Uyuşturucunun zararlarını ve kişilerdeki sorunlarla birlikte manevi boyutunu irdeleyerek sağlıklı aile ilişkilerinin ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmek için Bingöl İl Müftülüğü Cezaevi Vaizi ve Aile İrşad ve Rehberlik Bürosu Koordinatörü Metin Bozkır ve Psikolog Faruk Burakgazi, uyuşturucunun haramlığı ve ahiretteki tehlikesini anlattılar.
Kuran uyuşturucuyu kesinlikle yasaklıyor
İnsanların uyuşturucu ile kendisine sahte cennetler yaptığını ifade eden Bingöl İl Müftülüğü Cezaevi Vaizi ve Aile İrşad ve Rehberlik Bürosu Koordinatörü Metin Bozkır, uyuşturucu içme yaşının 10 yaşın altına kadar düştüğüne dikkat çekerek, “Yüce Allah, kâinatta var olan her şeyi insanlar kendilerinden istifade etsinler diye yaratmıştır. (Lokman-31/20, Bakara-2/29). Öyle ki, insanların emrine sunulan bu nimetlerin sayısal açıdan asla sayılamayacağını da bildirmektedir. (Nahl-18). Bu durumdan sanki bütün bu nimetlerden istifade etme hususundaki esas hükmün mübah olduğu; yani, dinen herhangi bir sakıncanın olmadığı anlaşılmaktadır. Fakat Cenâb-ı Hak bir kısım şeyleri yasaklamış ve bu umumî istifade iznini bazı hükümlerle sınırlandırmış, bunlardan yalnızca helal, temiz ve insan sağlığına elverişli olanlardan faydalanılmasını istemektedir. (Bakara-2/168, Maide-5/88). Çünkü yüce Allah insan sağlığına büyük önem vermiş, beden ve ruh sağlığına zarar veren şeylerin hangi yoldan olursa olsun vücuda alınmasını kesinlikle yasaklamıştır. (Maide-5/90).Uyuşturucu ve türevleri gibi şeyler de bu yasaklanan şeylerden bir kaçıdır” dedi.
Uyuşturucu beraberinde getirdiği acılar ve ölümlerle adeta cehennemi andırmakta
Uyuşturucunun, çağımızın en büyük sorunlarından biri olduğunu belirten Bozkır, “Maalesef bu sorun gittikçe azalması gerekirken daha da artmaktadır. Modern dünyanın şaşalı ve aydınlık(!) çarkları arasına sıkışanlar, özellikle gençler, içine düştükleri karanlıktan kurtulmanın tek çaresini uyuşturucu olarak görüyorlar. Bir damlasında fırtınalar kopararak sahte cennetler sunan bu sihirli kimya, beraberinde getirdiği acılar ve ölümlerle adeta cehennemi andırmaktadır” diye konuştu.
Kalpler ancak Allah'ı anarak mutmain olur
Bozkır, “Maddî ve manevî varlığımızın merkezi olan kalbimiz, sürekli en iyi olanı arzular. Eğer insan, kalbini madde âlemine yönlendirirse hiçbir şekilde mutmain olamaz. Çünkü dünyadaki her mutluluğun üstünde, lezzet duyulan ve gıpta edilen, bir başka mertebe vardır. Ama eğer insan kalbini mana âlemine, yani Allah'ın azametini araştırmaya ve müşahedeye yönlendirirse, işte o zaman gerçek mutluluğa kavuşur. Çünkü mutluluk bakımından, bundan mükemmel ve yüce bir derece yoktur. İşte bundan ötürü Yüce Allah, “Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur” (Ra'd: 13/28) buyurmuştur. Evet, bilin ki, başkasıyla değil, ancak Allah'ı anmak ve hatırlamakla kalpler mutmain olur. Gönüller huzura erer, içsel acılar, sancılar şifa bulur, sükûna kavuşur, yatışır” ifadelerini kullandı.
