AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Vekili ve adayı Cumali Atilla'nın seçim bürosunu ziyaret etti. Burada bir konuşma yapan Yılmaz, gençlerin eski Türkiye'yi nereden geldiklerini yeterince bilmediğini söyledi. Gençlerin, gerek demokraside, gerek ekonomide gerek sosyal konularda, son 16 yıl öncesinde yapılanları görmediklerini kaydeden Yılmaz, “Her zaman böyleydi zannediyorlar. Okullar, hastaneler, yollar böyleydi zannediyorlar. Üniversitesi, okulları, altyapısı, çocuklara bedava kitabı da engellilere verilen maaşı da gıda getirmekten, yaşlılara yapılanlara varıncaya kadar. Son 16 senede çok büyük işler yaptık, kim ne derse desin. Demokraside büyük adımlar atıldı, inanç hürriyeti açısından, dil hürriyeti konusunda, anadil konusunda hiç kimsenin tahmin ve cesaret edemeyeceği işleri Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Bütün riskleri alarak bunları yaptı. Partimize kapatma davaları açıldı, partimiz neredeyse kapatılıyordu” diye konuştu.
“Bin türlü belayla uğraşarak bugünlere geldik”
Gezi hadiselerinden 17-25 Aralık'a, 15 Temmuz'a kadar daha öncesinde Ergenekon hadiselerine varıncaya kadar bin türlü belayla uğraşarak bugünlere geldiklerini ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:
“Bu işler öyle kolay yapılmadı. Bugün de bir taraftan Suriye'deki yaşananlar, Irak'ta yaşananlar, bir taraftan yine içeride çeşitli terör örgütleri ile mücadele. DEAŞ'ından tutun da PKK'sına, DHKP-C'sinden FETÖ'süne, birçok terör örgütü ile mücadele ettiğimiz bir ortamdayız. Sonuçta bağlantıları aynıdır, aynı tezgahta dokuluyor ve halkın karşısına çıkarılıyor. Farklı güç odakları değil, aynı güç odakları bunların arkasında, farklı isimler kullanıyorlar, farklı söylemler kullanıyorlar, ama fiilen yaptıklarına bakın hepsi aynı amaca hizmet ediyor. Adeta bölüşmüşler, görev dağılımı gibi dağılım yapmışlar, aynı hedefe doğru faaliyet gösteriyorlar. Bu ülkenin istikrarını bozmaya çalışıyorlar. Huzurunu bozmaya çalışıyorlar, bu ülkeyi güçten düşürmeye çalışıyorlar, istikrarını ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Böylece bölgemizde de küresel düzeyde güç odaklarına burada alan açmaya çalışıyorlar. Yaptıkları şey bundan ibaret. Kullandıkları kelimelere bakmayın, yaptıklarına bakın. Eğer kullandıkları kelimelere bakarsak bizleri yanlış yerlere götürürler.”
“PKK'nın bugüne kadar Kürtlere faydası olmadı”
DEAŞ'ın Müslümanlıkla alakasının olmadığını ama kavram olarak bunu kullandığını aktaran Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:
“İslam'ı, Müslümanlığı kullanıyorlar. Yaptığı şeylerin İslam'la alakası var mı, Müslümanlıkla alakası var mı, yok. Ama bu kavramlar üzerinden kendine bir sosyal zemin oluşturuyor. Çünkü bu işleri yapanlar bizleri iyi analiz ediyor. Bizim neye değer verdiğimizi, neden etkilendiğimizi iyi inceliyorlar. Ona göre bir takım stratejiler geliştiriyorlar. PKK'nın bugüne kadar Kürtlere bir faydası olmuş mu, Kürtlerin ekonomisi daha iyi olsun, istihdam imkanları gelişsin, burası daha güzel bir şehir olsun diye en küçük bir gayreti olmuş mu bu örgütün. Tam aksine, olanı yıkmaya çalışmışlar, yapılanı engellemeye çalışmışlar, bir taraftan bunu yaparken hem hizmetlere saldırmışlar, şantiyeleri yakmışlar, yollara mayınlar döşemişler, mühendisleri kaçırmışlar, yapmadılar mı bunları, hepsini yaptılar. Silvan Barajı'na dönük saldırılardan tutun da yakılan maden ocaklarına kadar, bu gençlerin istihdamını düşünen böyle bir şey yapabilir mi? Kürtlerin refahını, ekonomisini düşünen böyle bir şey yapabilir mi? Bunu yapan kendileri, sonra da dönüp çarşıda pazarda işsizlik var, hizmet yok diye propaganda yapan da aynı örgüt. Bunun yüzünü görmemiz lazım. Hizmetlere engel olan, buranın gelişmemesi için, bataklık olarak kalması için uğraşan bu terör örgütüdür. Bunun da Kürtlerle, Kürtlükle bir alakası yoktur. Bir anonim şirketi, değişik güç odaklarının isteği var, bir o kullanıyor, bir bu kullanıyor farklı amaçlar için, DEAŞ da aynı şekilde. DEAŞ'ın Müslümanlıkla alakası olmadığı gibi, Müslümanlığı temsil etmediği gibi, PKK da Kürtleri temsil etmiyor, Kürtlerin menfaatine, faydasına çalışmıyor, başka güç odakları için çalışıyor. Kürtlerin geleneğini, inancını tahrip etmek için elinden gelen gayreti de sarf ediyor. Bütün toplumun dokusu ile uğraşıyor. Bizim geçmişten getirdiğimiz ne kadar değerimiz varsa, örfümüz varsa hepsini tahrif etmeye çalışıyor. Bunlardan kurtulmamız lazım.”
