İntihar vakaları nasıl önlenir?İntiharın sebep ve sonuçları üzerine değerlendirmelerini paylaşan Sosyolog Zülküf Elçi, toplumsal bilincin artmasının da bu konuda önemli etken olduğunu vurguladı. İntihara meyilli kişileri önceden sezmenin mümkün olduğunu vurgulayan Elçi, psikolojik destek almaya karşı toplumda var olan yanlışa da dikkat çekti!Bingöl'de yaşanan intihar vakaları üzerine değerlendirmelerini paylaşan Sosyolog Zülküf Elçi, yöneltilen soruları da yanıtladı. Önemli noktalara dikkat çeken Elçi; “Unutmamalıyız ki, düşünce ve duygular elimizde olmasa bile davranışlarımız bizim elimizdedir” dedi. Sorunları bulunan kişilerin Psikiyatri ya da Psikolog desteğinden kaçınmasının da toplumsal yanlış yaklaşımla ilişkili olduğunu dile getiren Elçi; “Ayağı kırılan bir birey Ortopedi Uzmanına gittiği takdir de “Bana topal derler” diye düşündüğü oluyor mu? Hayır. Aynı şekilde çocuk isteyen bir kadının, Kadın Doğum Uzmanına başvurması durumunda “Bana kısır derler” diye düşünmesi onun kısır olduğu anlamına gelir mi? Gelmez. Psikolojik destek almak, Psikiyatri Uzmanına gitmek de tıpkı diğer polikliniklere gitmek kadar doğaldır” dedi. İşte Elçi'nin sorulara yanıtı ve değerlendirmeleri… İntihar vakalarının temel sebeplerini özetleyebilir misiniz? İntihar eylemi, çözümsüz olduğuna inanılan sıkıntıların dışa vurumu, öz kıyımdır. Öz kıyım anlamına gelen İntiharın tanımına baktığımızda ‘Kişinin psişik tabakalarında meydana gelen bir iç çatışma sonucunda. Kendi kendini, bilerek ve isteyerek yaşamına son verme şeklidir.' İntihar vakaları belirli bir nedene bağlanamayacağı gibi, belirli bir yaş grubuna özgü bir davranış da değildir. Bu durumun biyolojik ve psikolojik nedenleri olduğu gibi sosyolojik nedenleri de vardır. Ergenlik dönemine paralel olarak gelişen ve 65 yaş üzeri bir döneme kadar sürebilen bir davranış şeklidir. 14 yaş sonrasında olan bireyler için; Ergenlikle birlikte bireyin toplumla çatışması, Sosyo-ekomik nedenler, Evlilik öncesi ve evliliğin ilk yıllarında yaşanılanlar Anti-sosyal kişilik bozuklukları, Cinsel veya duygusal istismara uğrama, Madde bağımlılığı, Baskılanan toplumda kendini ifade edebilme seçeneği olarak görme, Liyakat ve başarının öncelenmediği ve haksızlığa uğratıldığını düşünme, Okul derslerindeki başarısızlık ve öngördükleri ebeveyn baskıları, Boşanma ve parçalanan ailelerde çocukların velayet çekişmeleri, Reddedilme, İşsiz kalma, Yasal sorunlar vb. ölçekler intihar vakalarına sebep olarak gösterilebilir. İleri yaşlar yani 65 yaş sonrası ise; Kişinin yalnızlaşması, Değersizlik hissine kapılması Kuşaklar arası çatışma da intihar vakalarının artmasına sebep olarak gösterilebilir. “DÜŞÜNCELERİN DE TIPKI DUYGULAR GİBİ DOĞAL OLDUĞUNU KABULLENMELİYİZ”İntihar psikolojisinde nasıl davranılmalı? Bu sorunlarla nasıl baş edilmeli? Neler yapılırsa bu psikolojiden arınma sağlanabilir? İntiharın bireysel bir eylem olması nedeniyle daha çok psikolojik nedenlere bakılması tabiidir. Birey çözüm noktasında çaresiz kaldığında ve satır aralarında ifade ettiği yardım çığlıklarına çözüm eksenli bir destek bulamadığı takdirde ne yazık ki olumsuz düşünceler geliştirebilmektedir. Burada bireyin unutmaması gereken en önemli nokta düşüncelerin de tıpkı