5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle İnsan Hakları Derneği (İHD) Bingöl Şubesi'nce basın açıklaması yapıldı.
“Toprak zehirlenerek ölüyor”
Ormanların yok edildiğinin belirtildiği açıklamada: “Doğa yıkımına tanıklık ediyor, suç ortaklığını sürdürüyoruz. 1972 yılında, Birleşmiş Milletler Stockholm Çevre Konferansı'nın toplandığı gün olan 5 Haziran gününün "Dünya Çevre Günü" olarak kutlanmaya başlanmasının üzerinden tam 40 yıl geçti. Ne yazık ki geçen bu süre içerisinde yaşadıklarımız, tanığı olduğumuz ekolojik felaketler, dünyanın, yaşadığımız ülkenin geleceği için iyimser olmamızı engelliyor. Ormanlar hızla yok ediliyor. Yönetenler, uzmanların, insan hakları savunucularının, doğa yandaşlarının uyarılarına kulak tıkamaya devam ediyor. Ormanların yok edilişi, biyolojik çeşitliliğin erozyonu, radyoaktif kirlilik, sera etkili gaz salınımları ve diğer global trajediler ile üzerinde yaşadığımız gezegenin varlığını sürdürmesini tehlikeye attığımızı görmezlikten geliyoruz. Toprak zehirlenerek ölüyor. Gezegenimizde yaşayan tüm canlılar, yani hayvanlar ve bitkiler her gün daha korunmasız hale geliyor. İnsan türünün geleceği tehlikeye girmiştir” denildi.
Nükleer santrallerin çevreye verdikleri zararlara değinilen açıklamada: “Çernobil nükleer felaketinin üzerinden henüz 25 yıl geçmiş iken, Dünya, Fukuşima'da yaşanan yeni bir nükleer felaketin sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kaldı. Yaşananların, Türkiye'de kurulmak istenen Sinop ve Akkuyu nükleer santralleri için bir uyarı niteliğinde olması gerekirken, siyasi iradenin bu uyarılardan gerekli dersleri çıkardığını söyleyebilmek mümkün değil. Tam aksine, bugünkü siyasi iktidar enerji açığını bahane ederek, başta nükleer lobiler olmak üzere, enerji lobilerine yeni pazarlar kazandırmak uğruna, doğanın ticari bir meta olarak pazarlanmasına yönelik politikaları hayata geçirmekten çekinmezken, ana muhalefet de bu politikalara ortak oluyor. Akkuyu'da nükleer santral kurulmasına yönelik devletlerarası bir anlaşmayı yürürlüğe koyarak, nükleer santral pazarlıklarını kamuoyunun ve yargının denetiminden kaçırıyor. Türkiye'nin elektrik ihtiyacının ancak yüzde 2-3'ünü karşılayacağının bilinmesine rağmen, ülkenin dereleri üzerine 5000'e yakın Hidroelektrik Santralleri (HES) kurmayı planlıyor. Bunun karşılığında, suyun kullanım hakkını, suyun gerçek sahipleri olan yöre halkının elinden alıp, 98 yıllığına, HES'i kuran şirketlere devrediyor. Ülkenin neredeyse maden arama ruhsatı verilmemiş tek bir karış toprağı kalmamış durumda. Kentsel yerleşim alanları, 1.derece arkeolojik, doğal ve kültürel sit alanları, 1.sınıf tarım arazileri, ormanlar, su havzaları gibi nitelikli alanlar, denetimsiz ve plansız maden arama ve işletme faaliyetlerinin tehdidi altında” ifadelerine yer verildi.