Sorun inanç zayıflığından kaynaklanıyor
Uyuşturucudan çıkar elde edenlerin kendileri için her şeyi mübah gördüklerine değinen Bozkır, “Meselenin bir başka boyutu ise bu işten çıkar elde edenler. Yani satıcılar. Bunların çoğu, “emeksiz ekmek” derdinde olan kimselerdir. Kolay para kazanma peşinde olan kimselerdir. Yeter ki gelsin. Nasıl geliyorsa hiç önemli değildir. Makyavelist düşüncesine sahip bu insanlar, hedeflerine ulaşmak için her türlü yolu mubah görürler. Ürettikleri uyuşturucunun kalitesini ölçmek için en çok sevdiği ve değer verdiği kişiler üzerinde gözlerini kırpmadan denerler. İnsanların dünya malına bu denli bağlanmaları, inanç zayıflığından, ahirete karşı duyarsızlıktan ve iyi bir aile terbiyesi almamış olduklarından kaynaklanmaktadır. Cenab-ı Allah'ın bir isminin Rezzak olduğunu ve bütün canlıların rızkının kendi tarafından karşılandığını unuttuklarının göstergesidir. İşin acı tarafı da bu tip insanların birçoğu ile her gün camide yan yana aynı safta namaza duruyoruz. Özellikle esrar için, “Ottur, günahı yoktur” gibi söylemler üretip hatta daha da ileri giderek esrarın haram olmadığını söyleyerek, kendi kendilerine fetva verme cüretini de gösteriyorlar” dedi.
Helal dairesi keyfe kâfidir. Harama lüzum yoktur
İslâm'da asli ve tabii kazanç yolunun emek olduğunu ifade eden Bozkır, “Müslüman, çalışmadan başkalarının sırtından ve¬ya gayri meşru yollardan kazanç elde etmekten şiddetle sakınmalı; kazancının nereden nasıl gel¬diğine dikkat etmelidir. Çünkü haram yoldan kazanılan malın ve servetin hiçbir hayrının olmadığını Allah Resulü (s.a.v), şöyle dile getiriyor: “Allah'a yemin ederim ki, haram yoldan mal kazandıktan sonra kişinin onu harcamasının kendisine hiç bir hayrı ve bereketi yoktur.” (Taberani, Mu'cemul-Kebir, 10/90). Başka bir hadis-i şeriflerinde ise “Boş durmayınız, çalışınız! Kazandığınız helâl fakat az kazanca kanaat ediniz!” buyurmaktadır. Unutmayalım ki; Helal dairesi keyfe kâfidir. Harama lüzum yoktur” şeklinde konuştu.
Ailenin ekonomik durumunun iyi olması daha yoğun kullanım ile bağlantılı
Merakın, maddeye başlamada en önemi etken olduğunun altını çizen Psikolog Faruk Burakgazi, deneme amacıyla kullanım başladıktan sonra zamanla düzenli ve ağır kullanıcılığa geçilebileceğini söyledi. Burakgazi, “Madde kullanımının erken dönemlerinin, esas olarak psikososyal faktörlere (aile ve çevre) bağlı olduğu, daha sonraki dönemlerde maddenin kendisinin kuvvetli motivasyonel özelliklerinin kullanma davranışını yönlendirdiği düşünülmektedir. Yapılan araştırmalarda aile ortamının kötü olması ve ailenin ekonomik durumunun iyi olması, daha yoğun kullanım ile bağlantılı bulunmuştur” dedi.
Bir yudumdan bir şey olmaz demeyin
Burakgazi, “Esrar kullanımını en çok nelerin sağladığına baktığımızda arkadaş baskısı, ebeveyn ilişkilerindeki bozukluk, kendini reddetme, stres ve gerilimi azaltma isteğinin madde kullanımının öncelikli sebeplerinden gibi görünüyor. Arkadaş baskısı uzmanlara göre madde kullanımına başlama ve devam etmede esas faktör olduğunu söylemektedir. Esrar kullanımıyla ilgili yanlış inanışları ve kullanan arkadaşlarıyla ilgisi esrara başlamanın en önemli belirleyicilerdir. Kendini reddedici ve küçük görücü davranışların rolü, bazı teorisyenlere göre aile, okul ve arkadaş çevresinde kendini olumlu değerlendirme fırsatını bulamayan gençlerdeki yoğun kendini reddedici davranışların madde kullanımıyla sonuçlandığını söylemektedirler. Uyuşturucu maddeler için ilk kullanma sebebi kullanmaya devam etmenin de sebebini oluşturur. Ne kadar erken yaşta madde kullanımı başlarsa kullanım süresi o kadar uzun olur” diye konuştu.
