15 bin insan nasıl katledildi!Ekim ve Kasım 1927'de Palu, Genç, Lice, Hani, Kulp ve Dicleyi kapsayan kesimde 280 köyde, yaklaşık 15 bin insan samanlıklara doldurularak yakıldı. Yöre insanının hafızasında yerini koruyan Serê Veşayiş olayını, konuyu yakından araştıran Gazetemiz yazarlarından Sosyolog Yusuf Ziya Döger ile konuştuk. İşte Serê Veşayiş katliamına ilişkin ayrıntılar![]() Şeyh Sait ayaklanmasının ardından baş gösteren olaylar zincirinde, 1926'da Gelê Riz mevkiinde (Tavz, Lice, Kulp üçgeni-Lis Dağı) 5. Seyyar Piyade Alayı'nın Şeyh Sait kıyamına katılan ama devlet tarafından ele geçirilemeyenler tarafından pusuya düşürülmesinin akabinde devlet, bölgede araştırma yapmak üzere Albay Mustafa Muğlalı'yı görevlendirir. Albay Muğlalı, araştırmasında, 20 aşir ve 280 köyün kıyamdan geriye kalanlara destek verdiğini belirler. Bunlara yönelik bir harekât başlatılır ve 1927 yılı Ekim ayında yapılan nüfus sayımına denk getirilir. 08 Ekim-17 Kasım 1927 tarihleri arasında yürütülen harekât üç aşamada gerçekleştirilir ve yaklaşık 15 Bin insan katledilir. Kamuoyunda pek bilinmeyen ancak yöre insanının hafızasında yerini koruyan bu olaylar zincirini, konuyu yakından araştıran ve yakınları da bu olaylarda katledilen Gazetemiz yazarlarından Sosyolog Yusuf Ziya Döger ile konuştuk. Olayın cereyan ettiği bölgede nelerin yaşandığını anlatan Döger, ilginç verileri de aktardı. İşte Yusuf Ziya Döger hocamızın anlatımıyla Serê Veşayiş olayının özeti… Hocam Bingöl'ün özellikle Genç ve Genç'e yakın Solhan'a bağlı köylerde “Sere Veşayîş” olarak yaşlılardan duyduğumuz olayın perde arkasını ya da başlangıç noktasını anlatabilirmişsiniz? 1925 yılının 13 Şubat'ında başlayıp 29 Haziran'da Şeyh Said ve 46 dava arkadaşının idam edilmesiyle akamete uğratılan kıyam bakiyelerinin tümüne devlet ulaşmamıştı. Bunların faaliyetlerini sürdürdüğü en faal yer Lice ve Genç arasındaki Xoncuk bölgesidir. Burada Omeri Faro, Eminê Mıko, Kolos Ağa, Şeyh Abdurrahim ve Şeyh Tahir'e bağlı milisler faaliyetlerine devam ederler. Bu faaliyetlerin en önemlilerinden biri 5. Seyyar Jandarma Alayının 1926'da Lis Dağı'nda pusuya düşürülüp tamamen dağıtılmasıdır. Kıyama katılan grupların bu ve benzeri eylemleri ise devlet tarafından bölgedeki katliamların başlamasına gerekçe olarak kullanılmıştır. Devletin buradaki hedefi neydi? Hedef, bölgenin yerel halkını da kapsayacak şekilde insandan arındırma projesiyle devreye sokulmasıydı. Bunun için zaman ve zemin yoklamalarını gerçekleştirmek üzere Mürsel Paşaya görev verilir. 3. Ordu Müfettişliği 7. Kolordu Komutanı Nazmi Solak ve Haziran 1927'de 8. Kolordudan Elazığ ve çevresi komutanı olan Albay Mustafa Muğlalı bölgede araştırma yapmak üzere görevlendirilir. Albay Mustafa Muğlalı'nın bölgede keşif ve incelemeler yapmak amacıyla 40-50 gün yerel giysilerle kamufle olarak inceleme yaptığı halen yaşlılar tarafından ifade edilmektedir. Albay Muğlalı, Piran, Lice, Peçar, Cibir, Daraheni, Gökdere ve Palu'da bir ayı aşan süre dolaşarak bölge hakkında bilgi toplar. Topladığı bilgiye göre kıyama destek vermiş ve bu yörelerde milis faaliyetlerinde bulunan 20 civarında aşirin olduğudur. Bunun üzerine devlet uygun bir zaman dilimi gözeterek alınan karar gereği bölgenin çembere alınarak zamanla bu çemberin daraltılmasıyla harekâta geçilmesini planladı. Faso Dağı, Lis Dağı, Pasur, Zengesor, Murtazan ve Botyan bölgelerine 7. ve 8. Kolordu'dan çok sayıda asker sevk edilir. 