"Gençleri ölüme atan zihniyetin Kürtlerle alakası olamaz"
Kendilerinin sivil siyasete her zaman saygılarının olduğunu vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti:
“Yeter ki demokrasi içerisinde, hukuk içerisinde, kana, şiddete, tahribata gitmesin insanlar. Onunla her zaman biz rekabet ederiz, ama bir elinde silah olsun, bilmem terör eylemi olsun diğer taraftan da ben demokrasi arıyorum desin, buna kargalar güler, buna hiç kimse inanmaz. Her türlü şiddeti kullan, barıştan bahset, o yüzden diyorum, lütfen kullandıkları kelimelere değil, davranışlarına, ne yaptıklarına bakın. Bu çukur hadiselerini hep birlikte yaşadık, o dönemde Bakan olarak Diyarbakır'a da çok geldim, Şırnak'a da gittim, Cizre'ye de gittim, birçok bölgeyi, Mardin'i de dolaştım. Ne kadar büyük bir tahribat yaptıklarını gözlerimle gördüm. Fiziki tahribat bir tarafa, Kürt gençlerini orada ölüme gönderen zihniyeti lanetlememiz lazım. Bile bile gençleri ölüme gönderen, ateşin içine, hendeğin içine atan zihniyetin, Kürtlerle, Kürtlerin menfaati ile bir alakası olmaz. Ama başaramadılar, sağ olsun bölge halkı onlara gerekli cevabı verdi. Adeta devlete dedi ki, ben buradan çıkıyorum, gel sen burada ne yapacaksan yap, bu terör örgütünden bizi kurtar dedi. Yaptığı davranışı ile bile bunu söyledi. Bu birliğimiz beraberliğimiz bozulmasın, farklı görüşler olsun, ona kimsenin dediği bir şey yok, herkesin farklı görüşü olsun, güzel, demokrasi içinde hukuk içinde rekabet olsun.”
“Belediyenin kağıt üzerinde parası vardı ama harcaması yoktu”
Çukur hadiselerinden sonra kayyumların bölgeye atandığını hatırlatan Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Çünkü belediyenin kaynakları başka yerlere gidiyordu, ben de burada şerefle belirli bir süre milletvekilliği yaptım. O dönemde de bu belediyenin harcamaları nedir diye baktığımızda kağıt üzerinde kasasında çok fazla para var, ama harcama yok, hizmet yok. Nereye gidiyor bu para belli değil, kime hizmet ediyor belli değil. Bu Kırklar Dağı'nda diktikleri ucube yapıları herkes hatırlıyor. Orayı yıkmak, Cumali Atilla'ya nasip oldu. Başlı başına bir tek o hadise bile o zihniyeti gösteriyor. Çevrecilikten, insani değerlerden bahsediyorlar, işte gerçekleri bu yaptıkları ile tanımak lazım. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz demiş eskiler. Diyarbakır halkına hizmet etmesi gereken belediye, başka amaçlara girdi, başka faaliyetleri finanse etti. Yasadışı bir takım işlerde kullanıldı, rantlarda kullanıldı ve bu kaynaklar çarçur edildi. Vatandaşa hizmet etmek yerine, vatandaşın huzurunun bozulması için kullanıldı bu kaynaklar. Hangi demokratik ülke buna müsaade eder? Avrupa'daki bir ülkede böyle bir şey yapsa bir terör örgütü, Avrupa'daki demokrasiler buna müsaade ederler mi, bir dakika bile müsaade etmezler. Türkiye çok sabır gösterdi, ama bir noktadan sonra sabır taştı ve gerekli adımlar atıldı. O tarihten bu yana Cumali Atilla ve ekibi yola çıktı, hizmetlerinde herhangi bir tereddüt yok.”