Her türlü politikayı kararlı bir şekilde alıyoruzKalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Türkiye'yi diğer ülkelerden ayrıştıran en önemli unsurun, siyasi güven ve istikrar olduğunu vurgulayarak, 'Birçok ülkede doğrular biliniyor, ne yapılması gerektiği biliniyor ama güçlü bir liderlik, bir yönetim olmadığı için doğru adımlar maalesef uygulamaya geçirilmiyor. Halbuki biz 2009'daki krizden sonra hemen gerekli tedbirleri almıştık. Bugün de çok güçlü bir yönetim olarak gerekli her türlü politikayı kararlı bir şekilde alıyoruz, hızlı bir şekilde uyguluyoruz' dedi.Bakan Yılmaz, Muş ve Bingöl'de çeşitli inceleme ve ziyaretleri sonrası Ankara'ya dönmek için geldiği Elazığ Havaalanı'nda basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, büyüme rakamlarına ilişkin sorusu üzerine Yılmaz, 2009'daki küresel krizden sonra en hızlı çıkış yapan ülkelerden birisinin Türkiye olduğunu söyledi. Türkiye'nin 2011 yılı 9 ayında yüzde 9,6'lık bir büyüme oranı yakaladığını belirten Yılmaz, bu aylara bakıldığı zaman büyüme oranında Türkiye'nin dünyada ilk sıraya çıktığını anlattı. Peş peşe iki yıl oldukça yüksek büyüme sağladıklarını ifade eden Yılmaz, istihdamdaki artışın da en az bu kadar önemli olduğunu belirterek, "Yine krizin tepe noktasından, 2009'dan bugüne baktığımızda işte 3,5-4 milyon gibi muazzam bir istihdam artışı sağlandı. Yüzde 14'lerden, işsizlik oranı en son Eylül rakamı yayımlandı biliyorsunuz, yüzde 8,8'e kadar geriledi. Bunlar son derece sevindirici rakamlar. Benim geçen günlerde yurt dışı ziyaretlerim oldu. Yurt dışına çıktığınız zaman bunun ne kadar takdir edildiğini somut olarak görüyorsunuz. Bugün Avrupa'da bir ülke yüzde 2 büyüdüğü zaman muazzam olumlu bir gelişme olarak görünüyor. Yani şu anda Avrupa öyle bir durumda" diye konuştu. Kuzey Afrika ve Orta Doğu bölgelerinde çalkantılar ve siyasi değişimler yaşandığını hatırlatan Yılmaz, böylesine bir ortam içerisinde bu rakamların yakalanmasının ayrı bir başarı olduğunun altını çizdi. -2012 sonunda hedef, borçların milli gelire oranını yüzde 32'ye düşürmek- Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in, Avrupa'nın güçlü ülkelerinin notunu durağana çevirmesinin gündemde olduğunu, aynı kuruluşun Türkiye'nin de notunu durağana çevirdiğini belirten bir basın mensubunun, "Bunlar birleştirildiği zaman nasıl bir sonuç çıkar" sorusu üzerine Yılmaz, bu yılın yaz aylarından itibaren uluslararası ortamda olumsuza gidiş olduğunu söyledi. 2009 yılındaki ekonomik küresel krizin daha çok bankacılığın krizi olduğunu, o tarihlerde bu kurumların arkasında devletlerin olduğunu ve "bankalara bir sıkıntı gelirse arkasında biz varız' dediğini hatırlatan Yılmaz, şöyle devam etti: "Fakat bugün geldiğimiz noktada Avrupa'da, ABD'de, birçok ülkede devletlerin krizini yaşıyoruz. Yani artık Hadise, bankaların krizinden devletlerin krizine dönüştü. Birçok ülke aşırı bir borç yükünün altına girdi. Özellikle bu batan bir takım maliyetleri yüklenmekten dolayı, aşırı harcamalardan dolayı, disiplinsiz bütçe yapılarından dolayı hızlı bir şekilde ülkelerin borçlarının milli gelire oranı arttı. Bugün bu rakam ABD'de yüzde 100'lere ulaştı. Avrupa Birliği'nde yüzde 85-90'Lara çıktı, ortalama kriterleri yüzde 60 olduğu halde. Yunanistan gibi ülkelerde yüzde 150'yi geçti, İtalya'da yüzde 120'yi aştı." Bakan Yılmaz, şu an yaşanan problemin daha çok sıkıntılı olduğunu, çünkü devletlerin de artık söz konusu olduğunu belirterek, bu durumda "devlet gidince arkasında kim duracak-" sorusunun gündeme geldiğini belirtti. Yılmaz, bu durumun dünya ekonomisini olumsuza yönlendirdiğini ancak temennisinin Avrupa'daki ülkeler ve dünyadaki çeşitli bölgelerin bu sıkıntıları gidermeleri olduğunu söyledi. Bahsettiği süreçte Türkiye'de borçların milli gelire oranının yüzde 45'ten yüzde 40'ın altına düştüğünü belirten Yılmaz, "Orta vadeli programımızdaki hedefimiz ise 2012 yılı sonunda bu oranı yüzde 32'ye kadar düşürmek" dedi. -"Türkiye'nin en büyük şansı, bu dönemi güçlü bir yönetimle yaşaması"- Türkiye'yi diğer ülkelerden ayrıştıran en önemli unsurun, siyasi güven ve istikrar olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Birçok ülkede doğrular biliniyor, ne yapılması gerektiği biliniyor ama güçlü bir liderlik, bir yönetim olmadığı için doğru adımlar maalesef uygulamaya geçirilmiyor. Halbuki biz 2009'daki krizden sonra hemen gerekli tedbirleri almıştık. Bugün de çok güçlü bir yönetim olarak gerekli her türlü politikayı kararlı bir şekilde alıyoruz, hızlı bir şekilde uyguluyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin en büyük şansı, bu dönemi güçlü bir yönetimle yaşaması. Allah korusun 90'lı yıllardaki gibi bugün bir koalisyon yapısı olsaydı, her tarafa çekiştiren yönetimler olsaydı, bugün çok ciddi sıkıntılar yaşayabilirdik" diye konuştu.
YORUM YAZIN
|
|