Yapılacak olan yeni anayasa çalışmalarının ‘kırmızıçizgi' mücadelesine dönüştürülmemesi gerektiğine vurgu yapan Arslan, Türkiye'nin yapacağı yeni anayasa ile dünya barışına katkı sunacağı kaçınılmaz bir durum olduğuna dikkat çekti.
“Olağanüstü koşullar ve darbe ürünü 1982 anayasasının devleti koruyan, temel hakları sınırlandıran, baskıcı ve statükocu anlayışının gerek evrensel, gerekse ülkesel anlamda ihtiyaçları karşılamadığı, topyekün yeni bir anayasa ihtiyacı, toplumumuzun her kademesinde ve tüm siyasi partiler nezdinde ittifakla kabul gören bir noktaya gelmiştir” diyen Arslan, sözlerine şöyle devam etti:“12 Haziran seçimleri ile ortaya çıkan sivil halk iradesine bakıldığında uzlaşma-ileri demokrasi ve sağduyu yetkisini içeren bir temsiliyet sağlandığı apaçık ortadadır. Ortaya çıkan bu tablonun temel sorunlarımız olan demokratikleşme, insan hakları, inanç özgürlükleri ve Kürt sorununun çözümü için önemli bir fırsat olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Toplumsal sözleşme niteliği nazara alındığında yeni anayasanın renk, dil, din ve ırk farkı gözetmeksizin, yaşanılanlardan ders alan, herkesin kendini içinde hissedeceği bir anlayışla hazırlanması gerekmektedir. Mademki yeni bir anayasa yapılacak, o halde mevcut anayasanın şu maddesini, bu maddesini ayakta tutma çabasından vazgeçilmelidir.”
Bazı siyasi parti ve temsilcilerinin yeni anayasa konusunda gündeme taşıdıkları ‘kırmızıçizgilerimiz var' yaklaşımının önyargısız ve koşulsuz olma düşüncesini zedelemekte, çözümsüzlük konusunda endişe tesis etmek olduğunu söyleyen Arslan, “Yeni anayasanın her maddesi, ülkenin her vatandaşına eşit yakınlıkta veya eşit uzaklıkta olmalıdır. Aksi halde kırmızıçizgi saplantısı, yeni anayasa benim anayasam olsun gibi kısır bir çekişme oluşturur ki bu durum uzlaşma kültürünü de bertaraf edecektir.
Anayasa yapma çalışmaları iç siyaset malzemesi yapılacak kadar basit bir hadise değildir. Kendi iç sorunlarını çözen bir Türkiye'nin bölgesinde model, dünyada etkin bir rol üstleneceği unutulmamalıdır. Dünyanın gözü kulağı üzerinde olan bir Türkiye'nin yeni anayasa ile dünya barışına da katkı sunacağı kaçınılmaz bir durumdur. İnsan haklarını anayasal güvence altına almak, devleti korumak yerine bireyi güçlendirmek, özgürlükleri sınırsızlaştırıp, yasakları sınırlamak, barış dilini hakim kılmak, sevgi, hoşgörü ve diyalog duygusunu her zemine taşımak hiç kimse için fedakarlık ve ödün verme anlamına gelmeyecek, bilakis huzur ve barış ortamının tesisine katkı sunacaktır” şeklinde konuştu.