Bddk'dan bankalara 2010 ültimatomu2010'un 2009'a benzemeyeceğini söyleyen BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, banka kurma izninden, 'oyunu bozan bankalara' verilecek cezalara ve kredi kartı aidatı vermemek için yapılacaklara kadar bir dizi uyarıda bulundu.Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, 30 milyon TL sermaye ile Türkiye'de kimseye banka kurma izni vermeyeceklerini söyledi. 2000 öncesinde yemek masalarında bankaların alınıp satıldığını anımsatan Bilgin, bu dönemde böyle bir şeye izin vermediklerini, büyüklüğe, sermaye yapısına, güce önem verdiklerini kaydetti. Bilgin, “Para her şey değil, ancak her şeyin yanında da bir miktar para koymak lazım. Türkiye'de sisteme girişin bir ücreti olarak algılanması lazım” dedi. BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, bankacılık sektörünün 2009 yılı sonuçlarını ve 2010 yılı beklentilerini açıkladığı toplantıda, basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. BDDK'nın orta vadede mevcut lisanlara yenilerini ekleyip eklemeyeceğinin sorulması üzerine Bilgin, lisansın elbette verilebileceğini söyledi. Bilgin, “Ben BDDK kurumunun ve kurulunun başkanıyım. Kurul üyelerinden biriyim. Kurul'da kendi ve idarenin görüşünü iletirim. Lisans elbette verilebilecek bir şeydir. Sonsuza kadar kimseye lisans verilmeyecek diye bir şey olamaz. Ama geçmişte çekingen davranmamızın sonuçlarını bugün alıyoruz. Bundan iki sene önce Ege Ticaret Odası ve Atina Ticaret odası ortak banka kuracaktı. Böyle çok ortaklı bir yapıya biz izin vermedik. Geçen gün bir toplantıda Ege Ticaret Odası Başkanı'yla konuştuk. İyi ki banka kurmamışız noktasına geldik. Burada önemli olan kriter şu: Bankacılıkta 30 milyon TL ile sermaye ile kimseye banka kurdurmayız. 30 milyon TL ile bu ülkede bankacılık yapılmaz. Parasal büyüklüğü ben size söylemek istemiyorum ama bana lisans almak için gelenlere söylüyorum. Önemli olan güç ve itibar. Maceraya girmeme düşüncesi ve o ülkeye inançtır. O ülkeye inanç meselesi de, her şeyin yanında parasal bir miktar katkıda bulunmaktır. Özkaynaklarınız, ilk koyduğunuz sermaye güçlü olmalı ki biz sizin inancınızı görelim. Benim kişisel görüşlerim bu yönde. 2000 öncesinde yemek masalarında bankalar alınıp satılırdı. Bu dönemde böyle bir şeye izin vermiyoruz. Büyüklüğe, sermaye yapısına, sermaye ve güçe önem veriyorum. Suriye Şam'a gittim. Türkiye'den ekonomik olarak 20-30 yıl geride. Yılbaşında ilk banka kurma sermaye tutarını 200 milyon dolara çıkardı. İslami bankalar için 300 milyon dolar. Suriye bunu derken, Kuzey'de böyle güzel bir bankacılık sistemine sahipken, elbette bizim de söyleyeceğim bir tutar var. Dediğim gibi para her şey değil, her şeyin yanında da bir miktar para koymak lazım. Türkiye'de sisteme girişin bir ücreti olarak algılanması lazım' diye konuştu. -“TÜRKİYE KOLAY KOLAY BANKACILIK YAPILACAK BİR ÜLKE DEĞİL”- Açıklamalarında, 2009 yılında yabancı bankaların çekimser bir davranış kalıbı içinde olduğuna işaret ettiğinin hatırlatılması üzerine Bilgin, rakamların yalan söylemeyeceğini belirtti. 