Ameliyatlar başarılı geçti!İstanbul Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Şefi Prof. Dr. Yavuz Önol, doğu-batı kardeşlik ameliyatı için geldiği Bingöl'de gerçekleştirdiği operasyonların yüzde 90 oranında başarılı geçtiğini belirtti. Kişilerin, şikâyetlerin aktarılmasında utangaçlık hissine kapılmamasını isteyen Önol, önemli tavsiyelerde de bulundu.Dün sabah saatlerinde Bingöl Devlet Hastanesi'nde yapacağı bir ameliyat öncesi düzenlediği basın toplantısında Bingöl'de gerçekleştirdiği ameliyatların yüzde 90 oranında başarılı geçtiğini belirten Önol, sonuçların 2 haftaya kadar netleşeceğini söyledi. “Hastalar bilgilendiriliyor” ‘Mesane çöküklüğü, idrar kaçırması, bir takım şekilsel bozukluklarında düzeltme operasyonu yaptık, çok şükür gayet başarılı geçti' diyen Önol: “Bundan sonra erkekte idrar kaçırma ile ilgili bir ameliyat yapacağız. Bazı ameliyatların yüzde 100'e yakın bir başarısı vardır. Biz hastalara önceden her şeyi söylüyoruz. Ameliyatlarda risk varsa o riski anlatıyoruz, ameliyatların başarı oranı düşük olabilecekse bunlardan bahsediyoruz ve hastaları önceden bilgilendiriyoruz. Artık Türkiye Dünya ile bütünleştikçe, bir takım değişimlere uğramak zorundadır. Eskiden ‘ben ne yaparsam doğrudur' düşüncesi vardı. Şimdi ise öyle değil… Hastaların bilgilendirilme hakkı var. Bu bizim içinde büyük avantajdır. Biz hastalara hiçbir zaman ısrar etmiyoruz. Hastayı ve hasta yakınını ameliyat öncesi bilgilendirip, tamamen onların rızası içerisinde yapıyoruz. Yaptığımız ameliyatlardan birinde hastamıza çok yüksek başarı oranından söz ettik ve hasta bunu kabul etti, bizde ameliyatı başarıyla yaptık. Şimdi yapacağımız erkekte idrar kaçırma ameliyatında ise hastaya çok yüksek bir başarı oranından bahsedemeyiz. Bunu hastaya izah ettik, hasta da kabul etti ve o şekilde yapıyoruz. Biz şifaya daima vasıtayız, esas şifayı veren yaradandır. Fakat bunun için de çok iyi doktorların, işini çok iyi bilen hekimlerin yetişmesi gerekiyor. Demek ki hasta, doktor, hastane ekibiyle büyük oranda başarıya ulaşabiliyoruz” dedi. “Kanlı Çarşaf' geleneği çiftlerde ruhsal rahatsızlıklar oluşturuyor” Cinselliğin, insan hayatında önemli yeri olduğunu ve sorunların, çok basit ameliyatlarla, bir takım önerilerle giderilmesinin mümkün olduğunu anlatan Önol: “Özelikle şunu belirtmek istiyorum; Muhafazakar toplumlarda yeni evlenen çiftlerde bir gün, iki gün, üç gün, hatta bir yıl, iki yıl kadar cinsel beraberlik olmayabiliyor. Kadındaki ve erkekteki bazı nedenlerle cinsel beraberlik olmuyor. Bu nedenle ailelerin hiçbir zaman panik yapmaması lazım. Bir de kanlı çarşaf beklentisi olayı var. Bunlarda erkek ve kadın da bir takım farklı duygulara yol açabiliyor. Erkeklerle, bayanlarla ilgili cinsel organlarında yaşanan sıkıntıların, aile içerisinde çok büyük sıkıntılara neden olduğunu biliyorum. Bunlarla ilgili çok başarılı birkaç ameliyat yaptık. Bunların sonuçlarını 15 gün sonra göreceğiz. “Hastaya yaklaşımlarımız değişti” ‘Kur'an-ı Kerim'e bakarsanız bir takım yasakları birden değil, kademe kademe konulmuştur' diyen Önol, şunları söyledi. “Bazı liderler bir takım yasakları birden koymamıştır. Doğruları pat diye söylersek, tamamen olayı tersine çeviririz. Bana zamanında bir takım evli çiftler geliyordu, ‘hocam