TEMA Bingöl Temsilcisi Cuma Karaarslan, geçtiğimiz günlerde Çapakçur deresinde boğularak hayatını kaybeden iki kızın ölümlerinde ihmallerin olduğunu söyledi. 1998 yılında Çapakçur Islah Projesinin revize edildiğini ve kendisinin de o dönem DSİ'de mühendis olarak çalıştığını söyleyen Karaarslan; “Hiç can almayan, uğruna şiirler yazdığımız, seyrine bile doyamadığımız yapıyı katil haline getiren insandır” şeklinde konuştu.
Çapakçur dersinde birçok felaketin yaşandığını ve iki kızın boğularak hayatını kaybettiği güne kadar can kaybı yaşanmadığını söyleyen Karaarslan; “Doğal dokusu içerisinde bir dere düşünün, insan eliyle bir müdahale olmazsa eğer o derenin doğal akışında dereyi işgal etme anlayışlarımızda dâhil söylüyorum. Konum itibariyle, yanlış müdahaleler itibariyle, yetersiz müdahaleler ve bitmeyen projeler itibariyle düşündüğümüzde bu bütün olguları bir araya getirdiğimizde Çapakçur bugüne kadar ölüme sebebiyet vermiş herhangi bir olayla anılamadı. Tarihinde 160 metre küp su aynı saniyede taşıdığı günlerde bile. Evleri yıktı, bağ bahçeyi yıktı, köprüyü su taştı ama kimse ölmedi” dedi.
TEMA Bingöl Temsilcisi Karaaslan'ın açıklamasından satır başları:
TAŞ VE KAYGAN ZEMİNDEN DOLAYI AYAĞA KALKAMADILAR
“Bir ilkbahar sezonunda akım rejimine baktığımızda oldukça normal düzeyde, çok fazla değil. Bir insanı boğulmasına sebebiyet verecek, ya da bir insanın hayatına mal olabilecek bir düzeyde su ve sel değildi. 1990'lı yıllardan itibaren bu bölgede bir çalışma bir proje algısı bütün seçimlerde; seçilenlerin ve bütün seçilmeyenlerin vaatlerinin listesinde var. Buraya kadar eyvallah çok onurlu bir vaat, seçilmeyenleri anlıyoruz peki seçilenler niye burayı yapmadı. Bu dere ıslah edilmiş olsaydı üst havza tedbirleri bakımından, ya da bu projeler üstten üst havzadan başlasaydı bu çocuklar düştüğü yerden kalkabilecek durumdaydı. Çünkü düştükleri yerden taştan ve kaygan zeminden kalkamadılar. Derenin altındaki oluşan doku, doğal doku değildir. Derenin altına taşınan taşlar suyla birlikte değişime uğrayıp yağ gibi taşlar olmuşlar. Çapakçur'da bulunan taşları biz duvarlarda bile kullanıyoruz niye, yuvarlaktı. Bahçe duvarında bile kullanmazdık yıkılırdı.”
ÇOCUKLARIMIZIN ÖLÜM NEDENİ DERE YATAĞINDA BİRİKEN TAŞLAR
“90'lı yıllarda çok iyi bir proje hazırlandı. 97 ve 98 yılında biz projeyi revize ettik. Projede daha önce Ankara'ya sunduğumuz Çapakçur vadisi ile ilgili ön görüyü bize bir yazıyla cevapladılar. Dediler ki; biz buraya bugüne kadar 10 bin metre duvar örmüşüz görünüyor. Öyle bir proje önerilmiş ki dönemin hangi anlayışı, hangi mühendisiyse tel kafese taş koymuş dizmiş. Her dizdiği yerde zeminle oynanmış, her zeminle oynandığında taşlar ve çakıllar fırlamış. Doğru 10 bin metre yapmışlar ama fuzuli bir masraf ve derenin rejimine uymayan, doğal dokusuna uymayan yapısal tedbirler öneren aklı evvellerden dolayı çözüm bulunamamış. Peki, bu 10 bin metreyi nasıl yok sayarız yeni bir proje yaparızın yoluna gittik. Derenin gerçek raporunu bir etüt ve bir raporla tespit ettik. Havzası Şaban'dan, Metan'dan başlayıp heyelanlı bölgeye geldiği herkesçe biliniyor.1600-1700'lerden yaklaşık binlere kadar düşen bir akış var. Eğime baktığınızda tamamen serseri, kıyısından bir taşı kopara kopara getirip Bingöl'de biriktiriyor. Bu çocuklarımızın ölümünün nedeni orda biriken taşlardır, yuvarlak kaygan taşlar.”
KESİN ÇÖZÜM; TEK SEFERDE BAŞLANACAK VE BİTECEK
“Benim ihmal dediğim şey, bugüne kadar bütün gelmiş geçmiş bütün yerel yönetimleri kast ediyorum. Bugünkü yeni başladı. Çapakçur başka canlar almasın diye önümüze konulan kesin ve tek bir çözüm var; Çapakçur deresini çaresi uzun yıllara yayılarak yapılması gereken yapılarla değil, bir sene tam çözüm, kesin bir projeyle tek çözüm başlanacak ve bitecek. Bunun maliyeti falan yok, hiçbir maliyet bu canların karşısına çıkarılacak değerde değil. Mekânı cennet olsun bu çocukların, ailelerine sabırlar diliyorum. Hiç can almayan, uğruna şiirler yazdığımız, seyrine bile doyamadığımız yapıyı katil haline getiren insandır. İnsan eliyle işlenen ve özellikle yerel ve kamu eliyle işlenen yetersizliklerdir.”