2009 yılı verilerinin yabancı bankaların çekimser bir davranış kalıbı içinde olduğunu gösterdiğini söyleyen Bilgin, “Defalarca söyledik, literatürde yabancı bankalarla ilgili tecrübe şunu gösterdi: İyi günlerde hep iyi firmaları kapar, kötü günlerde ise hızlı büzüşür. Çok hızlı büzüşür. Tamamen merkezden gelen talimatlarla, bu ülkenin koşullarını bilmemek ve risk algılarındaki farklılıkları olması nedeniyle böyle davranılıyor. Rakamlara yansıyan budur. Bu nedenle daha önce yabancıların Türkiye'de umduğunu bulamayacağını söylemiştim. Bazı bankalar Türkiye'yi üçüncü dünya ülkesi olarak görüyor. Bu nedenle Türkiye'ye yeni başlayan, tecrübeli olmayan elemanlarını göndermeye kalktılar. Bunun da ceremesini bu dönemde çektiler. Bu ülkedeki rekabeti, bankacılığı, IP kalitesini küçümserseniz böyle olur. Türkiye kolay kolay bankacılık yapılacak bir ülke değil. Bu ülkede bankacılık gerçekten zor. Bu nedenle bazı yabancılar beklediğini bulamadı. Yerine Türklerin girdiği malumunuz' dedi. -YURTDIŞINA ŞUBE AÇMAK İÇİN İZİN VERİLMEYENLER DE OLDU- Yurtdışı şube izniyle ilgili olarak açıklama yapan Bilgin, “İzinler kurulumuz tarafından veriliyor. Bankanın tüm yapısına bakılıyor. Herhangi bir sorunu olup olmadığı analiz edilmekte. Daha sonra uygun koşullar sağlandığı tespit edilmişsi izin veriliyor. Bu çerçevede için başvurup, izin verilmeyenler de oldu” dedi. -'BALKAN ÜLKELERİNİN BANKACILIK AÇISINDAN AYRI BİR ÖNEMİ VAR'- Balkanlarda büyümeye yönelik sözlerinin hatırlatılması Bilgin, Balkan ülkelerinin ayrı bir önemi olduğunu söyleyerek, “Balkanlarda bir hacim var. AB'ye üyelik süreci var. Özellikle özel bankalar, orada etkin olacaklar. Bu ülkelerde neden bizim bankalarımız olmasın. Komşularımız zayıflamışken, komşumuzun Balkanlardaki varlığı gerçekten hem bankacılık mantığı kadar, devletin desteklemesiyle de o ülkelere geçti. Dolayısıyla biz de bankalarımızın bu girişimlerini sözle destekliyoruz. Bu girişimlerini iyi niyetle karşılıyoruz. Kamu bankalarının bu ülkelerde istediğimiz anlamda aktivite yaratabileceğini sanmıyorum. Özel mantıkla daha fazla kar, daha fazla büyüme ve daha fazla ticari faaliyet anlamında çalışılmasının daha yararlı olacağını düşünüyorum” diye konuştu. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Tevfik Bilgin, 2009 yılında kriz nedeniyle tavır değişikliği yapan bankaları not ettiklerini söyledi. Bilgin, 'Oyunu bozan davranışları not ederiz. Gerekli yerlerde de uyarırız. Bu bankaların bazı talepleri olduğunda ona göre cevap veririz” dedi. ABD Başkanı Obama'nın Wall Street kadar Mean Street'i de ciddiye aldığına yönelik açıklamalarına atıfta bulunan Bilgin, BDDK olarak Büyükdere Caddesi kadar, Eminönü Caddesi'ndekileri de ciddiye aldıklarını söyledi. BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, bankacılık sektörünün 2009 yılı sonuçlarını ve 2010 yılı beklentilerini açıkladığı toplantıda, basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. 2009 yılı bankacılık sektöründeki gelişmelerin özellikle son çeyrekte çok olumlu olduğunu söyleyen Bilgin, sunumunu nazar boncuğu resmi ile tamamladı. Bu durumu bozmaya kimsenin hakkı olmadığını, buna izin vermeyeceklerini söyleyen Bilgin, “Nazar değmesin esprili bir yaklaşım. Bu durumu bozmaya yönelik girişimler olursa onların önünde dururuz. Önemli olan sistemin mali gücünü ve itibarını devam ettirmek. Gerekirse bankacılara çok sert oluruz. Gerekirse bankacılara yol gösteririz” dedi. Tevfik Bilgin, krizde tavır değişikliği yapan bankalar olduğuna dikkat çekerek, bunların not edildiğini bildirdi. Dünya yerle bir olurken, bu bankaların kredileri geri çağırdığını, bazı bankaların da onlara uyduğuna işaret eden Bilgin, söz konusu bankaların