Eğitim-Sen Bingöl Şubesi, Halepçe katliamının 25.yıldönümü nedeniyle Cumartesi günü saat 14.00'da Dörtyol Saat Kulesi önünde basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasına BDP İl Başkanlığı ve bazı STK'lar da katıldı.
Basın açıklamasını okuyan Eğitim-Sen Bingöl Şube Sekreteri İsmail Koç, 25 yıl önce Halepçe'de 5 binden fazla çocuk, kadın ve erkek biyolojik ve kimyasal silahlarla öldürüldüğünü hatırlattı.
16 Mart 1988'de Halepçe'de bir katliamın yaşandığını belirten Koç: “Kürtler, Asuriler ve Halepçe'de yaşayan diğerleri, Saddam Hüseyin'in askerleri tarafından yok edildi. İnsancıl Hukuk İlkeleri ihlal edildi. 1974 tarihli BM Olağanüstü ve Silahlı Çatışma Hallerinde Kadınların ve Çocukların Korunmasına dair bildirinin 2. maddesinde "Askeri operasyonlar sırasında kimyasal ve biyolojik silahlar kullanılması 1925 tarihli Cenevre Protokolü'nün, 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesinin ve uluslararası insancıl hukuk ilkelerinin çok açık bir ihlalini oluşturur ve savunmasız kadınlar ve çocuklar dâhil bütün sivil nüfusun ağır kayıplara uğramasına yol açar ve bu tür eylemler en ağır şekilde cezalandırılır" demiş olmasına karşın, ne Saddam yönetimi cezalandırıldı ne de güçlü devletlerin yöneticileri. Saddam Hüseyin ve yönetimi bilindiği üzere ölümüne kadar böyle bir yargılamaya tabi tutulmadığı gibi kendisine bu silahları kullandıran emperyalistlerden de yargılanan olmadı” dedi.
Halepçe'den önce de Halepçe'den sonrada kimyasal ve biyolojik silah üretiminin durmadığını belirten Koç: “Biyolojik silahların yayılmasını önleme sözleşmesinin gereklerinin yerine getirilip getirilmediğine dair bir izleme mekanizması oluşturulmadı. ABD Senatosunun 1994 tarihli raporunda: ABD ve müttefiklerinin Irak'a kimyasal ve biyolojik silah üretilmesi için destek sağladığı da açığa çıkarıldı. 1985-1989 yılları arasında ABD şirketlerinin, ABD Ticaret Bakanlığının verdiği lisans ile Irak'a biyolojik materyal ihraç ettiği de yazıldı. Irak 1984,1985 ve 1986 yıllarında İran askeri güçlerine karşı kimyasal silahlar kullandı daha sonra 1988 yılında Kürtlere karşı Halepçe'de kullandı bu silahları. ABD o zaman bu silahların İran güçlerine karşı kullanılmasını kınamakla birlikte Güvenlik Konseyi'nin Irak'a karşı müeyyide uygulamasına karşı çıktı. Halepçe'deki katliama ise ciddi bir tepki göstermedi. Emperyalistle her zaman olduğu gibi söz konusu Kürtler olduğunu kör, sağır ve dilsiz oldular. Savaşa karşı oluşumuz, Saddam yönetiminin suçlarını unuttuğumuz ve bağışladığımız anlamına gelmemektedir. Ya da bugün burada Saddam yönetimini suçluyor oluşumuz ABD'nin savaş ve işgal planlarını onayladığımız anlamına gelmemektedir. Halepçe katliamını bugünkü koşullarda da anmamız, yeni Halepçelerin işaretini görmemizdendir. Biyolojik, kimyasal ve nükleer silahların asıl taşıyıcısı ABD'dir ve özellikle Arap halkları eliyle bu silahların kullanılması söz konusudur. Milyonlarca sivil insanın ölümünü göze alan zihniyet, Saddam zihniyetinden pek de farklı değildir. 1988 yılında Halepçe'de ölenler masum insanlardı. Acıyı kadınlar, çocuklar ve sivil nüfus yaşadı. Halepçe katliamının 25.yılında, yaşamını yitiren o masum insanları saygı ile anıyoruz. Kürt halkının maruz kaldığı katliamlar sadece Halepçeyle sınırlı değildir. Şex Said kıyamında, Dersimde, Maraş'ta, Gazide, Qamçışlo'da ve en son Roboski de yine Kürtlerin maruz kaldığı durum aynıdır. Bu yaşananlar Kürtler için sahipsizliğin ve statüsüzlüğün göstergesidir aynı zamanda. Kürt halkına karşı işlenen bu katliamın açığa çıkarılması ve insanlık vicdanında mahkûm edilmesi, öncelikle Türkiye'den beklenmelidir. Bunun için de Türkiye'de tarihi güncel karanlık ve kirli olayları açığa çıkaracak bir yüzleşmeyi sağlama zorunluluğu kaçınılmazdır. Halepçe'de zulmün bütün renklerini gözler önüne seren Saddam'ın sonu, bugün bu ve buna benzer katliamlara sebebiyet verenlere ders olmalıdır. Hiçbir ideal insan hayatından daha değerli değildir. İdealleri uğruna bu zulümleri işleyenler bilmelidir ki; İnsanlık vicdanı bu idealleri değil insan hayatını meyledecektir” diye konuştu.
Yapılan basın açıklaması sonrasında, grup katliamı kınamak amacıyla 5 dakika oturma eylemi yaptıktan sonra dağıldı.