Doğru bir başlangıçİster inanın ister inanmayın, bu yazıyı, toplantıda dağıtılan konuşma metnine ve aldığım notlara bakmaksızın, aklımda kalanlarla yazıyorum. Dünyada bugüne kadar varlığını sürdüren düzenin sonuna gelindiği epeydir kendini belli ediyor. Yeni bir 'dünya düzeni'nin sancıları her alanda hissediliyor. Değişim ve dönüşüm herkes ve her kurum için gerekecek. Bunu şimdiden algılayıp kendini bu döneme göre yeniden tanımlayan kişiler, örgütler, kurumlar ve ülkeler kazançlı çıkacaklar. Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ, konuşmasıyla, farklı bir dönemin kapılarının aralandığını ve bunun için köklü bir 'değişime' ihtiyaç duyulduğunu fark etmiş göründü. Asker-sivil ilişkileri demokrasi temelinde yeni bir zemine oturacak bu dönemde; herkes, her kurum, anayasanın çizdiği çerçeve içerisinde yetkilerini kullanacak... Eşitlik temelinde vatandaşlık bağı, kimlikler inkâr edilmeksizin kurulacak; 'asimilasyon' derdine düşülmeyeceği için herkes kültürel kimliğine rahatlıkla sahip çıkabilecek... “Bunlar zaten oluyordu” diyenleri bu iddiaları üzerinde bir daha düşünmeye davet ederim. Yeni dönemdeki rahatlık terörle mücadelede kaydedilen başarılardan kaynaklanıyor. Gerekirse yasalarda değişiklik yapmayı da içeren bir tedbirler paketiyle PKK terör örgütünün işini bitirmeyi öngörüyor Org. Başbuğ... Teröristle masum vatandaşı birbirinden ayıracak, hâlâ teröre sapma yanlışlığını sürdürenleri cezalandırırken, masum vatandaşın taleplerine kulakların sonuna kadar açıldığı yeni bir demokratik hava ülkeye egemen olacak... “Biz bunları daha önce de işitmiştik” diyeniniz çıkarsa, “Hangi askerin ağzından?” soruma cevap beklerim. Halkımıza güvenilebileceğini gösteren nice araştırma var. Halk, ne zaman kendisine sorulsa, birlik ve bütünlükten yana mesajlar veriyor. Toplumun ortak değerlerine sahip çıkıldığında ayrılıkçı eğilimler buharlaşıveriyor. O 'ortak değerler' arasında elbette anayasada ifadesini bulan “Cumhuriyet'in nitelikleri” de var; Org. Başbuğ anmasa da 'temel hak ve özgürlükler' ile 'dindarlık' da... Konuşmanın esas sürprizlerle dolu bölümü, Org. Başbuğ'un Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin hiçbir zaman dine karşı olmadığını ve hiçbir zaman da olmayacağını üzerine basa basa söylediği bölümdü. 28 Şubat döneminde bazı kendini bilmezlerin “Kim demiş bizim ordumuzun 'Peygamber Ocağı' olduğunu” inkârına karşı, Org. Başbuğ, “Bizim ordumuz 'Peygamber Ocağı'dır” dedi. 'Lâiklik' konusu ne zaman tartışılsa, bugüne kadar, taraflardan biri 'İslâm' ile ilgili kuşkular belli ederdi. 'Bize özgü lâiklik' kendisini böyle kabul ettirir geniş bir çevreye. Org. Başbuğ farklı bir çerçeve çizdi 'lâiklik' için; dinin istismarına yol açılmadığı taktirde geniş bir özgürlük alanı sağlayabilecek bir çerçeve bu... Max Weber'den ve Atatürk'ten de destekli bu anlayış bugüne kadar 'sorunlu' görünen alanlarda çözüm üretmeyi mümkün kılabileceği umudunu veriyor. Harp Akademileri'ndeki toplantıya, güncel politikayla ilgili görüş dinlemek üzere gelenler hayal kırıklığına uğramış olmalılar. Asker-sivil ilişkilerinde askeri hep üste koyan, demokrasi-lâiklik ekseninde ağırlığı lâikliğe veren, dine saygısız, özgürlüklere ters bakan bir yaklaşım bekleyenler de... “Hiç mi itiraz edilecek nokta yoktu?” diye soracaklara cevabım şu: Tartışmaya daha yeni başlıyoruz... Düzeyi ve üslubu açısından doğru bir başlangıç bu. Umarız, bu düzey, bundan sonraki konuşmalarda da korunur. Fehmi Koru f.koru@yenisafak.com.tr YORUM YAZIN
|
|