yaklaşımının Türkiye'ye inançları açısından sorun yaşandığının işareti olduğunu kaydetti. -OYUNU BOZAN DAVRANIŞLARI NOT EDERİZ- 2009 yılı verilerinin katılım bankaları ve kamu bankalarının reel sektörün yanında yer aldığını ortaya koyduğunu hatırlatılıp, yabancı ve özel bankaların yönelik tedbir almayı düşünüp düşünülmediğinin sorulması üzerine Bilgin, şu açıklamalarda bulundu: “Katılım bankalarının çalışma şekli biraz farklı. Oradaki mevduat biraz farklı yapıda. Üstelik katılım bankalarında mevduatın vadesi farklıdır. Türk bankacılık sisteminde mevduatın vadesi bir aydır. Katılım bankalarında ise çok daha uzundur. Havuz hesabı, kar zarar hesabıyla çalışıyor. Katılım bankalarının genel hacmi sistemde yüzde 4 düzeyinde. Asıl hacim kamu bankalarında. Kamu bankaları 2009 yılında özellikle hacim yaptı. Kaynağı da mevduatla sağladılar. Üç kamu bankasının bu konudaki faaliyetlerini biliyorsunuz. Özel ve yabancı bankalarının tavrı kendi iç işleri ve kararları. Buna biz baskı yapamayız. Ama oyunu bozan davranışları not ederiz. Gerekli yerlerde de uyarırız. Bazı talepleri olduğunda ona göre cevap veririz.” -'BÜYÜKDERE CADDESİ KADAR, EMİNÖNÜ CADDESİNDEKİLERİ DE KORUMAK GÖREVİMİZ”- ABD Başkanı Obama'nın Wall Street kadar Mean Street'i, yani halkın sesini de ciddiye aldığına yönelik açıklamalarına atıfta bulunan Bilgin, BDDK olarak Büyükdere Caddesi kadar, Eminönü Caddesi'ndekileri de ciddiye aldıklarını söyledi. Yaptıkları her düzenlemede, aldıkları her kararda kamu yararının, mevduat ve mudilerin yarının temel ilke olduğunu vurgulayan Bilgin, “Bankaların mali yapısını korumak elbette ki görevimizdir. Temel görev, milyonlarca kişinin emanet ettiği paraları korumaktır. Bu konuya özel hassasiyet gösteriyoruz. Eminönü Caddesi'ndekiler için alınacak önlem ve kararlar, Büyükdere caddesi için de fayda sağlayacaktır” diye konuştu. -“DÜNYADAKİ BANKALARA HAVANIZI ATIN”- Tevfik Bilgin, Türk bankacılık sektörünün G-20 ülkeleri içinde sermaye yeterlilik rasyosu, aktif karlılık ve özkaynak karlılığında birinci olduğunu söyleyen Bilgin, Türk bankacılık sektörünün dünyadaki bankalara hava atabileceği mesajını verdi. Krizden çıkışta bankacılık sektörünün ivme kazandıracağına dikkat çeken Bilgin, buna canı gönülden inandığını vurguladı. 1920'lerde “Türkler bankacılık yapamaz, siz paranızı verin, biz size faiz verelim” diyenlerin şimdi Türk bankacılık sektörünün geldiği noktaya bakması gerektiğini vurgulayan Bilgin, “O Türkler, bankacılık sektörünü inşa ettiler: O Türkler, uluslararası toplantılarda konuşulanları tebessümle izliyorlar. Bundan sonra da vites büyütecekler. Bankacılarımız kendilerine güvenecekler, daha büyük düşünecekler” dedi. Bilgin bir soru üzerine hava atmadan kastını şu sözlerle ifade etti: “Yıllarca belli alanlarda eleştirilmiş sektörümüz var. 6 yıldır bu işin içindeyim. Geldiğimiz nokta itibariyle hava atabiliriz. Bu geleceği önemsemeyeceğiz anlamına gelmiyor. O anlamda bankacılar keyif çatmıyor. Kredi pazarlıyor. Elindeki nakdi kullandırmak zorunda. Eğer bankalar boğazı gören odalarında keyif çatarlarsa, emin olun bu yıl sonunda keyif çatan bankaların bilançolarında onların karlarındaki düşüşü görürüz.” Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, bankacılık sektörünün 2010 yılında ihtiyadi bir rakamla yüzde 15 büyüyeceğini öngörüsünde bulunarak, “İster özel olsun, ister kamu. Bir banka 5'inci viteste yoluna devam ediyorsa, aynaya bakmıyor, lastiklerini kontrol etmemişse, ilerideki virajı dikkate almıyorsa biz ona dur deriz” dedi. BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, bankacılık sektörünün 2009 yılı sonuçlarını ve 2010 yılı beklentilerini açıkladığı toplantıda, basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. Bankacılık sektöründe 2010 yılında yüzde 15'ler düzeyinde büyüme olacağını söyleyen Bilgin, bunun kişisel öngörüsü olduğunu vurguladı. Büyümenin bunun üzerinde de olma ihtimali bulunduğunu belirten Bilgin şu bilgileri verdi: “Bu ihtiyati bir oran. Bazı bankalar daha hızlı büyüyebilir. Bu kamu bankası olur, özel olur. Hiç fark etmez. Bir banka 5'inci viteste yoluna devam ediyorsa, aynaya bakmıyorsa, lastikleri kontrol etmemişse, ilerideki virajı dikkate almıyorsa, biz ona dur diyoruz. Bunu da denetim, gözetim ve uygulamadaki arkadaşlarımla yaparız. Dolayısıyla bu anlamda hiçbir banka arasında fark yok. Tamamen bankalar büyüyecekse, bankalar sermayeyi kontrollü kullanacak. Kredi maliyetleriyle ilgili olarak, karşılıklar yönetmeliğinin süresini bir yıl uzatıyoruz. Bu konuda görüşe açtık. İkinci olarak genel karşılık oranı diye bir karşılığımız var. Canlı kredilerini yüzde 1 oranında bankalar genel karşılık oranı tutarlar. Biz bu oranı Mart 2011'e kadar, sermaye yeterliliği yüzde 16'nın üzerinde olan bankalar için, (operasyonel hariç), yüzde sıfır kadar tutabilmelerini sağlayacağı düzenleme yaptık. Görüşe açtık. Bize göre maliyet avantajı sağlayacak bir düzenlemedir. BDDK'nın elindeki enstrümanlar bitmiştir. Krizin başından ve daha önceden beri bankaların maliyetlerini azaltıcı bir çok enstrüman kullandık. Bunlar son kalan araçlar ve enstrümanlar. Sektörün bu anlamda bu mesajı algılayacağını ve maliyetlerini de düşürecektir. Faizler düştüğü için, maliyet avantajı çok fazla olmayabilir. Ancak bu ortamda bile bu ayarlama yüzde yaklaşık yüzde 0.30 – 0.40 kredi faizlerinde düşüşe neden olabilir.” -“2010 YILI 2009'DAN FARKLI OLACAK”- Bilgin, 2009 yılının son çeyreğindeki sektör açısından olumlu gelişmelerin 2010 yılında da sürmesini temenni ettiğini söyledi. 2010 yılında karlılık oranlarının 2009'dan farklı olacağı uyarısını yineleyen Bilgin, bu karın 2010 ve 2011 yılları için yedek akçe olarak saklanması gerektiğine dikkat çekti. 2010 yılının birçok açıdan 2009'dan daha riskli olacağını bildiren Bilgin bankacılık sektörünün tamamı kayıt altında ve en çok denetlenen bir sektör olduğunu anımsattı. 2010 yılı sonunda bankalarda ücretlendirme komisyonunun raporlamayı görüşe açılacağı, prim ve borçların en şeffaf 2010 sonunda ortaya çıkacağını belirtti. -“KARTI ALACAKLAR, SÖZLEŞMESİNE ‘KART ÜCRETİ ALINMAYACAĞI' MADDESİNİ EKLETSİN”- Tevfik Bilgin, kredi kartına uygulanan ücretlerle ilgili de uyarıda bulunarak, bankalardan yeni kredi kartı alacak müşterilerin kredi kartı sözleşmesini doldururken kredi kartı kullanım bedeli ödenmeyeceğiyle ilgili özel bir madde ekletebileceğini söyledi. Bilgin, tüketicilere kart kullanım bedeli alan, almaya çalışan bankalarla çalışmayın çağrısında bulunarak, “Kredi kartı ücretleriyle ilgili olarak BDDK bazı önlemler almaya çalışıyor. Ancak bu konu ikili ilişkilere girdiği için çok müdahale edemiyoruz. Bunun için tüketicinin dikkatli olması gerekir” dedi.Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, mevduata getirilecek sınırlamalarda en mantıklı yaklaşımlardan birinin kaldıraç oranı olduğunu söyledi. Bir bankanın büyümesinin, öz kaynaklarının belli bir oranıyla sınırlanabileceğini ifade eden Bilgin, Finansal İstikrar Kurumu'nun bankaların mevduatına sınırlama konusunda karar alması halinde Türkiye'nin de bunu uygulayacağını kaydetti. BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, bankacılık sektörünün 2009 yılı sonuçlarını ve 2010 yılı beklentilerini açıkladığı toplantıda, basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. Bilgin bir soru üzerine, Türkiye'de bankacılık sektöründe “tombul kedi” olmadığını vurgulayarak, şu açıklamalarda bulundu: “Burada tombul kediden kasıt, batı Avrupa'da ya da ABD'de çok şişmanlamış, hatta öyle bir büyüklüğü gelişmiş, milli gelirini aşmış bankalar var. Bizde böyle bir sorun yok. Bizim bankalarımızın toplam büyüklüğü, milli gelirin yüzde 85'ini oluşturuyor. Ama buradaki mantık, öyle bankalar olabilir ki, buradaki bir sorun ve olumsuz dalgalanma tüm sisteme zarar verebilir mi? Bu 49 parçalı bir sistemde de, 500 parçalı sistemde de etkili olabilir. Öyle bankalar var ki, o bankaların grip olması, sistemdeki diğer bankaların zatüre olmasına neden olabilir. Bu gibi tartışmalar yararlı tartışmalardır. Zamanında sektörde yabancılaşmayla tartışmalar yaptık. Ben de kendi görüşlerimi ilettim. Zamanında maaş ve ücretlerin belli bir şekilde yayınlanması görüşümü ilettim, çok eleştirildim. Hedge fonlarını engelledik, kar dağıtımını engelleyelim dedik. Zamanında sermaye rasyosunu yüzde 12 yaptığımızda çok eleştirildik. Şimdi keşke yüzde 14 yapsaydınız deniliyor. Mevduat toplamaya ilişkin olarak yapılan çalışmalara biz gerekli her türlü teknik bilgi ve çalışma anlamında yardımcı oluruz. Şu anda Dünyada bankaların batamayacak ve batırılamayacak kadar büyümesiyle ilgili kesinleşmiş bir karar yok. Muhtelif tartışmalar var. Ya bankaları parçalayalım diyorlar. Ya yeni vergi getirelim ya da sermaye yeterliliğini daha da yükseltelim diyorlar. Dolayısıyla bu kavramlar şu anda tartışma ortamında. Bana göre bu alanda en mantıklı yaklaşımlardan biri de kaldıraç oranı. Bu, bir bankanın büyümesini öz kaynaklarının belli bir oranıyla sınırlamak demek. Ki bu bizim sistemde kesin. Batı ülkelerinde bankalar öz kaynağının 40 katı kadar aktif yaratmışlar. Söylediğim gibi bu bir aktif karardır. Biz elimizden geleni aktarırız. Bakan Babacan'ın söylediği gibi hiçbir bankaya zarar vermemeli, saygınlığını, bankaların sağlıklarını da bozmamalı.” -“FİNANSAL İSTİKRAR KURUMU KARAR ALIRSA UYGULARIZ”- Bilgin, mevduatın yüzde 10'la sınırlanması yönünde Finansal İstikrar Kurumu'nun bir kararına dönüşmesi halinde, uluslararası yükümlülükler gereği Türkiye'nin bu karara uyma zorunluluğu olup olmayacağı ve toksik varlıklara yönelik yeni bir sistem getirilmeden, mevduata yönelik bir adım atılmasını nasıl değerlendirdiğine yönelik bir soruyu şöyle cevaplandırdı: “Finansal İstikrar Kurumu, bizim de üye olduğumuz bir yapı. Buradaki hazırlanan raporlar G20'ye gidiyor ve G20'deki imzalarla taahhüt anlamına geliyor. Aynen Basel II'de olduğu gibi. Bu yapıyla ilgili çok ciddi bir karar alabileceklerini sanmıyorum. Çünkü herkesin çıkarı farklı farklı. Toplantılarda bir ülke başka bir şey söylerken, diğeri başka bir şey söylüyor. Tabii ki bir karar alınırsa, elbette uygulamak zorundayız. Vergi cennetleri ve toksik varlıklarla ilgili bir