KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
22 Nisan 2025 Salı
°C

11 eylül'den sonra işkence meşrulaştırılmaya çalışıldı

İnsan Hakları Derneği Bingöl Şubesi’nce, işkencenin Türkiye’de ve dünyanın pek çok ülkesinde devletler tarafından insanlık dışı bir cezalandırma, yıldırma/sindirme aracı olarak kullanıldığı vurgulandı.

11 eylül`den sonra işkence meşrulaştırılmaya çalışıldı
27 HAZİRAN 2012 ÇARŞAMBA 06:22
0
1501
0
AA aa

İnsan Hakları Derneği (İHD) Bingöl Şubesi, 26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü nedeniyle basın açıklaması yaptı.

Konuyla ilgili yapılan açıklamada: “Birleşmiş Milletler (BM) uzun yıllar süren hazırlık çalışmaları ve tartışmalar sonucunda 1984 yılında “İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme”yi kabul etmiştir. Sözleşme, yeterli sayıda devlet tarafından imzalanmasından sonra 26 Haziran 1987 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu tarihten on yıl sonra 1997 yılında BM Genel Kurulu, sözleşmenin taşıdığı önem nedeniyle 26 Haziran'ı işkence görenlerle dayanışma günü olarak ilân etmiştir. Sözleşme, işkenceyi mutlak olarak yasaklar. Bu yasak uluslararası hukukta bir “buyruk kural”dır, bu nedenle de hiçbir istisnası olamaz, taraf devletler tarafından hiçbir çekince konulamaz. İnsanlık onurunun korunmasına yönelik bu yasak insanlığın ortak kazanımıdır. Bu nedenle de işkenceyi yasaklamak, tıpkı köleliğin yasaklanması gibi insanlığın aydınlanma ve modernleşme serüveninin en ayırt edici özelliklerinden biri olmuştur. Bununla birlikte işkence, hâlâ Türkiye'de ve dünyanın pek çok ülkesinde devletler tarafından insanlık dışı bir cezalandırma, yıldırma/sindirme aracı olarak kullanılmaktadır. Bu bakımdan işkencenin önlenmesi yönünde sürdürülen çalışmaların yanı sıra işkence görenlere destek olmak, onların fiziksel ve ruhsal olarak tedavi ve rehabilitasyonlarına yardımcı olmak da ayrıca önemli hale gelmiştir. Özellikle, “İşkenceye Karşı Sözleşme”nin yürürlüğe girmesinden sonra işkence görenlere yönelik tedavi ve rehabilitasyon çalışmaları ivme ve yaygınlık kazanmıştır. Bugün dünyanın hemen her yerinde işkence görenlere yardım eli uzatan 200'den fazla tedavi merkezi bulunmaktadır” denildi.