duygular gibi doğal olduğunu kabullenmesidir. Birey duygularını kontrol edemediği gibi düşüncelerini de kontrol edemeyeceğini kabul etmeli; olumsuz düşüncelerin karşısına olumlu alternatif düşünceler geliştirmesi gerektiğini bilmelidir. Gece uyurken bir gürültü duyduğumuzda doğal bir duygu olarak korkarız. Korkmak duygusu planlı olarak değil kendiliğinden ortaya çıkar. Daha önce planlanmış bir duygu olmadığından, korkmak duygusu ile birlikte “kedidir kedi” düşüncesine kapılırsa birey davranış olarak tekrar uyumayı tercih eder. Diğer taraftan kişi o korkuyla “acaba Hırsız mı?” diye düşünce geliştirirse bu kez kendini koruma ve önlem alma davranışlarında bulunur. Bireyin yaşadığı olay ne olursa olsun, olay ve sonuç arasında belirleyici olan 3 D modeli olan duygu-düşünce-davranıştır. Bu nedenle çözümsüz olduğu düşünülen olayın olumlu veya olumsuz sonuçlanması bireyin davranışına bağlıdır. Bir diğer örnek olarak şunu verebiliriz. OLAY: Eve gittiniz ve eşinizin suratı asık. SONUÇ: Kavga ettiniz. Eşinizin suratının asık olması kavgayla sonuçlanması gereken bir sonuç olmak zorunda mı? Aynı örneği bir kez daha ele alalım; OLAY: Eve gittiniz ve eşinizin suratı asık. SONUÇ: Beraber dizi izlediniz. Her iki örnekte de olay aynı ama farklı sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Aynı olay da farklı sonuçlara ulaşılmasının nedeni ise tamamen bireye yani 3 D dediğimiz DUYGU-DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞA bağlıdır. Eşinin kapıyı suratı asık olarak açması sonrasında düşünce olarak “ Bak gördün mü akşama kadar çalışıyorum. Bana suratı asık bir şekilde kapıyı açtı.” diye düşünüp duygu olarak sinirlenmek davranışımızın da olumsuz olmasına ve sonucun kavga ile bitmesine neden olacağı gibi; Eşinin kapıyı suratı asık olarak açması sonrasında “Acaba kötü bir haber mi aldı? Çocuklar çok mu yordu?” diye alternatif olumlu düşünceyi tercih edebilirsek ve eşimizle konuşmaya ve sorunu anlamaya çalışırsak kavga ile değil güzel bir akşamla sonuçlanmasını sağlayabiliriz. Birey yaşadığı buhran ne olursa olsun düşüncelerine takılmaması gerektiğini ve düşüncenin sadece bir düşünce olduğunu bilmesi gerekir. Tıpkı trafikte seyreden araçlar gibi bir düşünce gidip, diğer bir düşünce gelebilir. Önemli olan düşünce ne olursa olsun ona takılıp kalmamaktır. Olumsuz düşüncenin yerine mutlaka olumlu düşünceler koyabilmeliyiz. Örneğin; “Hayat adil değil” düşüncesi geldiğinde, bunun yerine “Hayat adil, adil olmayan insanlardır” düşüncesini koyabilmeliyiz. “Bana bunu nasıl yapar!” düşüncesi geldiğinde ise; “Yapabilir insanoğludur. Ben de mükemmel bir insan değilim. Herkes hata yapar. Ben de hata yaptım. Kendimi affediyorum” diye alternatif düşünce oluşturabilmeliyiz. Unutmamalıyız ki, düşünce ve duygular elimizde olmasa bile davranışlarımız bizim elimizdedir. “YÜZDE 80'İ ÇEVRESİNE ÖLMEKTEN BAHSEDER”Çevremizde intihara meyletmiş bir kişide hangi belirtileri görürsek fark edebiliriz? Bu farkı hissettiğimizde nasıl davranmalıyız? Ona nasıl yardımcı olabiliriz? İntihar eğilimini besleyen çok çeşitli unsurlar olabilir. Ancak bunlardan hangisinin daha ağır bastığına dair bilimsel çalışmalar yeterli değildir. İstatistiklere bakıldığında intihar eden kişilerin