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımı bahanesiyle görevli sayım memurlarını koruma adına da köylere kadar askeri birlikler yerleştirilir. Anlattıklarınıza göre, yapılan hazırlıklar, ‘uygun zaman koşullarının dikkate alınması, yerli halk üzerinde geniş çaplı katliam ve tenkile yol açma düşüncesini' barındırıyor. Peki, 1927'de gerçekleşen ve halk arasında “Sere Veşayiş” olarak bilinen olaylar dizisi nasıl gerçekleştirilmiştir? Nüfus sayımına giden memurları koruma bahanesi ve Lis olayı üzerine yöreye yerleştirilen askerlerce gerçekleştirilen olaylar dizisi üç aşamada gerçekleştirilir. - Harekâtın birinci aşaması, Peçar çevresini içeren ve 7 Ekim 1927'de başlayıp 5 gün süren ve birçok köyün yerle bir edilmesiyle sonuçlanır. - Harekâtın ikinci aşaması, Seyfan, Ziktê, Arşik Dağı ve Arduşen'in (Yenibaşak) batısındaki yerleşim yerlerine karşı 13-22 Ekim arasında gerçekleştirilir. Bizim yörede “Serê Veşayiş” olarak bilinen olayda, 60 köy yakılır ve en az 5 Bin civarında suçsuz insan ya diri diri yakılır, ya da öldürülür. - Harekâtın üçüncü aşaması Lice-Hani çevresindeki askeri birliklerin 17 Kasım 1927'de geri çekilmesine kadar yöredeki köylere karşı gerçekleştirilmiştir. “Üç aşamada gerçekleştirilen bu katliamların tümünde, aşağı yukarı benzer uygulama biçimi kullanılmıştır” - Memurları korumak amacıyla köylerde bulunan askerler tedbir alıyor ve gelen birlikler köylerde insanları bir araya toplayarak katliama uğratacakları mevkie, yani aslı birliğin olduğu yere götürüyorlardı. - Suçsuz olduklarına inanan ve kaçma gereği duymayan erkekler köylerden toplanıyordu. Kaçma ihtimaline karşı birbirine bağlanıyorlar. Alınan karar gereği 14 yaş ve üstü erkek çocuklarda bu kategoride değerlendirilmişti. Bunlar asıl birliğin olduğu yerlerde ya silahla ya da süngü ile öldürülmüştür. - İhtiyar, kadın ve çocuklar ise toplanarak asıl birliğin olduğu köylerde samanlıklara veya evlere doldurulup yakmak suretiyle katletmişlerdir. Sebep ve olayın gerçekleşme sürecini aktardınız ancak “Sere Veşayiş” olarak bilinen bu olay hakkında resmi kaynaklarda ne tür veriler mevcut? Ayrıca yöredeki algı nedir? Biraz daha detay verebilir misiniz? Örneğin, katledilen kişi sayısı vs. Yerelde üç aşamada gerçekleştirilen bu katliamlar dizisinin kıyamla ilgisi, bugün halk tarafından pek bilinmemektedir. Çünkü rejim o dönemde öyle bir vahşete imza atmış ki, bundan sağ kurtulanlar bunu sonraki kuşakların gündemine sokmaktan sürekli imtina etmişlerdir. Amaç benzeri bir durumla karşılaşılmasının önüne geçmekti. Dolayısıyla çoğu yerde olaylar dizisi güvenlik sorunu biçiminde yansıtılmış ve eşkıyaların (kıyam bakiyelerinin) köylere gelerek halka baskı yaptıkları biçiminde yansıtılmış ve devlete yardım etmeyen köylerin yakıldığı şeklinde bir algı yaratılmıştır. Ancak uygun ortam ve şartlardaki özel konuşmalarda olaylara şahit olanların tümünün beyanları, Şeyh Sait harekâtına destek verilmesi temel sebep olarak gösterilmektedir. Resmi kaynaklarda “Bicar Tenkil Harekâtı” olarak yer alır ama açıklayıcı bir bilgi yoktur. Dönemin Meclis tutanaklarını inceleme imkânı buldum. 