vakfı ile ilgili Nezaret-i Evkaf-ı Hümayunʹa 22 Teşrin-i Sani 1326 tarihinde gönderilen yazıda özetle şöyle bir cevap verilmiştir: “Abtor keryesinin bâ-temliknâme Hümayun vakfın mülkü olduğu mahkeme-i şerʹiyyede sabit olduktan sonra cemîʻi hudud ve müştemilat-ı maʻlumesiyle ve haric ve dahil kâffe-i hukûkuyla İsfahan Bey tarafından vakfeylediğini yazmaktadır.” Ayrıca Evkaf Nezareti bu bilgiyi verdikten sonra özellikle bu hususta ayrıca “Kuyud-ı Hakani Kalemiʹnden” detaylı bilgi alınmasını talep etmiştir. Çolik Nahiyesiʹndeki Camiʹnin Tarihçesi Çolik Nahiyesi; şimdiki aşağı çarşı olarak bilenen yer olup Çapakçur Livasının bir nahiyesidir. Osmanlı Arşiviʹnde yer alan 1550 yılına ait Tapu Tahrir kaydında Çapakçur Livasına bağlı yedi nahiyenin var olduğunu yazmaktadır. Çapakçur Livasıʹna bağlı olan nahiyeler şunlardır: Çolik (Çevlik), Göheriz, Gökdere, Pueğ, Sevekari (Sekarun), Şeftalu, Zikdelü olamak üzere Çapakçur, toplam yedi nahiyeden müteşekkil bir liva merkezidir.[1] Çapakçur kazasına bağlı Çolik Nahiyesiʹnde bulunan İsfahan Bey Camiʹsinin halk tarafından yaptırıldığı ve daha sonra değişik dönemlerde tamir edildiği elde ettiğimiz belgelerden anlaşılmaktadır. Adı geçen caminin kimler tarafından tamir edildiğine dair kitabesinde de yer almaktadır. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere, Abtor bölgesinde İsfahan Bey tarafından yaptırılan cami harap ve münderis olması sonucu yeniden tamir ve inşa edilmemiştir. Aşağı çarşıda halk tarafından yaptırılan camiye “İsfahan Bey Camisi” ismi verilmiştir. İsa Bey Oğlu Hasan ve Tahir Bey Oğlu Süleymanʼın Meclis-i Mebʻusan riyasetine gönderdiği arzuhalde: “Genç sancağının Çapakçur kazası muzafatından Abtor karyesinde kâin İsfahan Bey Camii ile hangâhı, asırlardan beri mahv ve münderis olduğu ve mevkûfatı mahlûl kaldığı halde kazayı mezkûr mülhakatından Çolik kasabasında bulunan diğer camiye o nâm verilmesi.” Yukarıda verdiğimiz metinden de sarih bir şekilde anlaşılacağı üzere İsfahan Bey Camii'nin asıl yerinin, Çapakçur kazası merkezi olan Abtor bölgesi olduğu ve daha sonra halk tarafından yaptırılan ve Çapakçur merkezine bağlı Çolik kasabasında yer alan camiye İsfahan Bey Camisi ismi verildiği, yukarıdaki belge metninden de anlaşılmaktadır. Abtor bölgesindeki İsfahan Beyʹin yaptırmış olduğu cami haliyle kaderine terk edilerek ve hatta taşları dahi yerlerinden sökülerek bir kısım evlerin inşasında ve diğer bir kısmı da Çolik Nahiyesindeki cami yapımında kullanılmıştır. Aşağı çarşıda halk tarafından inşa edilen caminin mihrap kısmı, dış kapı girişinde bulunan ve Akkoyunlu mimarisini andıran koç burçları taşları da yıkılmış olan camiden sökülüp getirildiği, halk tarafından şifahi olarak söylenmektedir. Aşağı çarşıda yapılan caminin daha önce Abtor bölgesinde var olan İsfahan Bey Camisi mimarisine benzetilerek inşa edildiği muhtemeldir. Çolik kasabasında yaptırılan cami, Süveydi Beylerinden Süleyman Bey, Çapakçur Emiri olduktan sonra H. 1262 [M. 1846]da İsfahan Camii'nin onarımını yaptırmıştır. Ayrıca h. 1271 [m. 1854]de Süleyman bin Sıncar'ın himmet ve gayreti sonucu tekrar cami tamir edilmiştir. Kitabede geçen şu ibare: “Bu iki tamir himmet-i mir Süleyman” Birinci tamir Süveydi Beylerinden Emir Süleyman tarafından tamir edildiği ikinci tamir ise Süleyman bin Sıncar tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Böylelikle cami deprem ve sair nedenlerle kısa aralıklarla tamir görmüştür. H. 1292 [m. 1875]de Emir İsfahan torunlarından Yusuf ile Derviş tarafından aslına uygun bir şekilde yeniden tamir edilmiştir. İsfahan Bey Camii 1971 Depreminde de büyük hasar görmüş ve halkın destek ve yardımlarıyla tamir edilmiştir. 1 Mayıs 2003 depreminde ise kısmen duvarları yıkılan cami, yeniden Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından aslına uygun bir şekilde inşa edilmiştir. Camiin Kitabesi Bu câmi‘in tamîri dersen ibn-i Hân Tarihi bin iki yüz altmış ikidedir cihan İkinci tamîr yetmiş birinde idi zaman Bu iki tamîr himmet-i Mîr Süleyman Üçüncü tamîr iki yüz doksan ikide hemân Himmet-i Mîr Yusuf ve Derviş ibn-i İsfahan Sene h.1292 [m.1875] Kaynak: Detay Dergisi YORUM YAZIN
|
|