Bingöllü Hukukçular Yeni Anayasa İçin Ne Dedi?Yeni Anayasa tartışmalarının alevlendiği bugünlerde Bingöllü Hukukçularına sorduk; 'Yeni Anayasa nasıl olmalı? Yeni Anayasadan beklendiler nelerdir?' İşte Yeni Anayasa gündemine dair önemli değerlendirmeler...-BİNGÖL ONLİNE ÖZEL- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, salı günkü grup toplantısında bir kez daha siyasi partiler ve toplum kesimlerine yeni anayasa teklifi konusunda beraber çalışma çağrısı yaptı. Diğer yandan gözlerin çevrildiği AK Parti'de yol haritası belirlenmeye çalışılıyor. Bu çerçevede anayasa hukuku alanında uzman akademisyenlerden görüş alınması, daha önce yapılan anayasa çalışmalarının incelenerek teklif metninin altyapısını oluşturmak için ön çalışma yapılması planlanıyor. Cumhurbaşkanlığı'nda görevli bir hukuk profesörünün ön çalışmanın koordinasyonunu yürüteceği belirtiliyor. Yeni Anayasa tartışmalarının alevlendiği bugünlerde Bingöllü Hukukçularına sorduk; “Yeni Anayasa nasıl olmalı? Yeni Anayasadan beklendiler nelerdir?” Tam özgürlükçü Anayasa vurgusunda bulunan hukukçular, siyasal bir yaklaşımdan esinlenilmemesi gerektiğine de dikkat çektiler. İşte Bingöllü Hukukçuların Yeni Anayasa gündemine dair önemli değerlendirmeleri… “YARGI KURUMLARI SİYASAL BASKIDAN ARINDIRILMALI” Yeni Anayasa çalışmalarına dair görüşleri alınan Avukat Yılmaz Karaarslan, her alanda özgürlüğün yer bulduğu bir sonucun ülkeye yarar sağlayacağını söyledi. Bireysel menfaatler yerine, toplumu koruyucu bir sistemin hayata geçirilmesi gerektiğini ifade eden Karaarslan: “Yeni Anayasa ile öncelikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi sonlandırılıp, yerine güçlü bir parlamenter sistem hayata geçirilmelidir. Yasama, Yürütme ve Yargı arasında bir denge olmalıdır. Yargının bağımsızlığı sağlanıp, hukukun üstünlüğü ilkesi gerçek manada uygulanmalıdır. Yargı kurumları siyasal baskıdan arındırılmalı. Şu anda en temel sorunlardan biri olan ‘düşünce ve ifade özgürlüğü' alanlarında topluma güven verilmeli, insanlar ‘polis devletinde değil, hukuk devletinde yaşıyorum' duygusuna sahip olabilmelidir. Yurttaşlar arasında etnik, mezhepsel ve siyasi düşüncelerinden dolayı bir ayrışma olmamalı, insanlar kendilerini her şekilde özgürce ifade edebilmeliler. Şu anda eleştirel yaklaşımlarda bile çekimser davranan insanlar, hukuk çerçevesinde fikir ve düşüncelerini özgürce dile getirebilmeli, kimse düşüncesinden ötürü yargılanmamalı, cezaevine atılmamalı. Gerek Hükümet, gerekse kamunun tüm alanlarında ‘adalet' tesis edilmeli, liyakat sistemi hem milleti temsil eden milletvekillerinde, hem de kamuda hayata geçirilmeli. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile Seçim Kanunu'nun mutlaka değişmesi gerek. Ayrıca ilim ve bilim yuvası olan üniversitelerin özerkliği gerçek manada sağlanmalı, şu anda ‘memur' pozisyonunda bulunan rektörler bu durumdan kurtarılmalıdır. Türkiye ya Avrupalı olacak, ya da yüzünü Ortadoğu'ya dönüp ‘ben bu kadar yapabiliyorum' diyecek. Biz Avrupa yönünü tercih ediyoruz. Şeffaf, adil, liyakatin ön planda tutulduğu, hak ve hukukun gerçek manada işlendiği, tam özgürlükçü bir anayasa