5 Kasım 1927'de İsmet Paşa Meclis kürsüsünde nüfus sayım sonuçlarını açıklarken olaya değinir. “Şark vilâyetlerimizin bazı mıntıkalarında, büyük irticai hareketlerin kati akametinden sonra, bazı meyusane şekavetler devam etti. Bu şekavetler Cumhuriyetin nimet ve ıslahatında hususi menfaatlerini haleldar görenlerin son gayreti addetmekten ve geniş hudutları, iltica ve avdet için istifade edilebilir zannetmekten mütevellit addedebiliriz… Genç, Lice, Palu, Hınıs gibi dört beş kazaya münhasır olan bir sahadır. Şark Vilâyetlerimizin bütün mamureleri ve bütün sahaları huzur ve asayiş içindedirler…” Ancak Genelkurmay tarafından yayınlanan “1924-1938 Kürt Ayaklanmaları” adlı kitapta Reşat Halli, kıyamdan sonra vuku bulan olaylar dizisini şöyle özetler; “Şeyh Said'in tedibi sırasında kaçmayı başaran eşkıyanın çoğu Çotela, Arşik, Lis, Cibir, Paso ve Miri İsmail gibi rakımları yüksek dağlara, sık ormanlara ve derin vadilerle keskin uçurumların bulunduğu bölgeye saklanmışlardı. Tedip kuvvetleri buralara girememişti. Dolayısıyla eşkıya bu dağları in, mağara ve komlarına sığınmak suretiyle hayatlarını kurtarmıştı.” Söz konusu eserde geçen ve eşkıya denilen gruplar, bu bölgenin yerli halkı olan mukimlerdi. Tabi ki, Şeyh Said kıyamına destek vermişlerdi ve kıyam sonrası kendi ikamet alanlarına çekilerek yaşamlarını sürdürmeyi amaçlamaktaydılar. Fakat devlet kıyamın ileri gelenlerini idam etmiş ve kalanlarını da sürgüne göndererek bölge halkının direncini kırmayı amaçlamaktaydı. Ancak kıyam bakiyelerinin tümüne ulaşılamadığı için bu tür bahanelerle bölgede sürekli arama ve tarama faaliyetleriyle halkı taciz etmekteydi. Bunu karşı direnç görünce (Lis Dağı Olayı) bölgenin insandan arındırılmasını amaçlayan tenkil harekâtına girişti. Yaklaşık 15 bin insan katledildi Öncelikle şunu ifade edeyim, Reşat Hallı'nın kitabında 280 köy veya kömün şaki eşkıyadan temizlendiği belirtilmektedir. Bu rakam aynı zamanda Hoxbun örgütünün 1932 yılında yayınladığı bilgilerle örtüşmektedir. Katliamdan geçirilen insan sayısı ise tam olarak bilinmemektedir. Xoybun'un verdiği rakamlar ve köyler incelendiğinde, katledilen kişi sayısı yaklaşık 15 Bine tekabül etmektedir. Ancak yaptığım araştırmalarda, yöre insanlarının verdiği bilgilere göre bu rakamın daha yüksek olabileceği ihtimali vardır. Çünkü dağda, bayırda yakalanan kim olursa olsun anında infaz edilmiş. Bu şekilde katledilen kişi ve köylere birkaç örnek verebilir misin? - Dareheni'ye bağlı Ulyon (Deva Cerin) köyüne askerler geldiğinde köy boşalmıştı. Ancak çeşitli nedenlerle kaçmayı başaramayan 6 yetişkin erkek ve henüz yürüyemeyen bir çocuk, köyün içerisinde infaz edilirler. Mezarları köy içerisindedir. Gurnuês Köyünde de yolda yakalanan üç kadın köy içerisinde infaz edilirmiştir. Bu kadınlardan birinin hamile olduğu ve karnının deşildiği söyleniyor. Mezarları köy içerisindedir. Consuêr (Çanakçı) köyünde kaçmayı başaramayan birkaç kadının köye yakın bir noktada öldürüldüğü bilinmektedir. Yine Şemson'a yönelen askerleri karşılamaya giderek hem aman dilemek, hem de suçsuzluklarını bildirmek için yola çıkan 6 kişinin “Dere Duşmalon” denilen noktada öldürüldükleri bilinmektedir. Onların da mezarları da öldürüldükleri noktadadır. Buna benzer yüzlerce örneği araştırmalarım sırasında yöredeki insanlardan duydum. Bu olaylarda toplu katliamların yapıldığı yerlere gittiniz mi? Bunlara birkaç örnek verebilir misiniz? Bu köylerden biri benim köyüm olan Guew'dir. Buradan ve çevre mezralardan toplanan 76 kadın ve çocuk Sayer'de diri diri yakılır. 