Bu yılın, eğitim öğretimde sorunların azaldığı veya çözüldüğü bir eğitim öğretim yılından uzak kaldığını belirten Eğim-Sen, sorunların artarak devam ettiğine dikkat çekerek şunları kaydetti: “Ataması yapılmayan yüzbinlerce öğretmen arkadaşımız var iken Türkiye genelinde 100 bine yakın ücretli öğretmenin görevlendirildiği, ilimizde ise 500'ün üzerinde ücretli öğretmenin çalıştırıldığı biliniyor. Bir kısmının 1,2 ay çalıştırıldığı öğretmemelerin büyük oranda asgari ücretin altında çalıştığı bilgisi mevcut. Yine seçimden önce ataması yapılan öğretmen arkadaşlarımız göreve başlatılmamış bu öğretmenlerin 1 Eylül'de göreve başlatılacağı söylenmiştir. Hükümet bütçe tercihlerini sermaye gruplarından yana kullanırken ataması yapılan ama göreve başlatılmayan bu öğretmenleri ihtiyaç olduğu halde göreve başlatıp maaş ödemeyi bütçeye bir yük olarak görmektedir.”
“AFLAR DEVAMSIZLIĞI ALIŞKANLIK HALİNE GETİRDİ”
Yıllardır artan devamsızlık sorununa değinen Eğitim-sen, mevcut iktidarın bu konuda tedbir almadığının altını çizerek şu sözlere dikkat çekti: “Aflar devamsızlığın bir alışkanlık haline gelmesinde önemli bir rol oynamıştır. Okul idarecileri öğrencilerin devamı noktasında, bakanlığın tavrı karşısında çaresiz kaldığı görülmüştür. Yine büyük oranda okul çağındaki çocuklar okullardan uzaklaşmış ve çocuk işçi konumuna gelmişlerdir. Bu alanda da büyük bir emek sömürüsünün olduğu görülmektedir. Yapılacak şey öğrencilerin okullara devamını sağlama noktasında hükümetçe gerekli tedbirlerin alınmasıdır. Maalesef hükümet bu noktadan çok uzaktadır.”
“AKADEMİK YÖNDEN GÖSTERMELİK BİR EĞİTİM ANLAYIŞI SÜRDÜRÜLMEKTEDİR”
6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremler ile birlikte ağır aksak yürüyen eğitim bir bütün olarak çöktüğünü belirten Eğitim-sen şu ifadelere yer verdi: “Pandemi ile başlayan süreçte öğrencilerin yüz yüze eğitimden uzaklaşması deprem ile birlikte artarak devam etmiştir. İlimiz Bingöl deprem felaketinden ciddi oranda etkilenmemesine rağmen okullarımızın büyük oranda depremden etkilendiği ve 20'ye yakın okulun tahliye edildiği görülmektedir. Oysaki bu okulların çoğu 2003 depremi sonrası yapılmış ya da 2003 depreminden sonra güçlendirme gören okullardır. Bu anlamda milyonlarca kamu kaynağının heba edildiği, peşkeş çekildiği, kamu yararının düşünülmediği anlaşılmaktadır. Maalesef bu alanda tek bir sorumlu hakkında işlem yapıldığına dair bir emare görülmemektedir. İvedilikle tedbir alınmaması durumunda 2023-2024 eğitim öğretim yılının daha büyük sıkıntılara gebe olduğu da açıktır. Yine şu an nerdeyse ilimizdeki bütün okullarımız ikili eğitime dönmüş, ders süreleri ve teneffüs kısaltılmış, akademik yönden yetersiz, göstermelik bir eğitim anlayışı sürdürülmektedir.”
