Demokrat Parti (DP) Genel İdare Kurulu üyesi Celal Doğan, hâlâ solcu ve 68 kuşağından olduğunu söyledi. Anavatan ve Doğruyol partilerinin birleşme kurultayında, ne merkez sağ ne de merkez sol lafı edilmediğine dikkat çeken Doğan, 'Tamamen merkez lafı edilmiştir. Bugün DP'nin kurulduğu nokta merkez anlayışı ifade etmektedir. Merkez sağda bir parti değil.' dedi.
Gaziantep Telgraf gazetesine konuşan Doğan, 'Ben hala solcuyum ve 68 kuşağındanım. Hep şunu söylüyorum, 'Türkiye'de demokrasi olsaydı, Menderes asılmazdı, Türkiye'de demokrasi olsaydı, Deniz Gezmiş ve arkadaşları da asılmazdı.' Bu nedenle ilk önce Türkiye'de demokrasiyi inşa etmek gerekir.' diye konuştu.
Geçmişinden en ufak utancının ve pişmanlığının olmadığını kaydeden Doğan, geleceği inşa konusunda en ufak bir tereddüdünün de olmadığını ifade etti. Türkiye'de radikal oyların gerek sağda gerek solda ne kadar artarsa demokrasinin yaşamının o kadar azalacağını savunan Doğan, 'Demokrasi merkezin makuliyeti üzerine inşa edilmiş bir yapının eseridir. Demokrasiyi kalıcı ve sürekli kılmanın yolu merkezin güçlü olmasından geçer. Biz de bu anlamda merkezin güçlü olması için çalışıyoruz.' şeklinde konuştu.
Doğan, Demokrat Parti'yi tercih etme gerekçesini ise şöyle açıkladı: '1950'de DP seçime giriyor ve 14 Mayıs 1950'de seçimi kazanıyor. Seçimi kazandıklarında bakıyorsunuz ortaya çıkan manzara sadece bir sandıkla ortaya çıkan iktidar değişimi değil. Hatta daha enteresanı o dönem asker İnönü'yü ziyarete geliyor ve diyor ki 'Siz iktidarı teslim ederseniz, hala rejim oturmadı. Böyle Türkiye geriye gidebilir. Eğer uygun bulursanız müdahale edelim. Siz iktidarı devretmeyin' diyorlar. İsmet Paşa'nın lafı şu, 'Benim en büyük eserim bu iktidarı devretmek olacaktır' diyor. 14 Mayıs'a baktığınızda DP iktidara geldiğinde söz sahibi kim oluyor, köylüler, işçiler, dar gelirliler, esnaf, yoksullar. Yani o güne kadar toplumun geri itilmiş kesimi söz sahibi oluyor. Biz buna siyasi tarihte 'Beyaz ihtilal' diyoruz. Türkiye'de cumhuriyet 80 küsur yıldır yaşıyor. Demokrasimiz zaman zaman müdahaleye maruz kaldı. En son 12 Eylül'de Kenan Evren faşizmi geldi. Kime karşı geldi? Sivil anlayışa karşı geldi. Yıllardır hep şunu savundum. Bizim birinci asli görevimiz demokrasiyi yaşatmaktır. Demokrasi karşısında CHP'nin yapısı belli. Başındaki kadronun iktidar olmanın ötesinde sivilleşmeyen bir yapısı var. Sivil siyasi anlayışın demokrasiyi yeşerteceği ve genişleteceği kanaatinde olan bir insanım. O nedenle demokrasi ocağı yeniden tütmeye başladığı zaman Yunus Emre gibi 'bu ocağa biraz odun taşıyalım' anlayışıyla bu partiye girdim. Bana hiç kimse 'Celal Doğan sen Demirel dönemindeki gibi AP'nin, ANAP'ın Özal dönemindeki gibi hazır yüksek oyu var. Bakan, milletvekili olmayı seçtin, koltuk peşindesin' deme hakkına sahip değiller. Çünkü şu anda bu dediğim ocak yavaş yavaş tütmeye başladı, ama alev alev yanmaya başlamamış. Biz bu ocağa odun taşıyarak kendi gücümle bir şeyler katmaya çalışıyorum. Bana hiç kimse 'Celal Doğan koltuk düşündü, hazır bir yere kondu' deme hakkına sahip değil. Ben yapılmakta olan bir binaya tuğla taşımak için gittim ve şimdi oradayım. Sivil olduğu için gittim. Geçmişte sivil anlayışın sahibi olmuşlar. Benim tercih ettiğim demokratik anlayışa sahip olduğu için oradayım.'