“Bu bir çelişkidir, bu bir ironidir”
Bingöl'de yapılan doğa katliamına karşı herkesimin göreve çağrıldığı açıklamada şu görüş ve ifadeler yer aldı: “Bingöl özelinde de birkaç noktaya dikkat çekmek istiyoruz. Bingöl; Türkiye'de sınırları dahilinde en çok HES inşaatı olan ilk beş şehirden biri. Özellikle Peri Suyu üzerinde birçok baraj inşaatı bulunmakta ve birçok baraj projesi de uygulanmayı beklemektedir. Peri Suyu'nun aktığı Peri Vadisi, milyonlarca canlının yaşadığı bir alandır. Bizler oranın doğal korumaya alınmasını istiyoruz. Peri Suyu'nun Erzincan, Tunceli ve Karakoçan sınırlarından kalan kısımlarda da baraj inşaatları sürmekte ama buna karşı oradaki halk, bu baraj inşaatlarına karşı gelmekte ve barajlara karşı mücadele etmektedir. Ama Bingöl'deki halk ve sivil toplum kuruluşları bu duruma ilgisiz kalmıştır. Değinmek istediğimiz bir iki konu daha var. Bunlar biri ilde başlatılacağı söylenilen Kentsel Dönüşüm Projesi ve Yer altı Kanalizasyon ve İçme Suyu Projesidir. Bu iki konuda da yapılan eksikliklere ve hukuksuz durumlara da kayıtsız kalmayacağımızı kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Yapılan bu çalışmalarda, doğayı korumanın esas alınmasını, şehrin bir beton yığınına dönüştürülmemesinin esas alınmasını istiyoruz. Özellikle imara kapalı alanların imara açılması konusunda TOKİ'ye büyük kolaylıkların sağlandığını görüyor ve bu durumun kamu vicdanını yaraladığını düşünüyoruz. Biz İHD Bingöl Şubesi olarak, bütün Bingöl Halkını, Bingöl'deki siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarını, kısacası bu doğa katliamına karşı söyleyecek sözü olan herkesi ortaya mücadele etmeye çağırıyoruz. Bingöl'ün bazı noktalarına, çevre günü münasebetiyle altına “Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü” yazılı pankartlar asılmış durumda. İki tanesinde şunlar yazılıydı. “Katledilen çevre, yok edilen insanlık demektir.”, “Biz bu doğayı atalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan emanet aldık.” Pankartlarda yazılanlara katılmamak elde değil ama pankartları hazırlayıp, şehrin muhtelif yerlere asan zihniyetin, her akan suya HES kurmaya çalışan, 2B Orman Kanunu kapsamında binlerce dönümlük orman arazisini sermayedarlara peşkeş çeken, Nükleer Enerji Santralleri kurmak için çabalayan ve HES'lere karşı eylem yapanlara karşı şiddet kullanan zihniyet olduğunu belirtmek istiyoruz. Bu bir çelişkidir, bu bir ironidir.”
Ortak mücadeleye davet
‘İHD Bingöl Şubesi olarak, yapılan ve yapılmak istenen doğa ve çevre katliamlarına asla sessiz kalmayacağımızı belirtmek istiyoruz' denilen açıklamada: “Büyük ekolojik problemler yerel veya bölgesel değil küreseldir. Çözüm için uluslararası işbirliğine ihtiyaç vardır. Ekonomik gelişme ile çevre yıkımının at başı gittiği büyüme ve tüketim modeli yerine doğal ve enerji kaynaklarının en verimli ve akılcı biçimde kullanıldığı yeni yol ve yöntemler yürürlüğe konulmalıdır. Ulusal ve uluslararası hukuku çevre gerçeğiyle uyumlu hale getirmeliyiz. Yaşanılır çevrenin, dünyanın, tüm insanlığın, bugünün ve gelecek kuşakların ortak malı olduğunu, hiçbir canlının gelecek kuşaklarını yaşamlarını tehlikeye atma hakkının bulunmadığını unutmamalıyız. İHD Bingöl Şubesi olarak, yapılan ve yapılmak istenen doğa ve çevre katliamlarına asla sessiz kalmayacağımızı belirtmek istiyoruz. Ve bu konuda duyarlı olan herkesi, ortak mücadeleye çağırıyoruz” ifadelerine yer verildi.