Etkili iletişimde dini referanslar paneliBingöl Üniversitesi 10. Yıl Etkinlikleri kapsamında Etkili İletişimde Dini Referanslar konulu panel düzenledi.“Etkili İletişimde Dini Referanslar” paneline İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Gülüşan Göcen, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Sevde Düzgüner ve Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe Şentepe panelist olarak katıldı. “20. YÜZYIL, ÇOCUK YÜZYILIDIR” Panelde “Çocuk Psikolojisi ve Din” konulu sunum yapan İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gülüşan Göcen, çocukluğu bir kıtaya bezerek, çocukluk ile ilgili her bir başlığı ise ülke olarak değerlendirdi. Çocukların daha iyi anlaşılması için şimdiye kadar birçok araştırmaya konu olduklarını ifade eden Göcen, “onların farklı düşünce tarzları, algılayış biçimleri ve hayal dünyalarının yanı sıra, davranışlarındaki masumiyet ve samimiyet araştırmalara bir basamak oluşturmuştur” dedi. 20. yüzyılın, çocuk eğitiminin ‘altın çağı' veya ‘çocuk yüzyılı' olarak değerlendirildiğine dikkat çeken Göcen şunları söyledi: “Yüzyılın başında dünya, gelişmiş ülkelerde büyük bir eğitim seferberliğine şahit olmuş ve gelecek çocukların eğitimi üzerine kurulmaya başlanmıştır, çünkü dünyaya gelen her bir çocuk, insan ırkının kaderinde rol oynayabilecek yeni bir fırsat anlamına gelir”. “DÜNYEVİ SEVGİLERE DALMAMAK GEREKİR” İletişimde gençlik evresinin önemine vurgu yapan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sevde Düzgüner, iki insan birbirini fark ettiği anda iletişim başladığını söyledi. Düzgüner, “iletişim esnasında iki kişi arasında mesaj alış-verişi olur. Mesajlar, sözlü mesajlar ve sözsüz mesajlar olmak üzere ikiye ayrılır. Bu gizli mesajlar olumlu veya olumsuz olabilir” dedi. Günümüzde kutsallarımızın yer değiştirdiğine dikkat çeken Düzgüner özellikle gençlerin dünyevi sevgilere daldığını belirtti. Düzgüner, konuşmasında şu konulara dikkat çekti: “Günümüzde genç olmak, Müslüman bir genç olmak nedir? Elimizden Kur'an-ı Kerim yerine telefonlarımızı düşürmüyoruz, abdestimiz bozulduğunda değil, şarjımız bittiğinde üzülüyoruz. Hacca, umreye gitmek için değil, son model telefonu, bilgisayarı alabilmek için paralarımızı harcıyoruz. Alarmı, sabah namazı için değil, basket maçını izleyebilmek için kuruyoruz. Hayırda yarışmıyoruz, modayı takip için yarışıyoruz. İslam dini sanki sadece yaşlılara gelmiş gibi davranıyoruz. Ölümün soluğunun ensemizde olduğunu unutuyoruz. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (sav)'in sevgisi yerine, dünyevi sevgilere dalıyoruz”. “YAŞLILIK, İSTENMEYEN BİR DÖNEMDİR” Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe Şentepe, yaşlılık döneminde yaşanan fiziksel, psikolojik ve sosyal değişimler, kişide hareketlerin yavaşlamasına ve aktivitelerin azalmasına sebep olur dedi. Şentepe, ayrıca kişinin yaşlılık evresinde oluşabilecek hususları şöyle sıraladı: “Bu dönemde sağlık bozulur, ölümün yakın olduğunun hissedilir, emeklilikle birlikte statüler kaybolur. Gelir azalır ve başkalarına muhtaç olunur. Bütün bunlar düşünüldüğünde yaşlılık istenmeyen bir dönem olarak görülür” Şenetepe, yaşlıların ziyaret ederek hal ve hatırlarının sorulması gerektiğine dikkat çekerek, “yaşlının eli tutularak sorunları dinlenmeli, sorunların çözebileceği konusunda onlar cesaretlendirilmelidir” dedi. YORUM YAZIN
|
|