Gelecek seçimde Gaziantep'ten milletvekilliği için konuşmanın erken olduğunu belirten Doğan, 'Bunun için daha zaman var. Ben belki de aday olmayabilirim de. Bunlar şart değil. Önemli olan Türkiye'de gidişattan memnun olsaydık zaten otururdum. Ben siyasetin dışında da üniversitelere, konferanslara gidiyorum, rahatıma bakıyordum yani. Gidişattan mutlu olsaydım evimde otururdum ve dışarıdan seyrederdim. Türkiye'nin gidişatını iyi görmediğim için, yönetimlerin eksiklerini gördüğüm için siyaset yapmaya yeniden talip oldum. Bakıyoruz vatandaşın durumuna. Sizin esnaf olarak durumunuz bundan 5 sene önce daha mı iyiydi? İşçiye de emekliye de soruyorum. Çiftçinin durumu 5 yıl öncesinden daha mı iyi? Dönüp geliyorum, Antep sanayicisine 'Senin şu andaki karın 5 yıl öncesinden daha mı iyi?' Türkiye'deki Türk ve Kürt halkının birbirine olan bağlılığı, saygısı ve sevgisi 5 yıl öncesinden daha mı iyiydi daha mı kötü? Bunların cevabı müspet olsaydı hiçbirimizin siyaset yapmasına gerek kalmazdı.' diye konuştu.
AK Parti'nin Kürt açılımı olarak başladığı ve demokratik açılıma çevirdiği DPT'nin kapatılmasına kadar uzanan süreçte geldiği yer belirsiz gibi göründüğünü savunan Doğan, bu konuda da şunları söyledi: 'Belirsiz tabi. Önce Kürt açılımı, sonra demokratik açılım ve birlik ve beraberlik projesi diye ortaya attıkları projenin sonuçlarına bakalım. 5 ay önce mi Kürt halkıyla Türk halkı birbirine yakındı, şimdi mi daha yakın. Projenin özünde bir yanlışlık yok. Projenin yanlışlığı yönetim biçiminden kaynaklanıyor. 'Kim Türkiye'de anaların ağlamasını ister' sloganı çok güzel. Ama anaları ağlatmayalım derken daha çok ağlatacak noktaya taşırsak bunun bedeli çok ağır olur. Daha önce ortada bir parti vardı. Şimdi o parti de kapatıldı. Şimdi o parti sine-i millete dönerse insanların söz söyleyeceği meşru bir platformun dışında sokaklar daha çok karışırsa ne olacak. Beklentiyi çok yüksek koyuyorsunuz. Bu ülkede çok önemli iki makamdan birisi başbakan birisi cumhurbaşkanı çıkıp diyor ki, 'Çok iyi şeyler olacak.' Ülkedeki bütün insanlar pür dikkat kesiliyor. Bir an önce sanki Türkiye'ye büyük huzur gelecekmiş gibi bir mesaj algılıyorsunuz. İnsanlar ölmeyecek, analar ağlamayacak, bir daha şehit olmayacak, şehitlerin acısını dindireceğiz, 'Dönüp dolaşıp biz sizin fikrinizi almaya geldik' diyorlar. Senin fikrin var mı? Fikrini söyledin. Ne söyledin? Birkaç tane idari değişiklik söyledin. Birkaç tane de televizyon, üniversite gibi birkaç proje söyledin. Sonra da hep şuna aldandın; dünya konjöktürü gereği PKK'nın tasfiye edilmesi gündemde. PKK tasfiye edildiği zaman da Kürt meselesi bitecek. PKK tasfiyesi başka bir şeydir. Bugün PKK tasfiye edilmek zorundadır. Niye çünkü ABD Irak'tan çekilecek. Orada 2 yıl sonra 5 -6 milyon Kürt ve 10 -12 milyon Arap halk karşı karşıya gelecek. Bizden Kuzey Irak'taki Kürt İslam Bölgesinin güvenliğinin sağlanması şartıyla PKK'nın tasfiye edilmesi şart koşuluyor. Türkiye bu oyunun içinde nasıl davranacağının hesabını iyi yapmak zorunda.'
CİHAN