yapılırsa gerek toplum, gerekse ülke olarak daha ileri gidebiliriz” değerlendirmesinde bulundu. “TOPLUM ANAYASA İÇİN DEĞİL, ANAYASA TOPLUM İÇİNDİR” Av. Savaş Sekin ise yeni Anayasa gündemine dair şu değerlendirmeleri paylaştı; Yeni bir anayasanın hazırlanmasında, o anayasanın muhatabı olacak toplumun aidiyet kodları, sosyolojik ve kültürel referansları, medeniyet geçmişi, mevcut potansiyeli, geleceğe dair hayalleri ve ufku, buna benzer birçok unsur öncü ve belirleyici referanslar olmalıdır. Yeni bir anayasa, toplumun mayasıyla bağdaşmayan belirli ideolojilerin, belirli siyasal ve düşünsel kavramların topluma dikte edilmesinin aracı olmamalıdır. Mevcut anayasanın bu yöndeki katı ve dikte edici düzenlemelerden arındırılması gerekir. Zira toplum anayasa için değil, anayasa toplum içindir. Toplumun gerekleri ve ihtiyaçları ne ise anayasa da ona vermek zorundadır. Anayasaya “Devletin resmi dini İslam'dır” ibaresinin eklenmesi bir ihtiyaçtır. Zira böyle bir düzenleme, azınlık statüsündeki diğer dini unsurların dışlanacağı anlamına gelmeyeceği gibi, toplumda anayasaya karşı geniş bir sahiplenme ve benimseme düşüncesi geliştirecektir. Hangi ideolojiye, hangi ilkeye aykırı olursa olsun, bu husus Türkiye toplumunun bir geçeğidir. Hukuka ve adalete olan güvenin en üst düzeyde tesis edilmesini sağlayıcı düzenlemelere yer verilmeli, hukuk tamamen bağımsız, dış etkenlerden ve müdahalelerden uzak, adil ve liyakat esasına dayanan bir kimliğe kavuşturulmalıdır. Öyle ki; garip bir çoban, hiçbir kaygı ve endişe duymadan zengin ve güçlü bir kişiden hakkını alabilmelidir. Her inançtan, her mezhepten, her düşünceden, her ırktan insanlar, haksızlığa ve ayrımcılığa maruz kaldıkları hissiyatından uzak olarak yaşayabilmeli, kendilerini ifade edebilmeli, yaşamlarını kendi değerlerine ve inançlarına göre yaşayabilmeli, bu anlamda en üst azami müşterekler üzerinde bir toplumsal kabul sağlanmalıdır. Düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırları mümkün olduğu kadar net belirlenmeli, bu anlamda insanların düşüncelerini ifade etmelerinin önü açılmalıdır. “TÜRKİYE'NİN YENİ BİR ANAYASAYA DEĞİL, ANAYASAMIZIN YENİ BİR TÜRKİYE'YE İHTİYACI VARDIR” Mevcut durum analizi yapan Avukat İrfan Yılmaz ise, Yeni Anayasa'ya neden ihtiyaç duyulduğu ve hangi eksiğin nasıl giderileceği sorununun yanıtlanması gerektiğini vurguladı. Yılmaz: “Türkiye'nin yeni bir Anayasaya ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Hukukun varlığının dahi sorgulandığı bir ortamda yeni bir Anayasaya ihtiyaç duyduğumuzu gerektirecek hangi eksiklik söz konusu olabilir ki? Anayasanın hangi maddesi veya maddeleri değiştirildiğinde bu eksiklik giderilecektir. Siyasi kutuplaşmanın, toplumdaki ayrışmanın nedeni anayasa mıdır ki yeni bir Anayasa yapılsın? Türkiye'de bir Anayasa sorunu yoktur. Siyasi partiler ile devlet aygıtını oluşturan erklerin Anayasaya uyup uymama sorunu vardır. Muhalif görüşlerin terörize edildiği, ihanetle suçlandığı, devlete başkaldırı olarak algılandığı, giderek yargı kanalı ile terbiye edildiği, Anayasa mahkemesi kararlarının diğer yargı organlarınca uygulanmadığı bir ortamda yeni bir