Elveda baykal, merhaba fetretGood Bye Lenin' filmini izlediniz mi?CHP'de kurulu düzenin sonu geldi, sanmıştım. Meğer, sadece Baykalizm bitmiş. Ne acıdır ki, kurultay salonunu dolduran kalabalıklar hâlâ farkında değildi. Bir gün şafak attığında, gözlerine inanamayarak ayırt edecekler bunu. O vakte kadar, CHP bocalayacak soldaki boşlukta. Kurucu partiyi, fetret dönemi bekliyor. Devirdikleri başkanın yerine yenisini koydular ama, yıkılan siyaset sisteminin yerine yenisini bulamadılar çünkü. Demek ki, 1000 küsur delegeyi Kılıçdaroğlu isminde birleştiren şey, Baykal karşıtlığıydı. Baykal'ın gidişini kutlama şölenine dönüştü kurultay. Coşkulu tezahürat, geleni karşılamaktan ziyade gideni uğurlama gösterisiymiş. Buruk kalpler hüznü aşmış, sevince gark olmuş. Karışık duygular içinde... Elveda Baykal!... *** CHP, eski söyleme yeniden ‘Merhaba' dedi. Sonrası belirsiz... Benim gibi programda yenilik, ilkelerde yenilik, solda yenilik bekleyenler sükut-u hayale uğradı. Nutkunda sürpriz yoktu Kılıçdaroğlu'nun. Göz boyamak için, kerhen dahi olsa... Mütevazı, cılız bir manifesto denemesine bile gerek görmedi. Güya, ‘milat konuşması' olacaktı. O ise, ‘grup başkanvekili sendromu'na tutuldu. Stajyer-kursiyer lider profili, acemi siyasetçiden daha düşük bir seviyedir oysa. Bilemedi... Rakip siyasetçinin adıyla oynadı, mesela. Söylem nakaratı olarak ‘Recep bey'i kullandı, ucuz kaçtı. ‘Basit söz, daima sahibini hafifletir' düsturunu akıl edemedi. Etrafından kimse demedi ki, bu terazi, bu sıkleti çekmez sonra! Söylemi, muhtevasız bir propagandadan, kısır polemiklerden ibaretti. Kimseyi şaşırtmadı Kılıçdaroğlu; ezber bozacakken, ikrar tekrarı verdi. Ulusalcı kemalist fikriyatta değişime gitmedi. Temel siyasi parametrelerde hiçbir yenilik vaat etmedi. Değişim iddiası göstermelik kaldı, şekilden öteye geçmedi. O kadar ki, Ergenekon'a selam çakmayı dahi ihmal etmedi. Madem yolu doğru yoldu, öyleyse Baykal neden gitti? *** Dün, tam olarak şöyle oldu; ‘Birinci Cumhuriyet' düzeninin 7. adamı belirlendi. Kılıçdaroğlu, 7. genel başkanı oldu CHP statükosunun. CHP'li olmaktan kıvanç duydukları her hallerinden belli gazeteciler, coşkuyla alkışladı bunu. Sırayla mikrofona gelip, ‘Gördük ama böylesini görmedik' diyorlardı. ‘Değişim kurultayı' yazıyordu, ekrandaki görüntülerin altında. O kurultaya Baykal gelse, yaralı haliyle daha büyük rüzgar yapmaz mıydı? Sormadı kimse!... 98'de, Ricky Martin'in ‘La Copa de la Vida'sı eşliğinde sahneye fırlayan Baykal, daha mı az dinamikti? CHP'ye gençlik aşıladığını söyledikleri kişi, 60'larındaki Baykal'dan başkası değildi o zaman. Ona da ‘değişim kurultayı' denmemiş miydi? Ve, dünkü salona aday olarak Baykal girebilse, gene ‘değişim kurultayı' olmayacak mıydı adı? İyi de, ben ne mi gördüm? Vatandaş kurultaya akın etmiş, halk CHP'ye girememiş... Değişim, bu resmin neresinde? *** Kemal Kılıçdaroğlu, birinci CHP'nin son genel başkanı olmayı seçti. Umut ve beklenti, ikincisinin, yani yeni CHP'nin ilk başkanı olmasıydı. Değişim fırsatını bir kez daha kaçırdı CHP. Tüzük değişikliği ötelendi. Blok irade, çarşaf listeye galebe çaldı. Parti içi demokrasi, parti içi otoriter istikrar anlayışına yenik düştü. Umutlar, ‘bu seferlik' denilerek ertelendi. Bu arada, ebedi genel sekreterliği garantiye aldı Önder Sav. Yeni başlangıç şimdi değilse, ne zaman peki? *** CHP ile Cumhuriyet akran... Cumhuriyet 87 yaşında, CHP de öyle. 87 yılda, 33 olağan kurultayda, sadece 7 genel başkan çıkardı. Değişimin hızına bakın!.. Bilin bakalım, kaçıncı hükümet ve kaçıncı başbakan işbaşında? Ben söyleyeyim size, 60. hükümet, 25. başbakan. CHP'de 6. adam ancak gitti, işte bu gelen de 7.'si... Fakat yeni gelen, Baykal'ın ezberini tekrar edecekse, aslı dururken taklidine kim, niye teveccüh göstersin? Olan Baykal'a oldu, esamesi okunmadı... Evet, genel başkanlık tabelası değişti. Peki, CHP değişmiş mi oldu şimdi? YORUM YAZIN
|
|