Eski toplumlarda özürlülüğün; bir kötülüğün işareti, işlenen bir günahın bedeli olarak Allah tarafından o kişiye veya ailesine verilmiş bir ceza şeklinde değerlendirildiğine işaret eden Beğboğa, özürlülere bakış açısındaki korkunçluğu ‘Almanya' da 1933 yılında iktidara gelen Hitler'in felsefesine göre özürlüler için yapılacak harcamalar, yapılan bütün yatırımlar tamamen gereksizdir' görüşü ile anlattı
‘Üstün bir Alman ırkının yaratılması için toplumda hiç özürlü kalmamalıydı' görüşünün savunulduğunu ifade eden Beğboğa: “Hitlerin insanlık dışı bir anlayışla uyguladığı temizlik programı çerçevesinde 1940 yılında 250 bin psikiyatrik hastanın ve özürlünün öldürüldüğü kara bir leke olarak tarihe geçmiştir” dedi.
Birleşmiş Miletler tarafından yapılan araştırmalara göre şu anda dünyada 600 milyon özürlünün bulunduğu, bunların üçte birinin açlık sınırının altında yaşadığının belirtildiğini kaydeden Beğboğa, sayıları 300 milyona ulaşan kadınların ise dünyada en fazla ihmale uğrayan, ayrımcı ve yargılı uygulamalarla en fazla karşılanan kitleler olduğunu vurguladı. Beğboğa, özürlü kadınların, hem özürlülük hem de cinsiyet nedeniyle çifte ayrımcılığa maruz kaldığının altını da çizdi.
‘2002 yılında sonuçlanan araştırmalara göre Türkiye'de özürlülerin oranı yüzde 12 civarındadır' diyen Beğboğa: “Bu sayı olarak sekiz buçuk milyon özürlü demektir. Ailelerini de dikkate aldığımızda nüfusun üçte birinin özürlülükten kaynaklanan sorunlardan etkilendiğini söyleye biliriz. Özürlülerin en önemli talebi; ailede, toplumda, okulda, iş yerinde, sokakta karşılaştığı ayrımca ve önyargılı yaklaşımların sona ermesi, sosyal ve fiziksel engellerin ortadan kalkması her alanda fırsat eşitliliğin sağlanmasıdır. Özürlüyü önce özürlü olarak değil, önce insan olarak görmeliyiz. Bir meslek, bir iş edine bilmek, eğitsel kültürel, sosyal ve siyasal alanlarda daha etkin yer ala bilmek, kendi sorunlarının çözümü ile ilgili konularında söz ve karar sahibi ola bilmek her insan gibi özürlülerin en temel hakkıdır” diye konuştu.
Sorunlara kalıcı bir çözüm getirmenin en doğru reçetesini ‘yolları, kaldırımları, ulaşım araçlarının, binaları okullar, hastaneleri, özürlülerin yararlanabileceği hale getirmektir' sözleriyle açıklayan Beğboğa, iş, eğitim ve sosyal güvenlik olanaklarının da sağlanması gerektiğini söyledi.
Beğboğa: “Her türlü ayrımcı ve ön yargılı uygulamalara son vermek, kısaca engellilerin sıkıntı çekmeden yaşaya bileceği engelsiz bir Bingöl yaratılmasını bekliyoruz” şeklinde konuştu.
BingolOnline/Bingöl Kent Haber