Açıklamada şu görüş ve ifadeler yer aldı: “Uluslararası insan hakları örgütlerinin hazırladığı raporlar, işkencenin sadece askeri diktatörlüklerde ve otoriter rejimlerde değil, demokratik olma iddiasındaki ülkelerde de uygulandığını ortaya koymaktadır. Özellikle, 11 Eylül 2001 sonrası yaşanan süreçte “teröre karşı güvenliği sağlama” gerekçesiyle işkenceyi meşrulaştıran ve işkencecileri koruyan tutum ve politikalar olağan hale getirilmiştir. İşkenceyi meşrulaştırmaya yönelik bu çabaların bir sonucu olarak, ulusal ve uluslararası pek çok araştırmanın/çalışmanın da gösterdiği gibi, işkencenin toplumların zihniyet dünyasında “teröre karşı mücadele” gerekçesi ile kabul edilebilir hale gelmesi kaygı vericidir. Yanı sıra işkencecilerin otoritelerce cezasız bırakılması, işkenceyi mümkün kılacak yasal düzenlemelerin yapılması, işkence yöntemlerini geliştirmek üzere bilim ve teknolojiden, bilhassa da tıbbın ve psikiyatrinin olanaklarından yararlanılması, işkence eğitiminin yanı sıra işkence aletlerinin üretim ve ticaretinin legal bir sektör haline getirilmesi kaygıları daha da arttırmaktadır. Türkiye, İşkenceye Karşı Sözleşme'yi 1988 yılında kabul etmiş, Anayasa'da ve Türk Ceza Kanunu'nda işkenceyi yasaklamıştır. Buna rağmen işkence, hâlâ kamu görevlileri tarafından sistematik bir uygulama olarak varlığını sürdürüyor. Ancak, son yılların ayırt edici özelliği fiziksel işkence yöntemlerine daha çok sokakta, polis araçlarında, toplantı ve gösterilere müdahale sırasında yani “resmi gözaltı” yerleri dışında başvurulmasıdır. Bununla birlikte ihtiyaç duyuldukça “resmi gözaltı” yerlerinde de işkenceye yapılmakta ve daha ziyade ruhsal etkileri olan yöntemler uygulanmaktadır. Kısacası son yıllarda işkence, bilgi alma ihtiyacından çok korku veya gözdağı vermek, cezalandırmak ya da otorite tesis etmek amacıyla uygulanmaktadır. Yetkiliklerin “çağdaş güvenlik mühendisliğinin emsalsiz örneği” olarak tanımladıkları ya da “suçu henüz gerçekleşmeden önleme” anlayışından dolayı “koruyucu hekimliğe” benzettikleri güvenlik güçlerinin toplantı ve gösterilere aşırı ve orantısız güç kullanarak müdahalesi işkence kavramına yeni bir boyut kazandırmıştır. Güvenlik güçlerinin bu tür müdahaleler sırasında son derece kontrolsüz ve yoğun biçimde basınçlı su ve kimyasal gaz kullanması ölümlere kadar varan ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Basınçlı suya maruz kalan kişilerde suyun kuvvetiyle düşme ya da doğrudan mekanik şiddeti sonucu organ yaralanmaları ve kırıklar oluşabilirken, kimyasal gaza maruz kalan kişilerde ise gazın doğrudan toksik etkisiyle veya “gaz kapsüllerinin” vücutlarına isabet etmesi sonucu yaralanma ve ölümler olabilmektedir. Nitekim Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu'nda (PVSK) da 2007 yılında yapılan değişiklikten bu yana geçen 5 yılda toplam 12 kişi yoğun kimyasal gaz kullanımı sonucu yaşamını yitirmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de, 10 Nisan 2012 tarihinde aldığı bir kararla “kontrol altındaki kişi ve gruplara” yönelik olarak yaygın uygulanan “göz yaşartıcı gaz” kullanımını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) işkence ve diğer kötü muamele yasağını düzenleyen üçüncü maddesinin ihlali olarak değerlendirmiş ve Türkiye'yi mahkûm etmiştir. Son dönemlerde cezaevlerinde gerçekleştirilen işkence ve kötü muamele uygulamalarında da belirgin bir artış görülmektedir. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) tespitlerine göre cezaevlerinde işkence ve kötü muamele gören kişi sayısı 724'dür. Fiziksel yapı, insan gücü ve mali açıdan pek çok yetersizliğin olmasına karşın cezaevlerinde aşırı doluluk yaşanmaktadır. Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 2005 yılında 55.870 iken bu sayı şimdiye değin görülmemiş oranda bir artışla 31 Mart 2012 tarihi itibariyle 132.369'a ulaşmıştır. Denetimli serbestlik gibi düzenlemeler sonucunda toplam sayı 31 Mayıs 2012 tarihi itibariyle 125.100'e düşmüştür. Gerek mevcut kapasite yetersizlikleri gerekse aşırı doluluk oranı Pozantı ve Şanlıurfa Cezaevlerinde olduğu gibi işkence yasağı ve yaşam hakkı ihlaline yol açmaktadır.” 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
22.04.2025
19:17
Bingöl`de Çiftçilere Yüzde 70 Hibeli Tohum
Bingöl'de Çiftçilere Yüzde 70 Hibeli Tohum
211 çiftçiye 11 ton yonca tohumu, 600 torba silajlık mısır tohumu dağıtıldı. Tarım ve Orman İl Müdürü Burhan Bahadır, dağıtılan tohumla 5 bin 200 dekarlık alanda 21 ton yem bitkisi hasat edilmesini hedefledikleri söyledi.
22.04.2025
18:58
Dikkat! Bingöl`de su kesintisi!
Dikkat! Bingöl'de su kesintisi!
Bingöl Belediyesi, içme suyu deplase çalışmalarından dolayı su kesintisi yaşanacağını bildirdi. Kesintilerden kentin tamamı etkilenecek.
22.04.2025
18:54
Vali Usta:
Vali Usta: 'ESK Kombinası Piyasayı Dengeliyor'
Ziyaret sonrası değerlendirmelerini paylaşan Vali Usta, memnuniyetini aktarırdı ve 'Piyasayı dengeleyici rol üstlenen perakende satış mağazası, hijyenik ve son derece modern tesislerde kaliteli ve uygun fiyatlı ürünler vatandaşlarımızla buluşturuluyor.'
22.04.2025
14:31
Bingöl`de aranan 2 şüpheli yakalandı
Bingöl'de aranan 2 şüpheli yakalandı
Bingöl'de jandarma ekipleri tarafından yapılan çalışmada, aranan 2 şüpheli yakalandı. Şahısların suçları ise şöyle sıralandı;
22.04.2025
14:07
Bingöl`de uyuşturucu tacirleri ekime hazırlanırken yakalandılar
Bingöl'de uyuşturucu tacirleri ekime hazırlanırken yakalandılar
Jandarma baskınında 480 adet karton bardak içerisinde filizlenmiş kenevir bitkisi ele geçirildi.
22.04.2025
14:02
Ev kadınlarına emeklilik hakkı yolda
Ev kadınlarına emeklilik hakkı yolda
'Aile Yılı' kapsamında ev kadınlarına emeklilik hakkı geliyor. Başvuruda bulunan ev kadınları her ay sigorta primini yatırarak emekli olabilecek. Primlerin 3'te birinin devlet tarafından karşılanacağı belirtilirken 15 yıllık ödemede devlet desteği 500 bin lirayı bulacak.
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın