Yaptığı hayırlı hizmetlerle adını duyuran Umut Kervanı Vakfı Üyesi Bingöl Umut Kervanı İnsani Yardım ve Eğitim Kültür Derneği (Bingöl Umut Kervanı Derneği), 2018 yılı Kasım ayına ait faaliyet raporlarını açıkladı.
Yapılan çalışmalarla ilgili yazılı açıklama yapan Bingöl Umut Kervanı Başkanı Mehmet Tamaç, “Kasım ayında 100 aileye 14 bin 118 TL değerinde ayni ve nakdi yardımını yaptık. 77 aileye 4 bin 538 TL değerinde gıda, 21 aileye 9 bin 500 TL nakdi, 1 aileye 80 TL Kırmızı Et yardımında bulunduk” dedi.
İnfak vermenin önemine ve mal sevgisinin tehlikelerine değinen Tamaç, “Allah yolunda infak edin, harcama yapın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İhsan edin. Muhakkak ki Allah ihsan edenleri sever.”(Bakara: 2/195) Rivayete göre Medine'de bulunan Ensar, her zaman bol bol sadaka verir ve mallarını infak ederlerdi. Bir sene bir musibet oldu ve onlar da sadakayı terk ettiler. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu. (İbni Kesir, I, 286)Bu ayet, insanın birçok açılardan kendisini tehlikeye atabileceğini gösteriyor ve bu durumlardan sakındırıyor. Her şeyden önce ülkemize bir düşman saldırısı vaki olduğunda bizim malımızın ve ailemizin başında oturmamız bizi ve ülkemizi tehlikeye atmak demektir. Gücü yeten herkes düşmanla savaşmakla mükelleftir. Çünkü düşmana karşı savaşılmadığı takdirde düşman vatanımızı işgal eder, çocuklarımızı, eşlerimizi esir alır, malımıza mülkümüze el koyar. Böylece biz kendimizi, dinimizi, her şeyimizi tehlikeye atmış oluruz. Diğer taraftan zekât ve sadaka vermemekle de kendimizi tehlikeye atmış oluruz. Çünkü zekât ve sadaka vermek, Allah'ı, maldan daha çok sevmek demektir. Zekât vermeyen insan, malı taparcasına seven, malı ilâh yerine koyan insandır. Bu büyük bir tehlikedir. Sonra zekât ve sadaka verilmediği takdirde, toplumda zenginler daha zengin, fakirler daha fakir olacak ve toplumdaki denge bozulacak, bu da birçok huzur bozucu olayların meydana gelmesine sebep olacaktır. Fakirler de zenginlere karşı biriken, meydana gelen kin ve düşmanlık duygularını zekât ve sadaka ile ancak sevgiye, barışa dönüştürmek mümkündür. Bir insan sürekli günah işlediği halde, bunun şuurunda olmayıp tövbe etmezse, bu durumda da insan kendisini tehlikeye atmış olur. Devamlı günah işleyip de kendisinin Allah tarafından affedilmeyeceğine inanan, böyle düşünen bir kimse de kendisini tehlikeye atmış demektir. Çünkü Allah'ın rahmetinin geniş olduğunu, Allah'ın tövbe edilen her günahı bağışlayacağını bilmiyordur. Bu da onun günahlarının çoğalmasına, iyiliklerden tamamen uzaklaşmasına sebep olacağından büyük bir tehlikedir” diye konuştu.
Tövbenin büyük bir ihsan olduğunu ifade eden Tamaç, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Malından mülkünden fakirlere ve yoksullara yardım etmek ihsandır. Günahlardan dönmek, Allah'a tövbe etmek bir ihsandır. Allah'a ibadet etmek bir ihsandır. Nitekim Peygamberimize (as) “İhsan nedir?” diye sorulduğunda, “Senin Allah'ı görüyormuşçasına O'na ibadet etmendir. Sen O'nu görmesen de O seni görür” demesi, ibadetin de insanın kendisi için yaptığı büyük bir iyilik olduğunu gösteriyor. İşte Allah, kendisini, kendi eliyle tehlikeye atanları değil, bu anlamlarda iyilik yapan Muhsinleri seveceğini bildiriyor. Hangimiz Allah tarafından sevilmek istemeyiz. Bütün bu ihsanları yaptığımız takdirde, Allah tarafından sevildiğimiz gibi, diğer insanlar tarafından da seviliriz. Çünkü ihsan edenleri sevmeyen yoktur. İnsanlar ihsanın, iyiliğin kuludur, kölesidir. Allah bizi her anlamda ihsan eden, kendi eliyle kendisini tehlikeye atmayan insanlardan eylesin. Âmin. Bu çalışmalarda emeği geçen herkesten Allah razı olsun.”