Anayasadan bahsedilemez. Anayasa çoğulcu demokrasi anlayışının hakim olduğu bir ortamda yapılmalıdır. Demokrasi çoğunluğun değil çoğulculuğun egemen olduğu bir yönetim şekli olmalıdır. Basit bir atama işleminde uyuşamayan, uyuşmazlığı devlet meselesi haline getiren politikacılar bir devletin temel normu olan Anayasada nasıl uzlaşacaklardır? Birbirlerini ihanetle suçlayanlar Anayasa yapım sürecinde nasıl uzlaşabileceklerdir. Türkiye'nin yeni bir Anayasaya değil, Anayasamızın yeni bir Türkiye'ye ihtiyacı vardır.” “SÜBJEKTİF İDEOLOJİ VE SİYASİ HEDEFLER ÖNCELİKLİ HAL ALMAMALI” Yeni Anayasa'nın siyasal kaygı ve bakış açılarından uzak, özgürlükçü ve kapsayıcı olması görüşünü aktaran Avukat Sümeyra Aslan Can, kuvvetler ayrılığına işaret etti ve yargı bağımsızlığının altını çizerek şunları söyledi; “Malum olduğu üzere, hala geçerli olan 1982 Anayasası, bugüne dek 19 kez değiştirilerek mevcut halini almıştır. Tarihte iz bırakan 1921 Anayasası dışında ise Türkiye Cumhuriyeti tarihine damgasını vuran 1924, 1961 ve 1982 Anayasaları, ideal Anayasa tanımına uymaktan uzaktırlar. Siyasi argümanların Anayasa oluşturma süreçlerindeki sübjektif ideoloji ve siyasi hedeflerinin öncelikli hal alması ve bu bakış açısının Anayasaya yansıtılması çabaları, ne yazık ki sonuç olarak, dönemin siyasal anlayışının Anayasa taslağına, sonrasında da yasaya dönüştürülmesinden öteye gidilememiştir. Bilhassa Anayasal düzenlemelerin toplumda yaşayan dönemsel kaos ortamlarından da esinlendiği ve toplumsal karmaşanın birçok Anayasal düzenlemeye kaygısal bir yaklaşım olarak iz bıraktığı da aşikardır. Olması gereken ideal Anayasal düzen ve anlayışın öncelikli olarak; toplumun her kesimini kapsayacak ve kucaklayacak mahiyette olmasına ehemmiyet verilmesi, dönemsel kaygı izlerini taşımayan ve uzun vadede toplumsal barışa ve güvenliğe hizmet eden içerikte olması esastır. Genel kaideleri somut olarak irdeleyecek olursak, artık Anayasa değişikliklerinden sıyrılarak yeni bir Anayasa oluşturma gayesinin; Her dönemde geçerli olmak üzere demokrasinin olmazsa olmazı Erkler ayrılığının ilkesine bağlı kalınarak yasama, yürütme ve yargı organlarının işleyişlerinin ayrı zeminlerde oluşturulması, bilhassa hâlihazırdaki yargısal sorunlara bu çerçevede çözüm üretilmesi gerekmektedir. Yargı bağımsızlığı ve siyasal oluşumlardan her alanda ari kalınmalıdır. Anayasa Mahkemelerinin yetki ve güvencelerinin daraltılmaması, aksine güçlendirilmesi ve kararlarının bağlayıcılığı noktasında güçlü kaideler oluşturulması gerekmektedir. Toplumsal eşitlik, düşünce özgürlüğü, liyakat esaslı kurumsal işleyiş anlayışı, toplum iradesi ve temel haklar Anayasanın lafzını ve özünü oluşturan temel öğeler olmalıdır. Toplumun hiçbir kesimini ötekileştirmeden, yurttaşlık temel haklarına haiz olmalı, her bir birey Anayasal güvence altında kendi devleti ve devlet organları karşısında eşit, adil, hümanist anlayışa dayalı muameleye tabi kalınmalıdır. Özetle; yeni Anayasa, öncelikli olarak hümanizm kokan, toplum iradesinden ve evrensel hak ve özgürlük anlayışından esinlenerek yine toplumun önceliğine yüzünü dönen bir Anayasa olmalıdır.”
YORUM YAZIN
|
|