yüzde 80'i bu eylemi gerçekleştirmeden önce çevresinde olan kişilere ölmek istediğini söylemiştir. İntihara meyletmiş birey, çevresine; Benden adam olmaz, Hiç bir şeyi beceremiyorum, Kendime zarar vermekten korkuyorum, Hiç bir çarem kalmadı, Hayat anlamsız geliyor gibi bir takım ipuçları vermektedir, Bu verilen ipuçları arasında açık bir şekilde belirtilemeyen yardım isteği bulunmaktadır. Çocukların yaşamlarında önemli bir yere sahip olan ebevenynler onlara karşı ilgisiz ve duyarsız kaldığında çocuk ailesinde bulamadığı ilgiyi dış dünya da arama ihtiyacı hissediyor. Dolayısıyla arama ihtiyacı hissettiği ilgi ve sevgiyi ebeveynlerin çocuklarına hissettirmesi ve hiç olmadığı kadar bunu göstermeleri gerekir. Çocuk yaşta yapılan evlilikler, kişinin isteği dışında zorla evlendirilmesi, iş ve meslek konusunda yapılan zorlamalar kişilerin çözümsüz kalması hissine kapılmasına neden olabileceğinden, bu ortamların oluşmamasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Toplumdan dışlandığı hissine kapılan ve çeşitli ipuçları arasında yardım çığlığında bulunan bireylerin tespiti durumunda, birincil derece ilişkiler içerisinde bulunduğu çevre tarafından kişinin kabulü halinde öncelikle sağlık kurumlarından yardım alınmalı. Bunun yanında o bireyin kendini ifade etmesi sağlanmalı. Kendini ifade eden bireyin çözümsüz kabul ettiği sıkıntılarının çözümü noktasında bireyle beraber çözüm odaklı adımlar atılması gerekir. ‘BANA DELİ DERLER' DİYE DÜŞÜNÜLMEMELİPsikolojik destek almanın “ Bana deli derler” yaklaşımıyla reddedildiği toplumumuzda kamuoyuna nasıl bir mesajınız olacak? Bir rahatsızlığın olması durumunda ilgili polikliniğe gitmek, o rahatsızlığın tanı ve tedavisi için elzemdir. Ayağı kırılan bir birey Ortopedi Uzmanına gittiği takdir de “Bana topal derler” diye düşündüğü oluyor mu? Ancak gidip röntgen çekip sorunu tespit etmez ise tedavisini yapmaz ise topal olabilir. Aynı şekilde çocuk isteyen bir kadının, Kadın Doğum Uzmanına başvurması durumunda “Bana kısır derler” diye düşünmesi onun kısır olduğu anlamına gelir mi? Gitmediği takdir de tanı ve tedavisi yapılmadığı takdirde kısır olma riskini taşır. Psikolojik destek almak, Psikiyatri Uzmanına gitmek de tıpkı diğer polikliniklere gitmek kadar doğaldır. Yaşam kalitesinin düşmesi, saplantılı düşünceler, davranış bozuklukları bir yaşam koçu edinerek iyileştirilebilecek durumlardır. Unutmayınız ki, en yakın Yaşam Koçu Psikiyatri Uzmanlarıdır. Psikiyatri uzmanları tanı ve tedavi yöntemleriyle; Bireyin olumlu karakter özelliklerini, güçlü yanlarını ve erdemlerini merkeze almalarını, hayatı daha doyurucu kılmaya yönlendirerek onların mutluluk arayışlarına katkıda bulunacaklardır. BUHRAN POLİKLİNİĞİ AÇILABİLİRİntihar vakalarının önlenmesinde hangi yollar izlenmeli? Devlet Kurumlarının alabileceği önlemler neler olabilir sizce? İntihar vakalarının tek bir sebebi olmadığı gibi, tek bir çözümünden bahsetmek de mümkün olamamaktadır. Değişik nedenlerle kendi kendini öldürme, yaşamına son verme biçimi olan intihar önlenebilecek bir ölüm nedenidir. İntihar vakalarının nedenleri çok fazla olmakla birlikte bazı durumlar intihar riskini daha da artırmaktadır. Psikiyatrik ve Fiziksel Hastalıklar Biyolojik ve Genetik