Akif beki: kalleş vurdu, biz öldük yine29 Ekim 2011 Cumartesi günü 2 sivil vatandaşın hayatını kaybettiği canlı bomba olayını kaleme alan Akif Beki, Geçen gün, tek caddeli mütevazı çarşımızda bir canlı bomba patladı. Kalleş vurdu, biz öldük yine dedi.Bingöllü Yazar Akif Beki, dünkü köşe yazısında Bingöl'de meydana gelen canlı bomba olayını yazdı. Beki'nin kaleme aldığı o yazı da şunlar kaydedildi: Bingöl'dür bizim memleket Geçen gün, tek caddeli mütevazı çarşımızda bir canlı bomba patladı. Kalleş vurdu, biz öldük yine. Nazire olarak alınmasın, İzmirlilerden aşağı kalmaz memleket sevdamız, o derece Bingöllüyüz. İzmir'le de İzmirlilerle de rahat geçiniriz, alıp veremediğimiz olmaz. Ama İzmircilerle barışmaz yıldızımız. Şehre, mahalleye, sokağa kadar inen mikro ölçekte memleketçilik de milliyetçilik de uymaz bize. Vatanseverliği şehirseverliğe, insanperverliği hemşericiliğe değişen; çağdaşlık ülküsünü kuru bir böbürlenmeye tahvil eden şehirlilerden değiliz. Sonradan olma şehirliye ‘asrileşmiş' deriz biz, sonradan görmeye de aslını kaybetmiş manasına ‘bozulmuş'. Hoş karşılamaz, ayıplarız bunları. Tebdil-i eşkâl ile aslı değişmiyor insanın, aslını inkâr edeni sevmeyiz. Abartılı İzmir güzellemelerine karnımız tok. Divan şiirinde, methiyeden sonra fahriye gelir. Kapaklandığı devletliyi mübalağa ederek öven şairin, rüşvet-i kelamdan kendine de pay çıkarıp şişindiği fasıl. Şiirin hasından anlarız. Ama dünyalık için şişirmeyi de şişinmeyi de, okşamayı da okşanmayı da beceremeyiz. Sevdiğimizi göklere çıkarmayı da biliriz, yere indirmeyi de. Hasbi olmaya hasbiyiz, fakat biraz hoyrattır elimiz. Simit gevrektir; kumru, bir kuş. Boyoz nedir, aldırmayız. Tahinli katmerin kokusudur burnumuzda tüten. Canı çekerse tavlayan, yoksa da sittin sene tavlanamayan şu serbest kızlar meselesine gelince. Hovardalığın cilvelerine itirazımız olmaz. Yalnız, gönül kaymayagörsün; imkânsıza meydan okumak, sevdiğine verilmeyen âşığı kavuşturmak delikanlılığın şanındandır. Efe gibi erkek ismine pek rastlanmaz bizde. Haso'larla Memo'lar daha yaygındır. Micazı da memleket iklimi gibi serttir insanımızın. Gamsız kedersiz keyif çatılmaz, gevşekliğe gelmez bizim oraların doğası. Adamı çilekeş adam, kadını cefakâr kadındır. Çaktırmayız, sevindirmeyiz namerdi. Her şeyden geçer, civanmertlikten geçmeyiz. İzzet-i nefsimize dokunana serazat dikilir başımız. Zeybek oynamayız, davulla zurnaya tempo tutar ayak ritmimiz. Zazalığımızla övünmeyiz belki amma ağırımıza gider, kimseye laf da söyletmeyiz. İçliköftemiz meşhurdur; tandır ekmeğimiz, etli kaymağımız, sıcak halka tatlımız, tel tel burma kadayıfımız, Yado Çeşmemiz, cevizlerimiz, kavak ağaçlarımız, bal kovanlarımız, kır çiçeklerimiz... Kurak deremizi dünyanın hiçbir denizine, çorak yamaçlarımızı bin Kordon'a değişmeyiz. At arabasıyla yük taşırız, fayton yerine çufçufla gezeriz. Kısrak bineriz rüzgâra karşı; vesayit, çetin yokuşlardan çıkar köylerimize. Daha yükseklere kuruludur yaylalarımız, katır sırtında gideriz. Tenekeli mahalleler çoktur bizde. Üç katlar, afatlar... Adını yıkıcı zelzelelerden alan en eski semtlerimiz. Afet, parçasıdır hayatımızın. Kaç kere yedik sillesini feleğin, saymayız. Hüzün coğrafyasında yaşarız. Sürüyü kavalla güder çobanlarımız. Ağıt, yanık gırtlakta akort edilen bir çığlıktır. ‘İzmir'de Saat Üç' olabilir. Zamanın tik taklarını hesaplamaz ‘Bingöl Çobanları'. Ezeli bir yalnızlık içinde geçer metruk dağlarda vakit. O tenha derelerin, o vahşi kayaların ebenced bekçileridir ‘Bingöl Çobanları'. Kemalettin Kamu'ya dert bile yanmıştır eski zamanlardan bir çoban: “Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski, yeni/ Kuzular bize söyler yılların geçtiğini/ Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek/ Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek/Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı/Her adım uyandırır ayrı bir hatırayı...” Hülyalarına ne şehir ne çarşı karıştırmazlar. Bilirler, bir garip çoban olduklarını. O çoban hicranları, hâlâ dolanır geceleyin yaylalarımızı. Acıya dayanaklıdır bağrımız; acıya ve yalnızlığa. “Bre me, bena hol” der, yaraya bereye okuyup üfleriz, geçsin diye. “Birindar” deriz, yarası çok olana. “İyi olacak kardeşim, iyi olacak” deriz, “Bre me, bena hol”. Geçen gün, tek caddeli mütevazı çarşımızda bir canlı bomba patladı. Kalleş vurdu, biz öldük yine. Bre me, bena hol! YORUM YAZIN
|
|