Bingöl'de faaliyet gösteren bazı STK'lar BDP Bingöl Milletvekili Dr. İdris Baluken ile polis amiri arasında geçen gerginlik üzerine açıklama yaptılar.
Bingöl Barosu, İnsan Hakları Derneği(İHD) Bingöl Şubesi, İnşaaat Mühendisleri Odası(İMO), Makine Mühendisleri Odası, Bin-Der, Eğitim Sen Bingöl Şubesi, Sağlık Emekçileri Sendikası Bingöl Temsilciliği, Büro Emekçileri Sendikası Bingöl Temsilciliği ve MEYA-DER Bingöl Temsilciliği adına yapılan ortak basın açıklamasını İHD Bingöl Şubesi Sekreteri Av. Hanefi Budancamak okudu.
“Hikmet-i hükümet, güç devleti, güç politikası, âli menfaatli devlet, milli devlet, gardiyan devlet, devletçi yönetim, bürokratik vesayet sistemi, devlet adına yetki kullananların kendilerini devlet olarak görmesi anlayışı vatandaşların hak kullanımını, özgürlüklerini yaşamasını tehdit etmektedir” diyen Budancamak, açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Devlet birey ilişkisini hak ve hakikat temelinden uzaklaştırmakta, devletin birey üzerindeki gücünü artırmaktadır. Devlet adına güç kullanmanın paramiliter güçler olan asker ve polise devredilmesi bu baskıcı, hukuksuzluğu tetikleyici uygulamaların artmasına neden olmaktadır. Sorun paramiliter güç merkezli devlet anlayışının oluşturduğu vesayettir. Üniformaların rengi, desen farklılıkları bu anlayışı meşru kılmaz, haklı gösteremez. Dün askeri vesayet, bugün polis vesayeti: Polis vesayeti olunca özgürlükler mi gelişti? Sorun nedir öyle ise? Sorun şudur: Devlet adına güç kullanan devlet memurlarının kendilerini devlet olarak görmelerindedir. Oysa devlet ayrı bir şeydir, devlet memuru polis, asker, doktor, savcı olmak ayrı bir şeydir. Devletin maaşlı memuru kendisini devlet olarak görüyorsa ciddi bir sorun var demektir. Sorun iki yönlüdür: Ya devlet hastadır, tedaviye ihtiyacı vardır veya kendisini devlet olarak gören maaşlı memur. Devletin yapacağı bu durumda iki şey vardır: Ya kendisini tedavi edecek veya kendisini devlet olarak gören maaşlı memurunu. Her iki durumda da devletin meşruiyeti tartışmalıdır. Devlet-birey ilişkileri ve bu ilişkileri belirleyen değerler manzumesi hukuk eksenli olduğunda devletin vatandaş nazarında itibarı artar. Polisin kendisiyle özdeşleştiği bir devlet anlayışının ve onun getireceği uygulamaların devlete bir yararı olmayacağı gibi, devletin vatandaş nazarındaki itibarını olumsuz etkiler. Saygı duyabileceğimiz, itibarlı, meşruiyeti yüksek bir devlet anlayışını istiyoruz. Hukuka dayalı, özgürlükler hukukunda kararlı, itibarını memuruna çiğnetmeyen, memurunu vatandaşın hizmetkarı olarak gören bir devlet algısını istiyoruz. Milletvekiline şiddet uygulayan polis memuru ‘ben devletim' demekle devleti sadece şiddet uygulayan, bunun için polise maaş veren bir güç, otorite olarak algılatmaktadır. Polis devlet ise devlette polis devletidir. Asker, polis devleti istemiyoruz, hukuk devleti istiyoruz. Bir hukuk devletinde devletin ne olduğu ve kimler tarafından nasıl temsil edildiği hukuk kurallarıyla belirlenir. Kuvvetler ayrılığının benimsendiği Türkiye'de, kolluk kuvvetleri mensuplarının bir parlamentere diklenerek “ben devletim” demesi kabul edilemez. Sayın İdris Baluken'e yapılan müdahaleyi kınıyoruz, ‘ben devletim' diyen polisin derhal açığa alınmasını, bu anlayışın hastalıklı bir anlayış olduğunun kamuoyuna deklare edilmesini bekliyoruz. Hukukun ve millet iradesinin, milletin hizmetkârı olması gereken devlet görevlilerince çiğnendiği bir yerde kamusal düzenden, devlete bağlılıktan, bir arada huzurluca yaşamaktan, mutluluktan söz edilemez. Kamu görevini yürütenlerin başlıca görevi hukuku ve halkın hassasiyetlerini çiğnemek değil bunlara uymaktır. Millet iradesine kasteden söz ve davranışların, demokrasiye ve toplumsal barışa hizmet etmeyeceği bilinmelidir. Herkesin sorumluluk bilinciyle hareket etmesiyle bu zor, çatışmalı ve sıkıntılı dönemi aşabileceğimize inanıyoruz. Kürt Sorunu'nun demokratik yollarla çözümünü, akan kanın durmasını, şiddetin sonlandırılmasını, polis devleti uygulamasının devre dışı bırakılmasını, müzakere sürecinin devam ettirilmesi istiyoruz.”