11 erkek ise süngülenerek öldürülür. Şemson'da iki ayrı noktada toplam 44 kadın ve çocuk yakılarak katledilir. Valêr'de (Çaytepe) 33 kadın ve çocuk köyde bir eve doldurularak yakılır. Hegederê'de ‘biri yaşlı erkek olmak üzere 82 kadın ve çocuk' bir eve doldurularak yakılır. Yine buraya yakın bir noktada bulunan bir yerde, yöreden toplanan 80 erkek süngülenerek öldürülür. Birçok yerde (280 köyün tümünde) bunlara benzer olaylar yaşanmıştır. Hocam yakılan köylerin ortak özelliği kıyama destek vermeleri ise kıyama destek verdiği halde yakılmayan köylerin varlığını nasıl açıklayabiliriz? Diyarbakır kuşatması başarısızlıkla sonuçlandığında Şey Said dönüş yoluna koyulup halkla tekrar istişarelere başlamak ve yol haritası belirlemek amacıyla Botyanlıların mukim olduğu Kaxkig köyüne gelir. Ömer-i Faro'nun evinde bir toplantı yapılır. Bu toplantıda durum değerlendirmesi yapılır ve İran'a geçerek Simko Ağaya sığınılıp toparlanma sürecinin başlatılması fikri tartışılır. Ömer-i Faro İran'a geçme fikrine karşı çıkarak bu topraklarda mücadele edilmesi gerektiğini savunur. Hatta karara uymayarak burada ölmeye hazır olduğunu ifade eder. ‘Simko'nun dağları varsa bizde kendi dağlarımıza çekilerek mücadelemizi sürdürürüz' der. Bunun üzerine Şeyh Abdurrahim ve Şeyh Tahir bu fikri benimseyerek burada kalıp mücadeleye devam ederler. Yine bizim yörede Kolos Ağa ve beraberindekiler gitme yerine kendi bölgelerinde faaliyetlerini sürdürürler. Bunlar genellikle devletin yöreye karşı yaptığı tacizlere dur demek için zaman zaman devlete ait güçlere ve yerel milislerle karşı karşıya gelmek zorunda kalırlar. Devlet bu vb. kıyam bakiyelerini etkisizleştirmek için bölgenin insansızlaştırılması için bu olaylara başvurarak yöreyi cezalandırma yoluna gider. Dolayısıyla kıyama katılan bazı yörelerde ise bu türden olaylar gerçekleştirilmediği için oralara müdahale edilmez… Kıyamcıları etkisizleştirmek amacıyla başlatılan operasyonlar sonucunda devlete ait silahlı güçlerle, kıyam bakiyesi güçler arasında zaman zaman çatışmalar gerçekleşir. Vuku bulan bu çatışmalardan biri de 1926 yılının sonbaharında devletin silahlı gücü ve yerel milislerden oluşan 5. Seyyar Piyade alayının tamamıyla dağıtılmasıdır. Kendi köyünüzün de yakıldığını anlattınız. Katledilenler arasında akrabalarınız var mıydı? Guew ve çevreden toplanıp Sayer'de süngülenen 11 erkekten 10'u ve yakılan 76 kadın ve çocuğun yüzde 60'ına yakını ile kan bağına sahibim. Bu olayda babamın dört kardeşi ve analığı yakılmıştır. Dedem Celil Çavuş süngülenen 11 erkeğin içinden ölü numarası yaparak yaralı olarak kurtulmuştur. Ancak yörede katliamdan geçirilen yaklaşık 15 Bin insanın tümüyle kendimi kan bağıyla bağlı hissediyorum. Hepsine Allah'tan rahmet diliyor ve Devletin gerçekleştirdiği “Serê Veşayiş” olayı nedeniyle bizden ve Kürt halkından özür dileyerek, insani ve İslami haklarımızı teslim etmesi gerektiğini de vurgulamadan geçemeyeceğim.
YORUM YAZIN ![]()
|
|