sıkıntımız yok. Şunu unutmayın, bankacılık hacmi yüksek olmasa bile, bazı bankalar sistemik olarak önemli bankalardır. Bu bankalara daha hassas davranmak, daha hassas denetlemek gerekir.” -“BANKA ŞUBELERİNE HARÇ UMARIM KALICI OLMAZ”- Bilgin, Bakan Babacan'ın bankacılık sektörüne yönelik yaptığı açıklamaların, bankacılık otoritesi tarafından duyulmasının daha doğru olup olmayacağına yönelik bir soruyu da cevapladı. Bakan Babacan'ın açıkladığı banka şubelerine yönelik harç kararının bankacılık sektörüne nazar değdirecek bir karar olmadığını söyleyen Bilgin, bütçenin en hassas dengelerle hesaplandığı veya netleştirilmeye çalışıldığı dönemde, bankaların böyle bir tedbire her halde çok fazla eleştiride bulunmayacağını dile getirdi. Bu harcın kalıcı olmamasını umduklarını dile getiren Bilgin, “İyi günlerde, bundan sonraki günlerde, BSMV'yi kaldıralım derken, bir de harç geldi üstüne. Eminim ki sayın bakanımız, ekonominin iyi günlerinde bu harcın yeniden ele alınması yönünde bir görüşü vardır. Tamamen Maliye'nin bir kararı olduğu için Bakan Babacan açıklamıştır. Mevduata yüzde 10 sınırlamasıyla ilgili karar Bakan'ın bir görüşüdür. Biz gerekli teknik çalışmayı yapıyoruz. Siyasi karar olduğu için Bakan Babacan'ın açıklaması doğrudur” dedi. -“SİSTEME TEKRAR GİREN YERLİ VE YABANCILARIN HER ŞEYİNİ İNCELİYORUZ” - Hüsnü Özyeğin'in 3 yıl aradan sonra tekrar bankacılık sektörüne girmesi üzerine bir değerlendirme yapmasının istenmesi üzerine Bilgin, “İsimler üzerinde konuşmuyoruz. Banka ya da kişi ismi vermiyoruz. Üç yıl önce sistemden çıkan bir Türk bankacının sisteme girmesi sevindirici. Ancak yerli ve yabancı yeni girişlerde tüm her şeyi yeniden inceliyoruz. Kim olursa olsun, bütün mal varlığını denetliyoruz. 3 yıl içinde neler değiştiğine, ne artılar ne eksiler oluştuğuna, mali güç ve itibarda olumsuz bir gelişme olup olmadığını bakıyoruz. Bundan sonraki süreç böyle işleyecek' dedi. -“ZİRAAT BANKASI'NDAN ÖNCE DİĞER KAMU BANKALARININ ÖZELLEŞTİRİLMESİ DÜŞÜNÜLMELİ”- Ziraat Bankası'nın özelleştirmesiyle ilgili görüşünün sorulması üzerine Bilgin, “Bana göre Ziraat Bankası gibi bir bankaya devletin ihtiyacı var. Kimsenin gitmediği yerlerde işlem yapmak, devletin ajanlığını ödemelerinde ve tahsilatlarında aracı olmak için gerekli. Ziraat Bankası'nın ana sözleşmesine bana göre şöyle bir hüküm konulabilir. Belli bir büyüklüğün üzerinde kredi veremez. Kredileri dağınık ve küçük küçük verir. Dolayısıyla bu bankanın güvenliğini de bu şekilde sağlamış oluruz. Ziraat Bankası'na gelene kadar diğer kamu bankalarının özelleştirilmesini düşünmek gerekir. Tabi son karar siyasi bir karardır. Bunlar benim görüşlerim' diye konuştu. -'ÇİN VE KÖRFEZ ÜLKELERİNE PARANIZIN BİR MİKTARINI ÖDENMİŞ SERMAYE OLARAK GETİRİN DİYORUZ'- Bir soru üzerine Bilgin, Çin ve Körfez ülkelerinin Türkiye'de bankacılık yapmak için başvular geldiğini anımsatarak, 'Çin'den bankacılık için başvurular bize geldi. Ama ağırlıklı olarak kendi bankalarını finanse etmek istiyorlar. Biz onlara kendi ülkelerine girişte birçok zorluk olduğunu anımsatıyoruz. Aynı şeyi Körfez ülkeleri için de söylüyoruz. 'Bazen 1 trilyon dolar fona hükmediyorsunuz, asıl Türkiye'de böyle bir sistem var. 75 milyon nüfus var. Paranızın bir miktarını da ödenmiş sermaye anlamında bu ülkeye getirin diyoruz. Bunu anlayanlar başvurularına devam ediyor. Anlamayanlar etmiyor' dedi. ANKA YORUM YAZIN
|
|