Her eser bir kültür mirasıdırAvrupa ortaçağının, İslamın altın çağı olduğunu belirten Çapak, bunun sebebi yazma eserlerdir. Rönesansın ortaya çıkışı, asıl eserlerin yani ilkçağ eserlerinin yeniden tercüme edilmesidir. İslam dünyasındaki yazma eserlerin yeniden tercüme edilmesi ile ikinci Rönesansın başlayacağı inancındayım. Her eser bir kültür mirasıdır dedi.![]() Bingöl Üniversitesi kuruluşunun 10. yıl etkinlikleri kapsamında “Türkiye'de Yazma Eserler Klasik Metin Yayıncılığı” paneli düzenlendi. Kongre merkezinde gerçekleştirilen panelin moderatörlüğünü Üniversite Rektör Prof. Dr. İbrahim Çapak yaptı. Panele Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muhittin Macit, Anakara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürbüz Deniz, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Çeviri ve Yayın Dairesi Başkanı Doç. Dr. Ferruh Özpilavcı konuşmacı olarak katıldı. “YAZMA ESERLERİN TERCÜME EDİLMESİ, İKİNCİ RÖNESANS'I BAŞLATABİLİR” Türkiye Yazma Kurumu Başkanlığı'nın son derece önemli hizmetler yürüttüğüne dikkat çeken Rektör Çapak, “kurum başkanı Sayın Prof. Dr. Muhittin Macit ve Çeviri-Yayın Daire Başkanı Doç. Dr. Ferruh Özpilavcı birçok klasik metni yayın dünyasına kazandırdılar. Bu eserler ve daha da yayınlanacak olan eserler, İslam dünyasında yeni bir çığır açabilir. Bu kurum, günümüzde 10. yüzyılda kurulan ve İslam dünyasının bilimsel açıdan aydınlanmasını sağlayan Beyt'ül Hikme'ye benzemektedir” dedi. Avrupa ortaçağının, İslam'ın altın çağı olduğunu belirten Çapak, “bunun sebebi yazma eserlerdir. Rönesans'ın ortaya çıkışı, asıl eserlerin yani ilkçağ eserlerinin yeniden tercüme edilmesidir. İslam dünyasındaki yazma eserlerin yeniden tercüme edilmesi ile ikinci Rönesans'ın başlayacağı inancındayım. Her eser bir kültür mirasıdır” şeklinde konuştu. “ÖNCÜL OLMAZSA, SONUÇ OLMAZ” Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muhittin Macit Türkiye'nin sahip olduğu yazma eserlerin asırlar boyu oluşan kültürel miras olduğuna dikkat çekerek, bu eserlerin İslâm medeniyetinin özü ve esası olduğunu vurguladı. Macit, bu mirasın özveriyle korunması, gelecek nesillere layıkıyla aktarılması ve günümüz insanı için ulaşılabilir kılınmasını Yazma Eserler Kurumu'nun temel hedefi olarak ifade etti. Kurum olarak görevlerinin bu kadim kitapları korumak, tamir etmek ve tercüme etmek olduğunu belirten Macit, “kurumuzda 200 bin eser var, bu eserler bize geçmişi getirdi. Öncül olmazsa, sonuç olmaz. Öncekilerin öğrettikleri olmazsa, sonrakiler öğrenmez” dedi. “ZİHİNLERİN ETKİLEŞMESİ YENİ ZİHİNLER DOĞURUR” Klasik eserlerin 100 yılları aşarak bize düşüncelerin gelmesini sağladığını vurgulayan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürbüz Deniz, “bütün düşünceler muteberdir, ancak hiçbir düşünce din değildir. Bütün eserleri okumak için tercüme ediyoruz, bir zihin başka bir zihinle etkileştikçe yeni bir zihin doğar. Okuyan insan farklıdır, okuduklarının üstüne yeni şeyler koyar. Ömür kısa olduğu için seçici davranmalıyız. Düşünceleri tartışmalıyız, ama şahsa hakaret etmemeliyiz. Kitaba imana etmiş bir milletiz. En klasik kitabımız Kur'an-ı Kerim'dir, iman ettiğimiz kitabı okumalıyız” dedi. “ESERLERİMİZİ, ÖNEMİNE BİNAEN ÖNCELİYORUZ” Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Çeviri ve Yayın Dairesi Başkanı Doç. Dr. Ferruh Özpilavcı, çevirilerin uzmanlık istediğini, klasik eserlerin zamanla değerini yittirmediğini belirtti. Özpilavcı, yazma eser yayınlarını beş başlık altında kategorize ettiklerini belirterek şunları söyledi: “Yayınlarımız; bilim ve felsefe, tarih ve toplum serisi, dini ilimler, edebiyat ve sanat, tıpkıbasım olarak ayırıyoruz. Eserlerimizi, önemine binaen önceliyoruz. Fatih kitaplığı oluşturuyoruz. Tercüme kitaplarımızı üniversite kütüphanelerine ve talep olması halinde imam hatip liselerine gönderiyoruz. Ayrıca eserlerimiz e- kitap olarak da yayınlıyoruz”. Panelin bitiminde katılımcılar Bingöl Üniversitesince “II. Felsefe Günleri” kapsamında açılan sergiyi gezdi.
YORUM YAZIN ![]()
|
|