cinsel münasebetimiz olmuyor ne yapalım?” diye soruyorlardı. Bende ‘böyle şey olur mu? ‘ diye karşı çıkıyordum. Sonra mesleki deneyimim artıkça onlara böyle yaklaşmamaya başladım. ‘Haklısınız, olabilir' ben hem bilim hocası bir profesörüm, hem de din hocasıyım. O büyüyü okuyarak, üfleyerek bozabilirim. Hem ilaçla, hem de okuduğumu ifade ederek yaklaşıyorum. Yani neyi ne zaman nasıl söyleyeceğimi çok iyi biliyorum. O yüzden bizim işimiz çok zor, sizin işiniz çok zor. Bunu halka beli aralıklarla, beli zamanlarda aktarmak lazım. Hatta bu konularla ilgili bazı din adamlarına da başvurmamız, onlarında fikirlerini almamız lazım. Ama aydınlık, kafası ileriye dönük din adamlarına sormamız lazım. Bu coğrafya da yaşayan bizler bir arada değişik farklı dinlerle, etnik kökenlerle bir arada yaşamak zorunda olduğumuza inanmalı, bir birimize anlayışla yaklaşmalıyız. Bir birimize fikirlerimizi zorla kabul ettirmeye çalışmamalıyız. Çünkü bütün Dünyanın buradaki insanlara, buradaki coğrafyaya ihtiyaçları var, biz birbirimize girersek hepimiz kaybederiz. Biz kaybedersek, bütün dünya kaybedecek. Amerika'daki, Kenya'daki zenci, Irak'taki insanların, herkesin bize ihtiyacı var. Ben bunu söylerken bir kitap okuyan kişi olarak değil, bütün Dünyayı gezmiş, Dünya'da birçok kongreye ve seminerlere katılmış, oralardaki bilim adamlarını tanımış, birçok şeyi öğrenmeye gayret etmiş bir ağabeyiniz, bir büyüğünüz olarak bunları söylüyorum. Bu insanı davranışlar, hiçbir millete yok. Ben Bingöl'e gelirken, Kardeşlik, dostluk ilişkilerini pekiştirmek, Doğu-Batı arasındaki kardeşlik köprüsünü kurmak amacıyla geldim. Gelirken de buradaki hastalara yardımcı olmaya çalıştık. Burada ameliyat sayısı hiç önemli değil ama 8–10 tane ameliyata girdik. Çok akış var, gelenler var. İstanbul'da da çok büyük sorumluluklarım var. Bazı ameliyatları buradaki arkadaşlar yapabilir, ama bazı ameliyatları da Dünya'daki sayılı hekimler anca yapabilir. Bazı ameliyatlar çok fazla deneyim istediği için onları mutlaka bizim yapmamız lazım. Dolayısıyla ameliyat sayısından çok, bazı şeyleri görmemiz daha da önemlidir. Buradaki arkadaşların çok istekli ve gayretli olduğunu ben gördüm” 6 saatlik ameliyat 45 dakikada yapıldı Böbrek taşı rahatsızlığı bulunan Bingöl gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Spordan Sorumlu Şube Müdürü Enver Bazencir'in ameliyatıyla ilgili bilgiler veren Önol, Bazencir'den alınan kaya büyüklüğündeki taşı gösterdi ve ameliyat sürecini şöyle anlattı. “Bu bir böbrek taşı bütün böbreği doldurmuş. Bunun için ya perkütan dediğimiz bir yöntemle 5-6 saatlik bir ameliyatla yapılabilirdi. Biz bunu 45 dakika gibi bir sürede ameliyat ettik çok şükür, hastada akşam veya yarın çıkabilir. 3-5 gün evinde istirahat ettikten sonra da en fazla bir haftaya kadar normal fiziksel aktivesine dönebilir. Her türlü ağırlığı kaldırabilir. Küçücük bir kesim ile kendi özel yöntemimiz var taşı özel bir yöntem ile çıkarmışız, parçalamadan aşağı yukarı taşın boyutları kadar bir kesme ile çıkardık. Belki bir, bilemedin iki santim uzun hiçbir şekilde buradan adale kesmiyoruz, adalelerin arasından gidiyoruz. Buda çok önemli.. Normalde büyük kesilmesi lazım, böbreğe ulaşıp daha tehlikeli daha riskli yöntem fakat büyük ustalık isteyen