BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Bingöl Milletvekili Baluken, Sağlık Bakanlığı 2012 bütçesi hakkında TBMM genel kurulunda söz hakkı aldı.
Yoksulluk veya açlık sınırının altında gelir beyanı olan vatandaşların bütün sağlık hizmetlerinin sorumluluğunun devlet tarafından alınması gerektiğini ifade eden Baluken, Sağlık Bakanlığı'nın 2012 bütçesiyle ilgili grup görüşlerini şöyle aktardı:
“Türkiye'deki yoksulluk sınırı 1.650 TL, Türkiye'deki açlık sınırı da 1.231 TL civarında belirtilmektedir. Dolayısıyla, eğer yeşil kartla ilgili bir düzenleme yapıyorsanız hiç olmazsa bu yoksulluk veya açlık sınırı yani 1.231 TL'nin altında gelir beyanı olan vatandaşların bütün sağlık hizmetlerinin sorumluluğunun devlet tarafından alınmasını öncelemeniz gerekiyor diye düşünüyoruz. AKP hükümetinin, seçim meydanları, seçim sonuçları ve seçmen sayılarıdır. Bu yeşil kart kıyasını ben de seçmen sayısı üzerinden vereyim: Bakınız, 2010'daki seçmen sayısına göre, Bitlis'te seçmen sayısı 173.856, yeşil kartlı sayısı 168.586; Van'da seçmen sayısı 530.750, yeşil kartlı sayısı 515.609; Bingöl'de seçmen sayısı 153.935, yeşil kartlı sayısı 128.560; Diyarbakır'da seçmen sayısı 849 bin, yeşil kartlı sayısı 573 bin ve bu yeşil kartlıların pek çoğunun seçmen olarak size oy verdiği gibi bir gerçeklik var karşımızda. Aslında biz sizi siyaseten de rahatlatan birtakım süreçlerin ipuçlarını veriyoruz yani sizler bu yeşil kartlıları, size oy vermiş bir çoğunluğu oluşturan bu yeşil kartlıları dikkate alarak, baz aldığımız açlık sınırını ya da yoksulluk sınırını devreye sokarsanız, o çok önemsediğiniz, her şeyin üstünde tuttuğunuz seçim açısından da önemli birtakım avantajları yakalamış olacaksınız. Böylesi bir uygulama, ülkenin her tarafında bu yeşil kart gelir testiyle ilgili kaygılı bekleyişi bir oranda rahatlatacaktır. Dokuz yıllık AKP Hükûmeti döneminde Bingöl'de üç yüz yataklı Bingöl Devlet Hastanesinin kapasitesine bir yatak bile eklenmemiştir. Bingöllü hastalar, şu anda bu saat itibarıyla, civar illerde, Diyarbakır'da, Malatya'da, Erzurum'da ve diğer, daha uzak olan, kilometrelerce ötede olan illerde kendi dertlerine çare arayışları içerisindedirler ve bu insanların çoğu, hasta ve hasta yakınlarının çoğu çok büyük maddi sıkıntılar içerisinde olan insanlardır. Sadece Bingöl için bu geçerli değildir, bu bahsetmiş olduğumuz durum, Muş için, Bitlis için, Hakkâri için de geçerli olan bir durumdur. Bakın, Bingöl'le ilgili somut örnek; Bingöl'ün yedi ilçesi var, şu anda bu yedi ilçeden dördünde hastaların yatarak tedavi göreceği hastane yoktur. Kiğı, Yedisu, Yayladere, Adaklı'da, bu saat itibarıyla yatması gereken, bir hastalığı olan hasta, kış koşullarında yolların açık olması için dua etmek dışında hiçbir imkâna sahip değildir. Yine, Bingöl'ün ilçesi olan Genç ilçesinde, üç yıldır 50 yataklı bir hastaneyi bitiremediniz ve Genç ilçesinde, depremden etkilenmiş hastanede hizmet vermeye çalışan başhekimi bir yıl içerisinde üç defa siyasi baskılar nedeniyle çalışamaz duruma getirdiniz. Cezaevlerinde sağlık hizmetleri konusunda çok ciddi yetersizlikler var. Bakın, Bingöl M Tipi Kapalı Cezaevi'nde doktor ya da sağlık çalışanı yok, Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde bir röntgen cihazı ya da bir laboratuvar testi bile yok. Şu anda Diyarbakır'da ameliyat olması gereken bir tutuklunun Diyarbakır'da yatacağı bir klinik yok hatta doktor muayenesi için bekleyebileceği bir bekleme odası yok. Bu şekildeki koşulların mutlaka düzeltilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”