Dünya krize giderken biz türban tartışıyoruzTÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, "Dünya bir krize doğru hızla ilerliyor. Dolayısıyla bütün enerjimizi ekonomiye yoğunlaştırmamız gerekirken, türban konusunu gündemin birinci maddesi haline getirdik" dedi
TÜSİAD'ın Olağan Genel Kurul toplantısı dün Siwssotel'de gerçekleştirildi. Toplantının açılışında konuşan Dernek Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, dünya mali piyasalarındaki dalgalanma dolayısıyla alınan önlemler için geç kalınmış olma ihtimalinin tartışıldığını, 2008'de Amerika başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin finansal piyasalarından kaynaklanan sıkıntının dünya ekonomisini olumsuz etkilemesinin kaçınılmaz görüldüğünü söyledi. "Ekonomiden gelen sinyaller çok olumlu değil. Büyüme hızımız önemli ölçüde yavaşladı, enflasyon nispeten hız kazandı, genel işsizlik oranı artmaya basladı, kamu maliyesinde disiplin zedelendi, cari açık sorunu büyürerek devam etti. Yaklaşan küresel dalgaya, maalesef bu bilançoyla giriyoruz" diyen Yalçındağ, böyle bir zamanda Türkiye'nin türban tartışması yaptığına dikkat çekti. Yalçındağ, tam da böyle bir dönemde Türkiye'nin türban gündemi tartıştığını ifade etti. Yalçındağ, şöyle dedi: "Dünya bir krize doğru hızla ilerliyor ve 2008 Türkiye için çok zorlu bir yıl olacak gibi görünüyor. Bütün enerjimizi bu konuya yoğunlaştırmalıyız. Ancak bir süredir aslında çok daha rahat bir zamanda tartışmamız gereken bir konuyu, türban konusunu, gündemin birinci maddesi haline getirdik. Ortada bir sıkıntı olduğu muhakkak. Ama bu sıkıntı bugün tartışılandan daha geniş boyutlara sahip. Evet, bir yanda başını örttüğü için eğitim sürecinde zorluk çeken genç kızlarımız var. Diğer yanda, 15 yaşında istemediği halde zorla kapatılanlar da, birkaç yıl sonra çevre baskısıyla başını örtmek zorunda kalmaktan korkanlar da var. Ayrıca inanın kadınlarımızın tek sorunu da bu değil. Ülkemizde kadınlarımızın birçoğu çok daha ağır, çok daha derin sorunlarla mücadele ediyor. Toplumsal hayatta eşitsizlik, eğitimsizlik, istihdama katılma zorluğu, aile içi şiddet, belirli yörelerdeki ağır töre baskısı gibi vahim sorunlar..." Gündem değişmezse dalga bizi sürükler Arzuhan Doğan Yalçındağ'ın konuşmasında verdiği diğer mesajlar şöyle: "Türkiye'yi bir refah toplumuna dönüştürmek ve çocuklarımıza daha iyi bir gelecek verebilmek için temel ekonomik ve sosyal sorunlarımızı öne almalı, gündemimizi dünyada ki gelişmelere uygun hale getirmeliyiz. Aksi halde küresel dalga, yaşam biçimimize bakmaksızın hepimizi önüne katıp sürükleyebilir. Türkiye'nin gündemi, toplumuna refah ve huzurun yollarını açmaktır. Birlik içinde atılım yapmak istiyorsak, tüm toplumun ortak çıkarlarını temsil eden bu gündeme odaklanmalıyız. " Önümüzde yerel seçimler var, kamu maliyesi daha fazla bozabilir"2008 bize kolaylıklar vaat etmiyor. Büyümedeki yavaşlama eğilimini 2008 yılında, tersine çevirecek bir işaret, ortada gözükmüyor. Üstelik yaklaşan yerel seçimlerin etkisiyle kamu maliyesinin daha da bozulma riski ortaya çıkıyor. Küresel çalkantı sonucu beklenen, global talepteki yavaşlamanın dış ticaret açığını hem miktar hem de değer olarak olumsuz etkileyeceği tahmin ediliyor.. Dış kaynak girişindeki azalma da buna eklendiğinde, ülkemizde büyümenin ve cari açığın finansmanının daha zor şartlarda gerçekleşmesi ihtimali artıyor.2008'de öncelikle makroekonomik istikrarı koruyacak politikalara devam etmeli, mali disiplini yeniden tesis etmeliyiz. Ayrıca ekonomide dengeyi sağlarken eşzamanlı olarak küresel rekabet hedefimizin gerektirdiği yapısal reform sürecini de başlatmalıyız. Burada sihirli sözcük beklenti yönetimidir. Türkiye'nin uzun dönem vizyon ve stratejilerinin inandırıcılığını tesis etmeliyiz." Özel sektör olarak demokrasi ve