Belediye Başkanı Atalay'a yönelik eleştirilerini sürdüren Bingöl Sosyal, Kültürel Ve Ekonomik Kalkınma Derneği (BİN-DER) Başkanı Doğan Karasu, Bingöl Belediye Başkanı Serdar Atalay'ı söylemleri ile yaptıkları arasındaki çelişkiye dikkat çekti ve bir önemli soruyu daha yineledi.
“2011-2012'DE KAÇ TON PİRİNÇ ALDINIZ?”
Atalay'ın son günlerdeki beyanatlarını irdeleyen Karasu: “Serdar Atalay, Hz. Muhammed'i örnek aldığını söylemiş. Keşke yaptıkları kendisini doğrulasaydı! Hz. Muhammed'i örnek almak, onun yaptıklarını yapmak, mirasına sahip çıkmaktır. Hz. Muhammed'in devlet, bayrak, toprak, ırk vb. seküler, ırkçı-milliyetçi değerlerle ilgisi olmamıştır. Vatan, millet, Sakarya gibi militarist, tekçi, farklılıkların hukukunu yok sayıcı tavırlar yerine kardeşlik hukukuna vurgu yapmıştır. Veda Hutbesi bunun en güzel örneğidir. Bingöl Belediyesine birkaç soru sorduk. Bu sorulardan biri de 2011-2012 de kaç ton pirinç aldınız sorusuydu. Bilgi vermediler ve mahkemelik oluyoruz. Bütün bilgi ve belgeleri mahkeme yoluyla alacağız. Bu basit soruya cevap vermeyen Sayın Atalay, önderimiz Hz. Muhammed'dir diyor. Sahabenin biri Hz. Muhammed'e bu soruyu sorsaydı soru cevapsız kalabilir miydi? İslam dini menfaatlerin, kişisel ve gurup çıkarlarının aracı yapılıyor. Bingöl'de din istismar aracı olarak kullanılıyor” dedi.
“SENİN TÜM HESAP VE KİTABINDAN CENAB-I HAKKIN BİLGİSİ VARDIR”
“Bingöl Türkiye'nin en kirli, pis, düzensiz şehridir. Hz. Muhammed Bingöl'ün bu kirli, çöp eve dönmüş halini ‘temizlik imandandır' düsturu kapsamında değerlendirseydi ne derdi?” sorusunu yönelten Karasu, eleştirilerini şu sözlerle sürdürdü: “Ya temizlik maddeleri, ya yönetim veya imanlılar yok demez miydi? Muhtemelen emanetin ‘ehline' verilmediğine kani olurdu. Emeğin karşılığını alamayan işçilerin maaşını öde, çalışanla çalışmayanı bir tutma, işe gelmeden ücret alan çalışanlara destek olma, gereğinden fazla eleman istihdam ederek kentin sınırlı kaynaklarını israf etme, kentin kaynaklarını yandaşlarına değil kente yaşayan tüm insanlara eşit ve adil bir biçimde dağıt, yeşil alanlar halkın ortak faydalanma alanlarıdır ve bu alanları yeşil alandan çıkarıp birilerine verme, su sorununu çöz ve insanları teyemmüm yaparak namaz kılmak zorunda bırakma, Kürük Suyunun hesabını Bingöl halkına ver, insanları depo almaya zorlama, İnönü Mahallesindeki hak sahiplerinin malını yüzde 20 bedel karşılığında tapu devrine tabi tutarak mağdur etme, eş-dostların daha tapu devirleri bile olmadan satmak için TOKİ malzemesini getirmişse buna fırsat verme, şehir imkanlarından herkesi yararlandır, rant alanları yaratma ve spekülatif ortamlar oluşturma, emlakçılık yapma ve tam tersine düşük fiyatla konut edinmenin koşullarını yarat, ova yerine dağları imara aç, imar planlarında torpil yapma, şehirleşmenin genel-geçer kurallarını uygula, adamına göre işlem yapıp şehri katletme, şehir talan ediliyor ve bu talana yaptıklarınla ortak olma ve tersine talanı engelle, tüm dezavantajlı gurupların hukukunu gözet, ben ‘Doğrucu Davut'um diyeceğine millete hesap ver, hesap-kitapta şeffaf ol ve sizden bu konuda bilgi isteyenlere alnı açık bir şekilde cevap ver, senin tüm hesap ve kitabından Cenab-ı Hakkın bilgisi vardır ve hesap gününü kendin için zorlaştırma, servetinden infak et, bireysel ibadetler riyadan uzak olsa bile dindar olmanın ölçüsü değildir ve önemli olan mal-mülk ilişkiniz, hak, hukuk, adalet, eşitlik vb. karşısındaki imtihanınızdır der.”
“KÜRT SORUNUN DA NEDEN HZ. MUHAMMED'İ ÖRNEK ALMIYOR?”
Açıklamasında Atalay'ın, BDP Bingöl Milletvekili İdris Baluken'e yönelik basına yansıyan eleştirilerini ve yaklaşımlarına da değinen BİN-DER Başkanı Doğan Karasu, Kürt sorunun Dörtyol Saat Kulesi önünde değil, Meclis'te çözülebileceğini ifade etti.
Karasu, şunları söyledi: “Kürt Sorunu bu ülkenin en büyük ve her gün büyüyen, Saat Kulesinin önünde değil, mecliste, kardeşlik, eşitlik, hak, hukuk, adalet temelinde çözülecek bir sorundur. Sayın Serdar Atalay Kürt Sorununun çözümünde neden Hz. Peygamberi örnek almıyor, devletçi, milliyetçi, vesayetçi geleneği takip ediyor? Sayın Atalay, Hz. Muhammed'i örnek alıyorsa anayasal eşitlik, eşit halklar, kimliklerin güvence altına alınması, anadilde eğitim, kendini yönetme hakkı ve benzeri hakları savunmalı, kardeşçe anlamına gelen ‘bıraru bara' kuralını örnek almalı. Hz. Peygamberi istediği biçimde anlama sadece Sayın Atalay'ın sorunu değil, Müslümanım diyenlerin çoğunun sorunudur.”