23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu özel oturumla toplandı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) adına konuşan Grup Başkanvekili İdris Baluken, “1921 ruhunun temsilcisi olan kurucu Meclis, öz yönetime sahip il meclislerine geniş yetkiler vererek tüm yurttaşların farklılıklarıyla beraber bulundukları yerde yönetime katılma imkânını ortaya çıkardı. 1921 Anayasası'nda çoğulculuk, adem-i merkeziyetçilik ve temsilde adalet prensibi esas alındı. Fakat ne yazık ki bu çoğulcu ve eşitlikçi anlayış yerine, 1924 Anayasası'yla tekçi, merkeziyetçi ve otoriter bir yönetim anlayışı geldi. Çoğulculuğa dayalı, insanı merkeze alan demokratik bir cumhuriyet fırsatı da bu şekilde heba edilmiş oldu. Tek bir etnisiteyi, tek bir ırkı, tek bir inancı ve toplum yerine devleti merkezine alan bu anlayış büyük acıların, büyük travmaların ve toplumsal çatışmaların yaşanmasına sebep oldu. Tüm kimliklerin bir arada ve özgür, ortak yaşama hedefi zedelendiği ölçüde toplumun gelecek tahayyülleri de büyük bir yara aldı.” diye konuştu.
95 yıllık meclis pratiğinin, ülkenin sorunlarını hafifleten, yarınlara dair umudu besleyen, temel evrensel hakları garanti altına alan bir tarihsel pratik ortaya çıkarılamadığını kaydeden Baluken, şunları söyledi: “Sık sık askeri cuntalarla kesintiye uğratılan bu tarih kendi iradesini etkin kılacak, varoluş gerekçesine sahip çıkacak bir yaklaşım ve tutum ortaya çıkaramamıştır. Bu ülkede yaşayan farklı kimlik, inanç ve sınıflar şahsında her türlü muhalefet dinamiğini meclis dışında tutmak için oluşturulmuş yüzde 10 barajının halen yürürlükte olması büyük bir utançtır. Bunun yanı sıra toplumun önemli bir kesiminin eşit yurttaşlık temelinde mecliste temsil yetkisine kavuşma talebine karşın barajları “milli irade ve istikrar” adına savunan siyasi partilerin, bugün halen bu tavırlarında ısrarcı olmaları ise daha büyük bir utanç olarak karşımızda durmaktadır.”
“DARBE ANAYASALARININ TİPİK SONUÇLARINI YAŞIYORUZ”
Darbe anayasalarının tipik sonuçlarını eksiksiz yaşayan bir ülke konumunda olduğumuzu vurgulayan Baluken, şöyle devam etti: “Basın özgürlüğüne dair hiçbir somut adımın atılmadığı, sansürlerin ve yasakların devletin bekası adına devam ettirildiği, farklı inanç ve kültürlerin yok sayıldığı, herkesin kurgusal bir devlet dinine biata zorlandığı, kadının eşit yurttaşlık haklarının tanınmadığı, işçinin, emekçinin hakkının gasp edildiği ve bütün bu sorun yumaklarının toplanıp geleceğimizin teminatı çocuklarımızın başında patladığı bir sistem halen bütün kurum ve mevzuatıyla işler halde tutuluyor. Tekçiliğe dayalı imha ve asimilasyon yöntemleri sadece geçmişimizi ve şimdimizi tahrip etmiyor. Geleceğimize de büyük darbeler vurdu, vurmaya devam ediyor. Tarihsel bütün hafızaları geleceğe taşıyacak yegane değerlerimiz olan çocuklarımızın yok sayılan, asimile edilmeye çalışılan tarihsel bellekleri, geleceğin de inşası konusunda büyük umutsuzlukları ortaya çıkarıyor.”
“ÇOĞULCU BİR ANAYASA YAPMA SORUMLULUĞU İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Demokrasi ve insan haklarının önündeki tüm engellerinin kaldırarak, demokratik ve çoğulcu bir anayasa yapma sorumluluğuyla karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Baluken: “Parlamenter sistemin aksayan yönlerinin giderildiği ve güçler ayrılığı ilkesinin güçlendirildiği çoğulculuk anlayışına dayalı, demokratik ve özgürlükçü bir anayasa toplumdaki bütün renkleri birleştirecek, bir çatı altında buluşturacaktır. Bu çatı altında bu ülkenin bütün renklerini bir arada özgür yarınlara taşıyabiliriz. Çocuklarımıza bu günde verebileceğimiz en büyük armağanın bu olduğuna inanıyoruz” dedi.