Özellikle bölgemizde halk arasında hakim olan “İki bayram arası düğün yapılmaz” görüşünün konunun uzmanları olan din görevlilerine sorduk. Konu ile ilgili görüştüğümüz, İl Müftü Vekili Özdemir, bunun tamamen yanlış bir inanış olduğunu vurguladı. Biz kullara düşen görevin iki bayram arasında hem nişanlanmış hem de düğün yapmış olan peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in izinden giderek örnek hayatını sürdürmek olduğu ifade Özdemir; “Peygamber efendimiz iki bayram arasında evlenmekle bu bayramlar arasında kalan ayların diğer aylardan hiçbir farkının olmadığını bize göstermiştir. Şüphesiz Allah resulünün buna benzer örnek davranışlarına uyma, batıl inançların hayatımızdan kaldırılmasına dönük atılacak en büyük adımdır” dedi.
İslam dininin akıl ve mantık temelinden uzak, bilimsel köklerden yoksun ve yaşadığımız hayatla da hiçbir bağlantısı olmayan inanç ve uygulamalara dini açıdan hiçbir değer vermediğini ifade eden Özdemir; “Bunların başında hurafeler yer almaktadır. Hurafeler, ya uydurulmuş efsanelere dayanmakta ya da temelinde doğru bir bilgi bulunmasına rağmen zamanla yanlış ve abartılı bilgilerin karışması sonucu doğruluğunu tamamen yitiren şeylerden oluşmaktadırlar. Ölü türbelerinden medet ummak, bazı gün, gece ve ayların uğursuz olduğu ile iki bayram arasında yapılan evliliğin uğursuzluk getireceği inancı bu hurafelerin başında gelmektedir. Dinimiz açısından da bir varlıkta veya olayda uğursuzluk aranması caiz değildir. İslam bilginlerinin çoğunluğuna göre uğursuzluk düşüncesi Allah'a ortak koşma noktalarından biri olarak kabul edilmektedir. Uğursuzluk düşüncesi, aslında Allah'ın yaratmasına yapılan bir iftiradır. O, hiçbir varlığı ve olayı uğursuz olarak yaratmamıştır. Diğer taraftan uğursuzluk, olayların ve varlıkların kendilerinde Allah'tan bağımsız bir güç taşıdığı anlamına gelmektedir. Hâlbuki Allah, her şeyin yaratıcısı ve idare edicisidir. Hiçbir varlık, onun izni olmadan zarar veya fayda verme gücüne sahip değildir” ifadesinin kullandı.
Uğursuzluk gibi batıl inançların toplumda var olmasının en büyük nedenleri arasında ise yanlış bilgilenmenin yer aldığına vurgu yapan Özdemir; “Din gibi hayatın en vazgeçilmez hususunda bilgilenme, hurafeye dayalı yanlış bilgiler veren kişilerden değil, İslam'ın temel kaynaklarını özümsemiş, doğru bilgilerle bezenmiş ilim adamları ile ilim dünyasında kabul görmüş, İslam'ın esaslarını doğru bir şekilde aktaran kitaplar aracılığıyla olmalıdır” şeklinde konuştu.
“Ülkemizin birçok yöresinde bu yanlış anlayış var”
Ülkemizin birçok yöresinde olduğu gibi Bingöl'de de en yaygın olan hurafelerin başında Ramazan bayramı ile Kurban bayramı arasında yapılan evliliğin uğursuzluk getireceği, bu nedenle de dinen uygun görülmediği yönündeki yanlış anlayışın geldiğini söyleyen Özdemir; “Bu sadece günümüz insanın sahip olduğu bir anlayış olmayıp İslam'dan önceki müşrik Arapların hayatında da var olan bir telakkiydi. İslam'ın, insanların sahip olduğu batıl inançları yıkmada gösterdiği kararlığını bu konuda da görmekteyiz. Ramazan ayından hemen sonra Şevval ayında nikâhlanmayı, düğün yapmayı uğursuzluk kabul eden Arapların bu inançlarının yıkılması amacıyla, yüce Peygamberimiz (sav), Hz. Ayşe annemizle Ramazan bayramından hemen sonra, Şevval ayında nişanlanmış ve yaklaşık üç yıl sonra yine Ramazan ile Kurban bayramları arasında yer alan Şevval ayında da evlenmiştir (
Müslim). Hatta Hz. Ayşe annemiz, iki bayram arasında evlenmenin uğursuz olduğu inancının Müslümanların hayatlarından tamamen silinmesi için her iki bayram arasında evlenmeyi, Peygamber efendimizin takip edilmesi gereken bir sünneti olarak kabul ederdi (
et-Temhid, İbn Abdilberr). Yöremizde hâkim olan Şafii mezhebinin en seçkin âlimlerinden olan en-Nevevi'nin de içinde bulunduğu bazı İslam âlimleri, dinen günah kabul edilen bu âdetin kaldırılması için iki bayram arasında yer alan Şevval ayında evlenmeyi Allah resulünün sünneti kabul etmişlerdir” bilgisini verdi.