Bingöl Şehit Aileleri Malulleri ve İnsan Hakları Derneği (BİŞHAK) Başkanı Ziya Sözen, Bursa Gönüllü Kuruluşlar Platformu'nun hazırladığı raporda Kürtlerin haksızlığa uğradığının yazılmasının gerçeği yansıtmadığını belirterek, "Bu kuruluşlardan oluşan platform tarafından Doğu-Batı kardeşliği adı altında ayrımcılık yapıldığı alenen ortadadır" dedi.
Bursa'da faaliyet gösteren ve bünyesinde 57 Sivil Toplum Kuruluşu (STK) bulunan Bursa Gönüllü Kuruluşlar Platformu'nun sözde Kürt sorununun çözümüne yönelik olarak 11-19 Temmuz 2010 tarihleri arasında Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Van illerindeki sivil toplum örgütlerini ziyaret ederek elde ettiği sonuç yayınlandı.
Sonucun yayınlanmasının ardından bir basın açıklaması yapan BİŞHAK Başkanı Ziya Sözen, yapılan açıklamada onlarca yıl süren ve 60 bin annenin
gözyaşı dökmesine neden olan sorunun Kürt hakları sorunu olarak algılanmayışının yanlışlığından bahsedilerek, bölgede çoğunlukla Kürt halkının yaşadığından ve bunların Türkler gibi hak ettiği şekilde yaşayamadıklarının yazıldığını söyledi. Sözen, "Bu olayın çözülmesi için ortaya atılan öneriler arasında yer alan, 'Ulusçu devlet anlayışından ve baskıcı zihniyetten vazgeçilmelidir.
Koruculuk kaldırılmalıdır. Faili meçhul cinayetler aydınlatılmalıdır' ifadeleri gibi gerçeklikle bağdaşmayan, popülizm içeren
taraflı açıklamalar olarak görüyoruz. Açıklamada belirtildiği gibi Kürtlerin haksızlığa uğradığı, dillerini, kültürlerini, örf ve adetlerini yaşamadığı şeklindeki beyanatlar yalan, asılsız ve gerçekle bağdaşmayan açıklamalardır. Bölgede herkes dilini, dinini, geleneğini örf ve adetini rahatça yaşamaktadır. Bunlardan dolayı kimsenin kimseye baskı, şiddet göstermediği aşikardır" diye konuştu.
Ülkemizde herkesin eşit haklara sahip olduğunu belirten Ziya Sözen, Kürtlerin Türkler gibi devletin bütün imkanlarından faydalandığını dile getirdi. Sözen, "Devletimizin ulus devlet olmasından rahatsızlık duyan bu kişiler, sözde Doğu-Batı kardeşliği adı altında birtakım faaliyetler yürütmekte olsalar bile, bunların halkın Türk-Kürt olarak ayrıştırılmasına, bölücülüğe bizzat yol açtıkları görülmüştür. Ülkemizde herkes eşit haklara sahiptir.
Kürtlerin aynı Türkler gibi devletin her türlü imkanından
yaralandıkları, bu ülkede Cumhurbaşkanı dahi oldukları herkesçe bilinmekte iken kalkıp Kürtlerin haksızlığa uğradığını beyan etmek, PKK terör örgütünün yaptığı gibi Kürt ismi üzerinden siyaset yapmanın ötesine gitmeyecektir. Kürt halkı devletten zarar görmediği gibi, kendi ismini kullanarak çetecilik yapan PKK terör örgütünden zarar görmüştür.
Bunun en bariz örneği; birkaç gün önce ilimiz Adaklı ilçesine bağlı bir köyümüzde yapılan jandarma karakolu inşaatında çalışan çoğu Şanlıurfalı, Diyarbakırlı olan
işçilerini bir araya toplayarak bundan sonra burada çalışmamaları yönünde tehdit eden PKK terör örgütünün kendisidir. Bu korkuyu yaşayan ve ilimize ekmeğini kazanmak için gelen bu zavallı inşaat işçileri derhal işi bırakmışlardır. Bu olayın Kürt sorunu olduğunu iddia edenlere soruyorum, bu mu Kürt halkını savunmak? Bu olaylar Kürt sorunu değil, bu olaylar terör ve terörist sorunudur. Dağlarımızda gezen eşkıyalar, en büyük zararı yine Kürt halkına vermektedirler.
Doğu-Batı kardeşliği insanların etnik
kökenini sorgulamaktan geçmediği gibi, bizi birleştiren unsurlar din kardeşliği üzerinden olmalıdır. Dinimiz bir, kıblemiz bir, kitabımız bir, Peygamber'imiz birdir. Bu anlayış bütün kardeşliklere vesile olmalıdır" ifadelerini kullandı.