Yatkınlık Psikolojik ve Sosyal nedenler Sıralı olan bu nedenleri ortadan kaldırmak ve intiharların önlenebilirliği ‘İntiharları Önleme Seferberliği' ilan edilerek yapılacak çalıştaylar ve toplumsal dayanışma ile bu nedenleri minimize etmek mümkün kılınabilir. * Yukarıda sayılan nedenlerin sebebiyet verdiği intihar vakaları komplike bir davranış olduğundan Sağlık Bakanlığı bünyesinde tıpkı Dahiliye, Kulak Burun Boğaz, Kardiyoloji poliklinikleri gibi intihar meyili içerisindeki insanlara hizmet vermek üzere bir poliklinik açılması sağlanabilir. Psikiyatri uzmanının öncülüğünde, sosyolog, psikolog, sosyal çalışmacı, pedagog, manevi rehberlik verecek diyanet görevlisi, gerektiği durumlarda Antropologları da bünyesinde barındıran bir poliklinik oluşturulup ve hizmet verecek bu meslek gruplarının mesleki yeterliliklerini tamamlamaları sağlanmalıdır. Sigara bırakma polikliniği, kadın hastalıklar polikliniği gibi İntihar vakalarının önlene bilirliği adına açılacak bu polikliniği BUHRAN POLİKLİNİĞİ ismi verilebilir. CİNSEL EĞİTİM DERSİ MÜFREDATA KONULMALIDIR* Bunun yanında intihar nedenlerinin ortadan kaldırılması için bizlerin de toplumsal rollerimizi yerine getirmememiz adına; Cinsel İstismarın önlenebilirliği için daha önce defalarca dile getirmiş olduğum gibi İlkokul Müfredatına “Cinsel Eğitim Dersi” konulmalıdır. Çünkü bugünün çocukları yarının yetişkinleridirler. Kapalı toplum yapısında cinsel kimliğinde kapalı kapılar ardında öğrenilmeye çalışılması, toplumda kabul görmeyeceğini bildiği eylemlerde bulunulması ve akabinde cinsel istismarın toplumda öğrenilme kaygısı ve ebeveyn-çocuk sarmalında yaşanan gerilim ne yazık ki intiharı bir seçenek durumuna getirebilmektedir. * Yine önemli bir neden olan Duygusal İstismarı önlemek için daha önce bahsettiğim gibi küçük yaşta ki çocukların koruma altına alınması adına Adalet Bakanlığı, Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı, İç işleri- Kolluk ve Belediyelerin birlikte çalışmaları ve Çocuk Korum Kanununun çıkarılacak genelgelerle desteklenip, duygusal istismara sebep olunan kişiler hakkında yüklü para cezaları ve devamında ise caydırıcı hapis cezaları uygulanması ile sağlanabilir. MADDE BAĞIMLILARI İÇİN YATILI AMATEM'E İHTİYAÇ VAR* Madde Bağımlılığı gibi bir intihar sebebini de ortadan kaldırmak mümkündür. Bingöl de eksikliği bulunan yatılı bir AMATEM'e ihtiyaç duyulmaktadır. Bu merkezde yine yukarıda bahsettiğim meslek gruplarının bulundurulması ve intiharlarda büyük bir etken olan madde bağımlılığıyla mücadele etmek mümkün olabilecektir. Uyuşturucu ve alkol bağımlısı kişilerde yoğun madde kullanımı dolayısıyla baş gösteren psikolojik rahatsızlıklar önleyici tedbirler alınamadığı durumlarda intihar ile sonuçlanabilmektedir. * İş başvurusu olan kişiler arasında liyakat ve başarının kıstas alınması ve siyasi gücün işe alımlarda öncelenmesinin bir an önce terkedilmesi de söz konusu meyili önleme adına önemli bir adımdır. Bu nedenle erk sahibi yetkili ve etkili konumda olan kişilerin işe alım süreçlerinde kendilerine yakın bireyler için referans olup, bireyler arasında fırsat eşitliği ilkesini çiğnememeleri de intihar eylemlerinin önüne geçebilmek adına bir fırsata sebep olacaktır.
YORUM YAZIN
|
|