bir yöntem bu. Bu hasta iki yıldır bu taşı biliyor ve bekliyor. Allah bizi bekletmiş. Bu ameliyat pek çok yerde yapılabilir yalnız burada değil. Bu bir sanattır. Ameliyatın özelliği vücuda en çok hiç zarar vermemek ve işgücü kaybını en aza indirmek tekniği ile yapılmış bir ameliyattır. Yarın yine ameliyatlarımız devam edecek birkaç ameliyata gireceğiz. Çünkü bazı hastalarda 2–3 ameliyat yapmışız değişik ameliyatlar. Burada 15–16 ameliyat olmuştur” “Amacımız; doğu-batı kardeşliği” Bingöl'de gördüğü ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getiren Önol, hastane yönetiminin de önemli gayretler sarf ettiğini ifade etti. Doğu-batı kardeşliği için Bingöl'de olduğunu dile getiren Önol, şöyle devam etti. “Buradaki arkadaşların çok istekli ve gayretli olduğunu ben gördüm. Benim buraya gelmeme vesile olan asıl kişiler ilk etapta Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesinin bağlı olduğu Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, Hastanemiz Başhekimi Doç Dr. Turan Aslan'nın teşvikleriyle buraya geldim. Onlar bana, ‘Doğu ve Güneydoğu'daki hastanelerle kardeş hastane olalım. Oradaki arkadaşlar bize gelsin, biz onlara gidelim' diye ricada bulundular. Bu nedenle buraya gelirken onların katkısı çok büyük oldu. Ayrıca bu işin mutfağında malzemenin toplanmasında çok değerli kardeşim Bingöl Valisi İrfan Bey, Devlet Hastanesi Başhekimi Cahit Bey'inde büyük katkıları oldu. Başkası olsaydı, bu kadar kahrımızı çekmezdi. Bu nedenle bu ameliyatlarda bu arkadaşlarımın, kardeşlerimin katkısını unutmamak lazım. Başhekim kardeşim bizi çok iyi ağırladı. Buradaki köylere bizi götürdü. Buradaki insanlarla tanıştık. Bu kardeşim işi baştan salma yapabilirdi. Bu kadar başarılı olmayabilirdik. Ayrıca bir asistanımı getirdim. Oda bura kökenli, oda doğduğu topraklara hizmet getirdi. Bizim bu fedakârlığımızın karşılığında buradaki ekibin hizmet aşkıyla yandığını gördük. Büyük bir aile ortamı içerisinde bir şeyler yapmaya gayret ettik. Biz hatta yapmamak zorundayız. Biz kendimizi ön plana çıkarmak gibi bir iddiamız yok. Yapılan şeylerin arkasında art niyet arayan bir sürü insan vardır. Bizim asıl hedefimiz Doğu-Batı yakınlaşması, kardeşliğin kaynaşması. Bunun ötesinde kendi içine kapanan ülkeler çökmeye mahkûmdur. Artık Dünya hiçbir şekilde içine kapanan topluluklara imkân vermiyor. Bizimde her türlü insan gücümüz var. Devletten bir şey almıyorum, onlardan da bir şey beklemiyorum. Bazı şeyleri kendim karşılıyorum. Geçen ay Kosova'da, Endonezya'da, Amerika'da bazı ameliyatlara katıldım, bunların hepsi Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin katkılarıyla olmuştur. Yani biz bütün Dünya'ya açılmaya gayret ediyoruz. Bizim hedefimiz sadece Türkiye değildir. Bütün Dünya'da olmazsak, Türkiye'de olamayız. Bütün Türkiye'de olmazsak, Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde olamayız. Çünkü biz Dünya'ya Türkiye'yi tanıttık. Elimizdeki imkânları bilerek, daima ufkumuz ileriye dönük olacak. Bir yerden verim alınabilmesi için sitem kurulması lazım, o sistemde de acımasızca yakınlarından çok işin ehli olan kişilerin iş başına gelmesi lazım. Batı'yı Batı yapan bu sistemdir. Sistem de en önemli şey, verimli çalışma yapmaktır.” BingolOnline/Bingöl Kent Haber YORUM YAZIN
|
|