Madde kullanımı bireyi suç işlemeye teşvik ediyor
Madde bağımlığının sonuçlarına vurgu yapan Burakgazi, genç madde bağımlılarının çoğunda psikiyatrik bozukluklar en sık olarak da davranım bozukluğu veya antisosyal kişilik bozukluğunun görüldüğüne dikkat çekerek, “Çocuk suçluluğu ile madde kullanımı arasındaki ilişki de oldukça kuvvetlidir. Yani madde kullanımı bireyi suç işlemeye de teşvik etmektedir. Bu yalnızca maddenin suça yol açması nedeniyle değil çoğu kez davranış bozukluğundan kaynaklanmaktadır. En sık görülen fiziksel etkisi gözün beyaz kısmındaki kan damarlarındaki genişleme ve kalbin hızlı atması. Yüksek dozlarda ayağa kalkıldığında tansiyonun düşmesidir. Esrarın diğer yan etkileri, iştah artması ve ağız kuruluğudur. Yoğun içicilerin kronik solunum hastalıkları ve akciğer kanseri risklerinin yüksek olduğunu göstermektedir. Beyinde küçülme, epileptik (sara) nöbetlerine yatkınlık, bağışıklık sistem bozuklukları gibi durumlarla uzun süre esrar kullanımı arasında ilişki vardır” dedi.
Esrar kullanımını önleyici faktör, güçlü aile bağları
Esrar kullanımını önleyici faktörleri incelendiğinde en önemli etkenin güçlü aile bağlarının olduğunu söyleyen Burakgazi, “Aile üyelerinin maddeyi kullanan çocuğa yargılamadan, dinleyerek, bir sorun yaşadığında onu yalnız bırakarak değil; onun problemini çözmesine destek olmaları (ancak sorunu kişi adına çözerek değil!), onun hayatıyla ilgili olduklarını hissettirerek, birlikte eğlenceli zamanlar geçirmeleri çok önemlidir. Ayrıca esrarın zararlarının çocuklar tarafından iyice anlaşılması esrara başlamada engelleyici faktördür. Çocuğunuzun madde kullandığını öğrendiğinizde onu bıraktırmak için öncelikle kendinizi konuşmaya hazırlayın. Ona vereceğiniz sert tepkiler ve yargılayıcı konuşmalar onu sizden uzaklaştırır. Kesinlikle ümitsizliğe kapılmamanız gerekmektedir. Çocuğun maddeyi bırakma sürecinde onun yanında yer almak birlikte maddeye karşı sabırla savaşmak en doğru davranıştır. Bunları yaparken tüm ipleri çocuğun eline vermemek gerekir. Çocuğa bazı sınırlarda koyulmalı. Birlikte kurallar belirlenmeli ve maddeyi bırakana kadar kurallardan taviz verilmemelidir. Bunları yaparken muhakkak uzmanlardan yararlanılmalı. Çünkü esrar bırakıldığında yukarda da belirttiğim gibi bazı olumsuz psikolojik etkiler ortaya çıkmaktadır. Bu etkileri azaltması için çocuğun ilaç tedavisi görmesi gerekebilir” ifadelerini kullandı.
Büyük sorunlar ortaya çıkmadan önlemler alınmalı
Burakgazi, “Her konuda olduğu gibi bu konuda da sağlıklı aile ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu görmekteyiz. Büyük sorunlar ortaya çıkmadan önlemler alınmalı ve aile içi iletişim bağları güçlendirilmemeli. Birey olarak hiçbir sorunla baş edemeyiz; ancak birlik olursak her sorunun üstesinden geliriz” şeklinde konuştu.