1 Mayıs işçilerin hak taleplerini itibarsızlaştırmak, gündemden uzak tutmak ve onların mağduriyetlerinin üstünü örtmek amacıyla bu önemli gün bilinçli bir şekilde şiddetle özdeşleştirilmeye çalışıldığını kaydeden Alakuş, “Oysa bütün dünyada bir şölene dönüşen bu kutlamalar aslında üstü örtülmeye çalışılan birçok siyasal, sosyal ve ekonomik taleplerin açığa vurulduğu günlerden biri olmaktadır. Bugün sömürgecilik yeni dünya düzenine uygun olarak tekrardan şekillendirilmektedir. Çünkü dünyanın birçok geri kalmış bölgeleri işgücünün en ucuz bir şekilde temin edildiği yerlerin başında gelmektedir. Uluslararası alanda iş yapan çok uluslu şirketler fabrikalarının birçoğunu çalışanların sosyal güvence ve birçok özlük haklarının olmadığı yerlerde kurmaları tesadüf değildir. Yine başta bu bölgeler olmak üzere birçok gelişmiş ülkede kadınlar emek sömürüsüne en çok maruz kalanların başında gelmektedirler. Birçok iş yerinde onların eşit işe eşit ücret alamadıkları için hakları alenen gasp edilmektedir. Günde birkaç dolara ağır işlerde çalıştırılanların günbegün basına yansıyan dramları bunu kanıtlamaktadır. Son zamanlarda özellikle orta doğu coğrafyasında yaşanan küresel savaşlar nedeniyle yerinden yurtlarından edilen göçmenlerinde bu karteller için ucuz ve sorunsuz iş gücü olduğu unutulmamalıdır” ifadelerini kullandı.
1 Mayıs denilince akla ırklarından dolayı sömürgeleştirilen göçmenler, cinsiyetlerinden dolayı ucuz işgücü olarak kullanılan kadınlar ve her türlü suiistimallere açık çocuklar geldiğini ifade eden Alakuş, şunları söyledi: “Yine 1 Mayıs yalnızca kol gücüyle çalışanların değil daha fazla kazanma hırsıyla hareket eden sermayenin, baskısı altında zihinsel yeteneklerini satmak zorunda kalan çalışanların da hatırlandığı bir günün adıdır. Dolayısıyla bugün zihinsel, duygusal veyahut fiziksel emeklerini satmak zorunda kalan bütün çalışanların hak taleplerini yerel ve küresel düzeyde bütün dünyaya duyurdukları bir gündür. Bu yönüyle tarihin önemli bir hak arama mücadelesinin sembolü olan 1 Mayıs bütün insanların onuruna yakışır bir dünyada yaşamasının imkânlarını içinde taşıması sebebiyle de evrensel bir gündür. Demokratik ve teknolojik imkânların hızla geliştiği günümüz dünyasında, ülkemizde maalesef işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda tam ters bir durum seyredilmektedir. Her geçen gün işçi ölümlerinin sayısı artmakta ve tarihe kara bir leke olarak geçen iş kazaları davalarında da bir arpa boyu yol alınmadığını ve bir yargı tiyatrosunun sahnelendiğini görmekteyiz. Bunun için SOMA davasını, Ermenek davasını ve benzer iş kazaları davalarına bakmak yeterli olacaktır.”