ÇAPAKÇUR ISLAH PROJESİ 1998 YILINDA ISLAH EDİLDİ
“1998 yılında projeyi revize ettik. Alan üzerinde 160 metreküp suyun taşınmasını sağlayacak ve bu suyun, bu eğimde daha düzgün bir satıhta akıp daha az ve daha yavaş akması için 40 metre civarında bir dere genişliği belirledik. Biz bu dere genişliğini belirledikten sonra trapez önerdik. Dedik ki, V şeklinde yapalım, insanlar hem düşmez hem de basamaklı yapacağız. Bunun sonucunda 35 metreye çektik ve yükselttik. Etrafında da yürüme parkurları, ağaçlandırmalar ve diğer dokuları birlikte sağlamak için. Tamam denildi, proje DSİ tarafından hazırlanıp Belediye'ye sunuldu. O dönemde hazırlanan projelerin şehir içinde Belediyeler tarafından uygulanması gibi bir yasa vardı.”
PROJEYE UYULMAMASININ NEDENİ İSTİMLAK
“Projeye uyulmadan başlandı. Projeye uyulmamasının öncelikli nedeni istimlak, o bölgede istimlak konusu başlangıçta bir maliyet ihtiva edebilir. Ama o istimlak la berber artan dere artıklarının tekrar yeniden ıslah edilip park ve bahçeye dönüşmesiyle bu fark iki üç misli kapatılır. Yeni bir imar yen bir mevzuat ortaya çıktığında belki aldığından daha fazlası sana kalmış olacak. Çözüm istimlakmış o zaman niye yapmıyoruz. Her gelen belediyemiz bir dönem kalıyor. Bir dönemde böyle bir riskin altına girip, bir yılda ortaya bir şey çıkmayacak gibi bir mantalite çıkıyor. Oysa bir defada gelsen, bir günde gelsen onurlu bir şekilde onu başlatıp birilerine musallat edip bitirmesini sağlarsın. Projeyi tadilata götürdüler dönemin Belediye Başkanı, ısrarla DSİ'nin teknik elemanlarında hidroloji ve kesit aralıklarının daraltılması yönünde görüş beyan etmelerini istediler. Denildi ki DSİ'ye 35 metre kesit aralığı bize fazladır bunu 20 metreye düşürebilir misiniz? Sanki bir şey alıp satıyoruz gibi pazarlık yapıyoruz, Bunun bir hesabı var.”
GEÇTİĞİMİZ YIL YAŞANAN SEL FELAKETİ BİLE DEĞİLDİ
“Bir önceki yıl küçücük bir su geldi, hiç sel değildi. Ne oldu? Abdullah Bazencir Köprüsünün üst kısmında 7-8 metre dere aralığı tutulduğuna hepimiz şahit olduk. Dar bir kesit oluştu, o kesite göre su biraz fazla geldi, o su orda tazyik oldu aşağıyı yıktı. Mühendislerin hesaplarından ziyade uygulamada ilişkileri kullanarak yapılan bir haksızlık ve hukuksuzluk. Millet bilmediği için bakamadı, göremedi; Allah gördü ve Allah'ta yıktı. Çapakçur deresinde daha önce ölen kimse yok. Kendim şahidim, Çapakçur köprüsünün üstünden su doldu, altındaki taban sürekli suluydu. Bir süre köprüde geçişe ara verdik. DSİ Etüt Plan Başmühendisliği dönemimdi. Aynı su aşağı doğru aynı handikap üretti, Şeyh Ahmet deresinde de üretti ve bir anda şehir kilitlendi. Sanayinin orda tek bir kişi suya kapıldı ve helikopterle kurtarıldı, ölmedi.”
TEK SEFERDE İKİ KÖPRÜ ARASININ YAPILMASI LAZIM
“Sarih yıla yaptığınız proje Çapakçur'u kurtarmaz, bu yıl yaptığınız bölüm bir sonraki yaptığınız bölümle yama gibi görünür ve bu tip felaketlerin devamını sağlar. Tek bir seferde iki köprü arasının bitmesi lazım, iki köprü arasının ıslahının tamamlanmasıyla beraber bu iki köprü arasına malzeme taşıyan derenin üst havzada malzeme koruyucu bentlerle tutulması şartını da koruyoruz. Taşı, çakılı, odunu orada tutmamız lazım. Malzeme havuzları dediğimiz, ıslah sekileri dediğimiz ya da barajları dediğimiz bentlerle bunu yapmamız lazım ve iki körü arasında her elli metre, yüz metrede yüksekliği arttırdığımızda su düzelir ve seli önler. 1998'den bugüne 6-7 seçim geçirdik. O günden bugüne Çapakçur projesini ıslahı vaatleri arasında olmayan var mı? Yok. Peki, kim yapacak.”