“OKULLAR DİYANET'İN BİR ALT KURULUŞU HALİNE GETİRİLMİŞTİR”
Hükümetin bilimsel, demokratik, laik ve anadilde eğitim ilkesini esas almayan bir tutum içerisinde olduğuna vurgu yapan Eğitim-Sen: “Hükümet tamamen ideolojik, kendi ihtiyaçlarını esas alan tarikat, dernek ve vakıfların ihtiyaç ve isteklerini merkeze alan bir eğitim anlayışını, giderek artan bir oranda dayatmaktadır. Okullar Millî Eğitim Bakanlığı'nın bir alanı olmaktan çıkarılıp neredeyse Diyanet'in bir alt kuruluşu haline getirilmiştir. Bu anlayıştan süratle vazgeçilerek akademik ve bilimsel bir eğitime dönülmelidir” ifadelerine yer verdi.
“EMEKÇİLERİN MAAŞLARI ENFLASYON KARŞISINDA ERİYOR”
Eğitim öğretimin yükünü çeken kamu emekçilerinin maaşları enflasyon karşısında gittikçe eridiğini belirten Eğitim-sen son olarak şunları kaydetti: “Kamu emekçileri kendilerine dayatılan kariyer basamakları sınavı ile sınıflandırılmış aynı işi yapan öğretmenler arasında ücret farklılıkları ortaya çıkmıştır. Eğitim Sen, temel olarak ‘Eşit işe Eşit Ücret' ilkesini benimsemiş ve savunmuştur. Yine eğitim emekçilerinden, yardımcı hizmetler sınıfı, büro memurları, şefler, idari ve teknik personellerin ücretleri insanca yaşamanın koşullarını karşılayamamaktadır. Kamuda neredeyse en düşük ücretle çalışan kesim eğitim emekçileridir. Bu durum kabul edilemez bir noktadadır. Hükümet bu konuda ivedilikle adım atarak ücretleri yaşanılabilir bir noktaya getirmelidir.
“ÜNİVERSİTELERDE DERHAL SEÇİM SİSTEMİNE GERİ DÖNÜLMELİ”
Yine hükümet demokratik, akademik ve bilimsel eğitimden yana olan üniversiteler üzerinde büyük bir baskı kurarak buraların gerilemesine sebep olmaktadır. Daha önce ODTÜ üzerinde uygulanan baskı ve ODTÜ ye alternatif yaratma anlayışı şimdilerde ise Boğaziçi üniversitesi üzerinde geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bu durum kabul edilemez bir hal almıştır. Oysaki bu üniversiteler ülkemizin dünya sıralamasında yeri olan üniversitelerdir. Yine pandemi ve deprem ile devam eden süreçte üniversiteler yüz yüze eğitimden uzaklaştırılmış gittikçe açık öğretim anlayışı egemen olmuştur. Bu durum kalıcı hale getirilmeye çalışılmaktadır. Oysaki üniversiteler sadece diploma veren kurumlar değil aynı zamanda gençliğin sosyalleşeceği kurumlardır. Üniversitelerde gerek akademik gerekse İdari ve teknik personellerin ücretleri bütün kamu da olduğu gibi yetersizdir. Bilimsel gelişmenin en önemli kurumlarından olan üniversitelerde çalışan akademik idari ve yardımcı personellerin ücretlerinin insanca yaşamaya yetecek bir orana çekilmesi elzemdir. Üniversitelerde demokratik katılımcı anlayış terk edilmiş rektör ve dekanların atanması tek kişinin inisiyatifine bırakılmıştır. Bu durum üniversitelerde çalışma barışını bozmuş farklı düşünce ve anlayışta olan insanlar üzerinde baskı, mobbing gibi olayların önünü açmıştır. Üniversitelerde derhal seçim sistemine geri dönülmeli üniversiteler olması gerek özerk hüviyetine kavuşturulmalıdır. Eğitim-Sen olarak her zamankinden daha fazla akademik ve bilimsel eğitimi önceleyen temel ilkemiz olan “Demokratik, Laik, Bilimsel ve Ana dilde Eğitim” ilkesini savunmaya devam edeceğiz."