laiklik ideallerinin taşıyıcısıyız"Biz özel sektör olarak kendimizi cumhuriyetin demokrasi, laiklik, çağdaşlık ve refah ideallerinin taşıyıcısı, toplumsal gelişmenin gönüllüsü olarak görüyor ve ilgili tüm süreçlerde aktif olmaya devam edeceğimizi bir kez daha beyan ediyoruz."Türkiye'nin ideali tanımlıdır, boş kâğıt üzerine sıfırdan tanıma gerek yok"Türkiye'nin toplumsal gelişme ideali, 'muasır medeniyet' olarak tarif edilmiştir. Bu pencereden bakınca, uzun vadeli büyüme stratejimizin, boş bir kâğıt üzerine sıfırdan tasarlanmasının gerekmediği, ortaya çıkıyor. Çünkü aslında, AB'ye tam üyelik hedefimiz, yukarıda tanımlamaya çalıştığımız toplumsal idealimizin yeni bir ifade biçimidir.Türkiye açısından, uzun süredir uykuya yatmış bu süreci canlandırmak, 2008'in temel aksiyonlarından biri olmalıdır. İç kamuoyundaki heyecanı yeniden yükseltebilmek için siyasal liderliğin daha kararlı bir söylemle ortaya çıkmasını sağlamalıyız." 'Kutuplaşma yaratan tavırlardan uzak durmalıyız' AB'ye alternatif aramak yanlış"Zaman zaman bazı kesimlerde nükseden 'alternatif arama' çabalarının, meseleyi derinlemesine kavramamaktan kaynaklandığını düşünüyoruz. Türkiye'nin elbette Balkanlar ile, Karadeniz ülkeleriyle Ortadoğu ve Kafkaslar ile, Orta Asya, Hindistan ve Çin ile ilişkileri olmak zorundadır. Bu kesimlerle tarihi kültürel bağlarımızın yarattığı avantajı, bu coğrafyaların engin iş potansiyelini nasıl reddederiz?Ancak, hangi perspektiften bakarsanız bakın, salt ekonomik açıdan bile bu ülkeler AB'ye alternatif değildir. Tamamlayıcıdır. Toplumsal gelişme bakımından Türkiye'nin bu bölgelerden alabileceği hemen hemen hiçbir şey yok gibidir. gözümüzü dikmemiz gereken yön batıdır, Avrupa Birliği'dir. Peki, Türk halkı AB'ye girmeyi istiyor mu? Bilinç altında evet, istiyor. Bunu test etmek çok kolay. AB'yi istemiyorum diyen birine, nasıl bir hayat istediğini sorun. Size AB ülkelerindeki, ya da daha genel söylersek batılı gelişmiş ülkelerdeki yaşam biçimini tarif edecektir. Bugün yaşadığımız aslında bir güvensizlik ve küskünlüktür. Bu da siyasal liderlik ve etkili bir iç iletişimle aşılabilir." Anayasa yeni kaygı kaynağı olmamalı "Önce ekonomiyi gündemin en üst sırasına taşımak, toplumsal kesimler arasında uzlaşma sağlamak gerekiyor. Dikkatleri dağıtacak kutuplaşmalar, gerginlikler yaratacak siyasi tavırlardan uzak durmak şart. Yasama ve yürütmede toplumsal mutabakat sağlanmasına özen gösterilmesi huzur ortamının tesisi için hayati önem taşıyor. 2008 bu bakımdan da bazı riskleri içinde barındırıyor. Bunların en yakını anayasa tartışmalarıÖ Yeni anayasa asla yeni endişelerin kaynağı olmamalıdır! Eğer laik, demokratik cumhuriyetimizi, temel ilkelerini koruyarak daha ileri götürmek için değişiklik yapıyorsak, yeni Anayasa'nın ruhu her yönüyle Türkiye'nin çağdaş batı toplumları yönündeki ilerlemesini yansıtır durumda olmalıdır. Türkiye dar gündemli kutuplaşmalardan geçmişte çok zaman kaybetti." Yeni bir programa ihtiyacımız var "Küresel gelişmeler, rahat bir 2008 geçiremeyeceğimizi söylüyor. Finansal piyasalardaki çalkantının Türkiye de dahil tüm piyasalara yayıldığını gözlemliyoruz. Böyle bir ortamda yüksek büyümenin maliyeti geçmiş yıllara oranla çok artabilir. Ekonomimizin kendi iç dinamikleri de 2008 için uyarı işaretleri veriyor. Hızlı büyüme düşük enflasyon dengesini korumakta güçlük çektiğimiz ortaya çıktı. Enflasyonda hedefin iki katından fazlasını gördük. Açıktır ki, 2001'in şartlarında tasarlanmış programla sağlayabileceğimiz iyileşmenin sınırına geldik. Ekonomiyi uzun vadeli bir perspektifle yeniden yapılandırmamız şart, yeni bir ruh ve ivme kazandırmalıyız. Yeni bir vizyon ve stratejiyle, somut, ayrıntılı, takvime bağlı, yeni bir ekonomik programa ihtiyacımız var. " Bülend Özaydınlı ayrılıyor EYLEM TÜRKYORUM YAZIN
|
|