82 anayasası yamalı bohça haline gelmiştirMemur-Sen İl Başkanlığı ve bağlı sendikalar tarafından ‘Sivil Anayasa ve İnsan Hakları' konulu bir konferans düzenlendi.![]() Sivil Anayasa Taslağı'nı hazırlayan komisyonun üyesi olan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem'in konuşmacı olarak katıldığı konferansta açılış konuşmasını Memur-Sen Bingöl İl Başkanı Abdurahman Ensari yaptı. Sendikanın çalışmalarıyla ilgili bilgiler aktaran Ensari, konferansın, ‘İnsan Hakları Haftası' münasebetiyle düzenlendiğini ifade etti. Çok sayıda davetlinin katıldığı konferansta açılış konuşmasının ardından katılımcılara hitaben konuşan Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, hazırlanmakta olan sivil anayasa ve vatandaşlık haklarını anlattı. Anayasanın tanımı ile konuşmasına başlayan Erdem, yeni ve sivil bir anayasa arayışında, üzerinde titizlikle durulması gereken konu başlıklarından birinin de siyasi haklar olduğunu söyledi. Anayasaların bireyleri korumak için yapıldığını vurgulayan Erdem: “Bu anayasalarda 2 temel unsur vardır. Birincisi, devlet işleyişini yapmak, ikincisi de bireyin hak ve hürriyetini korumaktır. 1980 anayasası insan haklarını kısıtladığı görülmektedir. Bu yıl ilk defa sivil anayasa çıkarma inisiyatifi ortaya çıkmıştır. 1982 anayasası 13 kez değiştirilmiş ve artık yamalı bohça haline gelmiştir. Bu yamalı bohça artık yama tutamaz olmuştur. 1980 öncesi yaşananlara bir tepki olarak ortaya çıkan, demokratik siyasete duyulan kuşkudan beslenen ve “militan demokrasi” anlayışını kendisine şiar edinen bu anayasayla, siyasi katılım kanalları daraltıldı, siyasi çoğulculuk törpülendi ve siyasi alan resmi ideolojiye aykırı düşünce ve akımlara kapatıldı. Ancak, özellikle 1995 ve 2001 değişiklikleriyle birlikte siyasi hakların alanı kısmen de olsa genişletildi ve anayasa, siyasi haklar bakımından nisbi olarak daha özgürlükçü bir niteliğe büründürüldü. Anayasada gerçekleştirilen bütün olumlu değişikliklere karşın, yürürlükteki anayasanın “Siyasi Haklar ve Ödevler” başlıklı bölümünde hâlâ çoğulculuk ve özgürlükçülük açısından problemli maddelerin var olduğunu belirtmek gerekir” dedi. Vatandaşlığı yeniden düşünmek Türkiye'de kültürel alanda yaşanan sorunların (özellikle Kürt sorunu ve Alevi sorunu) çözümü için, anayasal vatandaşlık kavramının referans olarak alınabileceğini ifade eden Erdem: cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar kabul edilen bütün anayasalarda, anayasal vatandaşlık tanımına yer verildiği iddia edilse de, bu iddianın gerçeklikle uyuşmadığını kaydetti. Erdem: “1924 Anayasası'nda ‘Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur” (m.88) ifadesine yer verilmiş; 1961 (m.54) ve 1982 (m.66) Anayasalarında ise, ‘Türk Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür' denilmiştir. “Türklük'ün vatandaşlık bağını ifade ettiğine ilişkin 1924 Anayasası'nın formülasyonu daha açık olmakla birlikte, özünde her ikisinin de aynı anlama geldiği ileri sürülmüştür. Bu bağlamda, yeni anayasada şöyle bir tanıma yer vermek doğru bir tercih olacaktır: ‘Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır'” şeklinde konuştu. BingolOnline/Bingöl Kent Haber YORUM YAZIN ![]()
|
|